43 - Rıza
Sandalyemde geriye kaykılırken iç çektim. Gözlerim fotoğraftaydı. Sırıttım. "Şovmen." dediğimde "Kim şovmen?" diye bir ses geldi arkamdan ve az kalsın sandalyeden arka üstü düşecektim.
Dönüp baktığımda Cesur'u gördüm. "Ödümü patlattın!" dediğimde güldü ve yanıma oturdu.
"Kim şovmen?" diye sordu tekrardan. "Tolga." dedim ve fotoğrafı Cesur'a uzattım. Fotoğrafa bakarken yüzünden bir anlığına hüzün geçti ama hemen kendini toplayarak bana verdi fotoğrafı. "Mayısta karı nereden bulmuş?"
"Görevde." dedim suratımı asarak. Babası ve ekip arkadaşları ile birlikte dağlara göreve gitmişti. Fırsat bu fırsat tatil de yapıyordu.
Bu fotoğrafı dün bana mektupla yollamıştı. Neden mektup yazdığını sorduğumdaysa şu cevabı verdi: "Zaten pek romantik sayılmam bari mektup al da azıcık romantizmi kokla ucundan." Böyle demesine rağmen mektubun içeriği fazlaca romantikti.
Özlemiştim onu.
Ben burada gözyaşları içinde son sınavlarıma çalışırken Tolga dağda kayak yapıyordu ve utanmadan bana polaroid fotoğraf yolluyordu.
"Seni de dağa götürelim istersen?" dedi Cesur sırıtarak.
"Ay aman. Ne işim var Allah'ın soğuğunda. Ne güzel mayıs gelmiş, tadını çıkaracağım."
"Okulun ilk yılının bittiğine inanabiliyor musun?" diye sordu. "Hayır, çok hızlı geçti zaman."
Oysa daha dün gibiydi büyücü olduğumu öğrenişim. Ne kadar hızlı ilerliyordu zaman ve biz bir türlü farkına varamıyorduk.
"Bugün cumartesi." dedi Cesur. "Eee?"
"Bizimkilerle biraz takılacağız. Sen de gelsene."
"Nereye takılıyorsunuz ya? Oturup ders çalışın." dediğimde "Çok sıkıcısın!" diye inledi.
"Hadi, hadi. Hem her şeyi biliyorsun zaten. Ders çalışmaya ihtiyacın yok."
"Aklıma girme." dedim uyaran bir ses tonuyla ama artık çok geçti. Bir kere bu fikir beynime sızmıştı. Gözüm pencereye döndü. Güneş öyle güzel parlıyordu ki.
"Ne yapacaksınız?" diye sordum. "Bilmem. Yeni bir dükkan açılmış Atlas oraya gitmek istiyordu. Oraya gideriz sonra da orada burada takılırız."
"Eh..." dedim ve durdum. Kitabın kapağını kapattım ve asamı cebime koydum. "Peki madem."
Cesur zaferle sırıtıp beni bahçeye çıkardığında bizimkilerin çoktan toplanmış olduğunu gördüm. Efe sırıtarak "Helal be." dedi ve Cesur'un sırtına şaplak attı. "Onu bir tek senin ikna edebileceğin belliydi."
"Ne diyebilirim ki? Gizli yeteneklerim var." Sonra bir anda bana dönerek "Baksana, madem Tolga sana nispet yapıyor sen de ona yap. Bu güzel bahar havası kaçmaz." dediğinde sırıttım. Cesur'a elimi uzatıp çaktığımda "Sen de ne sinsi adamsın." dedim.
"Biraz da o ağlasın."
Atlas'ın gitmek istediği dükkana doğru ilerlerken salıncakların önünden geçtik. Cesur kolumdan tutup "Bir dakika, bir dakika. Aklıma çok güzel bir fikir geldi. Telefonunu bana ver ve şurada dur." dedi.
Telefonumu ona uzattım. Beni salıncağın dibine kadar soktuktan sonra kamerayı neredeyse burnuma kadar getirdi. "Poz ver." dediğinde bu işin altından ne çıkacağından hiç emin değildim ama poz verdim.
"Al bak. Bence çok güzel oldu." dediğinde fotoğrafı gördüm. Gerçekten güzeldi. Böyle sanatsal bir şey çıkacağını tahmin edemezdim.
"Çok iyi!" dediğimde "Yollarsın." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈
Fantasy𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. © audrisimpavi...