Bölüm şarkısı:
İkiye On Kala - Aşklar ve İlaçlarKeyifli Okumalar!
4. BÖLÜM
Bazen hayat garip şeylerle karşımıza çıkıyordu. Bizi şaşırtan garip şeyler.. Ben böyle durumlarda ne tepki vereceğini bilmeyen biriydim. Mesela tam şu anda karşımda durmuş, benden cevap bekleyen ela gözlere bomboş bakıyordum. Çünkü ne hissedeceğimi, ne konuşacağımı bilmiyordum.
Melek Ilgarlı demişti. O anlatınca aklıma tek tük anılar gelmişti, ama hepsi parça parçaydı. Birinde bi kadın saçlarımı okşuyordu, ağlama bebeğim diyordu, ağlama bebeğim ben burdayım. Bir diğerinde karşımdaki gözleri tıpatıp andıran ela gözlerin sahibi gözyaşlarımı siliyordu narin elleriyle, yine ağlamamamı söylüyordu..
Tüm bunlar aklıma geldikçe içime çöken ağlama isteğini ellerimi yüzüme kapatarak bastırmaya çalıştım. Alnımı ovaladım, saçlarımı karıştırdım, gözlerimi sıkıca kapatarak bu hissin geçmesini bekledim. Başıma ağrılar girmişti. Kalbimde bir burukluk vardı sanki. Dedikleri doğru olmasa böyle hisseder miydim?
Boğaz temizleme sesiyle yavaşça ona baktım. Bir cevap bekliyordu benden. Gözlerimi hafifçe koyulaşan ela gözlerine çevirdim. Boğuk çıkan sesimle konuşmaya başladım.
"Bakın ben parça parça hatırlıyorum annenizle geçirdiğim zamanları. Anneniz için çok üzgünüm gerçekten. Ama ne diyeceğimi bilmiyorum."
Kaşları hafifçe çatıldı ve cevap verdi. "Ben sana illa benimle gel demiyorum. Sana olanları anlattım. Üzerime düşeni yapıyorum şu anda. Ama sen istemezsen de kalkıp zorla götürecek değilim."
Tekrar cevap verecekken devam etti. "Sen sadece düşün. Yarın akşama kadar zamanın var." dedi ve bir sigara daha yakıp ayağa kalktı.
Sigaradan derin bir nefes çekerken pencereyi açıp içeriye serin havanın girmesini sağladı. Bir elini pervaza yaslayıp diğer eliyle sigarasını içmeye devam etti. Bense sadece onu izledim. Beynim dolu olmasına rağmen kendimi bir o kadar da boş hissediyordum. Geniş sırtı kasılmıştı. Aldığı derin nefesle omuzları yükseldi ve sigara olan eliyle saçlarını karıştırdı. Dumanı saç tutamlarının arasından süzülüyordu. Çalan telefon sesiyle irkildim ve masanın üstüne baktım. Onun telefonuydu ve arayan kişi Eylül olarak kayıtlıydı. Çınar Beye döndüğümde bana baktığını gördüm. Kaşları hafifçe çatılmıştı.
Ahh, telefonuna bakmamdan hoşlanmamıştı belli ki. Belki de arayan sevgilisiydi.
Yavaşça geldi ve telefonu cevaplarken bana yandan bir bakış attı ve pencereye sırtı gelecek şekilde bana dönük durdu.
"Efendim fıstığım?" demesiyle hızla ona döndüm. Kaşlarım şaşkınlıktan alnıma uzanmıştı. Tamam, kibar biriydi ama fıstığım kelimesini söyleyecek biri gibi de durmuyordu doğrusu. Bakışlarını bana çevirince yüz ifademi toparlamaya çalıştım ama geç kalmıştım. Şaşırdığımı gördüğü için göz kırparak kafasını sorarcasına iki yana salladı. Ben de karşılık olarak bir şey yok dercesine aynı şekilde kafamı salladım ve önüme döndüm. Bir süre karşı tarafı dinledikten sonra tekrar konuştu.
"Evet yarın akşam geliyorum. O belli değil henüz. Bilmiyorum Eylül, ben üstüme düşeni yapıyorum gerisi beni ilgilendirmez."
Benden bahsettiği o kadar belliydi ki! Demek ki başkaları da benden haberdardı. Tabi adam benim için ailesini terk edip buraya gelmiş, bir zahmet haberleri olsundu. Konuşmaya devam edince tekrar ona döndüm.
" Tamam fıstık, bakarız. Hadi kapatıyorum, iyi uykular. " deyip telefonu kapattı ve bana doğru ilerlemeye başladı. Karşıma geçip beni süzdü. Saçlarım ve kıyafetlerim yağan yağmurdan dolayı sırılsıklam olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL ÇIKMAZI
RomanceBir ölümün ayırdığı yollarını, bir başka ölümün birleştireceğini kim bilebilirdi?