Bölüm sonundaki paragrafı okumadan geçmeyin bebiklerim. 🔮 Ve medyadaki bir tanecik şarkıyı sözlerini okuyarak dinlerseniz mutlu olurum.
Rose'den
Jimin'in gösterdiği krallığa giden patika yolda hepimiz usulca ilerliyorduk şimdi. Ay yerini güneşe bırakmaya başlıyor olacak ki hava aydınlanmaya başlamıştı. Ormandan yayılan saf toprak kokusunu derince içime çekip önümüzde yürüyen üçlüye kısaca bir bakış attıktan hemen sonra gözlerimi sağa çevirdim. Jimin elleri ceplerinde yüzü ise yere eğik bir şekilde yanımda yürüyordu. Sanki söylemek istediği fakat söyleyemediği bir şeyler varmış gibi ağzını açıp kapatıyordu.
"Söyle de sen de kurtul ben de kurtulayım." Sesimi duyar duymaz duraksayıp yüzünü bana çevirdi. Benim yoluma devam ettiğimi fark ettiğinde ise hızlıca yanıma yaklaşıp eski temposuyla yürümeye devam etti.
"Ben sadece merak etmiştim." Derin bir nefes aldı. "İyi misin diye yani."
Beni düşünmesi biraz da olsa şaşırtsa da bozuntuya vermedim. "İyiyim merak etme. Sadece her şey üst üste geliyor ve bilirsin işte. Ben biraz yoruldum." Cümlemi bitirdiğimde bir anda duraksayıp elimi tuttu. Böylece ben de durmuş oldum.
"O zaman nefes almalısın Rosie." Gözlerimiz birleştiğinde kalbim ritmini kaybeder gibi oldu. Onunlayken hem kendim olduğumu hissediyor hem de kendimde bilmediğim yönlerimi keşfediyordum.
"Sanırım nereden nefes alındığını unuttum." Ağzımın içinde gevelediğim cümleyi duymamış olacak ki ne söylediğimi sordu. Bense geçiştiriverdim. Anlamaması işime gelmişti çünkü.
Beni biraz daha kendine çekip iki dirseğimden tuttu. Böylece benim ellerim de onun dirseklerinde yer edinmişti. "Kapat gözlerini şimdi." Dediği gibi gözlerimi kapattım. Kokusu daha yakından geliyordu rüzgarın da etkisiyle. Nereden nefes alınacağını da böylece hatırlamış oldum. "Doğayı hisset, rüzgarın getirdiği hiç solunmamış nefesi, derinlerinde yatan binlerce canlıyı ve onların çıkardıkları sesleri. Duyuyor musun çağrılarını?"
Birkaç dakika öylece durduk ve yüzüme vuran soluğunu içime çektim. Kokusu tenime işlenirken ve tepemizde ay ile ateş böcekleri geceyi aydınlatırken yorgunluğumun yok olduğunu hissediyordum. Onunla olan her şey iyi geliyordu bana. "Şimdi aç gözlerini."
Nasıl olduğunu anlamamıştım fakat olduğumuzdan daha yakın bir vaziyetteydik. Gözlerim yasak olduğunu bilmesine rağmen utanmazca dudaklarına inerken kendime engel olamamıştım. Belki de olmak istememiştim.
"Şimdi ne yapmam gerek?" Birbirimize her an daha da yaklaşıyor gibiyken dudaklarına doğru fısıldayarak bu soruyu sormam ne kadar akıllıcaydı emin değildim. Bende zerre akıl kalmadığını da böylece anlamıştım.
"Sana iyi gelecek bir şeyi yapman gerek." Ucu açık olan bu sorunun cevabını ikimiz de biliyor gibiydik. Öyle ki onun da gözlerinin dudaklarımda olduğunu gördüğüm an bir atakta bulundum.
"Öyleyse öpmem gerekecek." Dudaklarımızın arasında santim bile kalmamıştı artık. "Seni."
Söylediğimin aksine ben ileriye atılamadan o bana yaklaştı ve dudaklarımız bir hayalin gerçekleşmesi gibi birbirine karıştığında gözlerim kapandı.
Eğer bir gün dünyanın sona ereceğini söyleyecek olursan Park Jimin, kalan zamanımı harcamak için seninle olmaktan başka bir yolum olmayacak.
Ormanda bir çığlık sesi yankılandığında şaşkınlıkla geri çekildik. Önüme döndüğüm anda Jinyoung, Luna ve Jihyo'yu görememek vücudumda panik dalgasının yayılmasına yeterliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magic Shop ❦ bts & bp
FanfictionBir lanet, bir evren ve iki boyut... 4 kızımız insanlığın diğer boyuta sıkışmış ruhunu serbest bırakabilmek için bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculukta başlarına neler gelecek dersiniz? O zaman siz de kızların maceralarla dolu bu serüvenine katılın...