2012, Luke
Michael'ın evinin kapısını çalarken midemde yine o his yükselmişti. Bir yıldır hiç geçmeyen his. Her gün büyüyen o dalgalanma. Ama bugün daha doruktaydı, Michael aylar sonra ilk kez sadece ikimizin takılacağını söylediğinde neredeyse uçarak gelmiştim tüm yolu.
Bu değişik bir histi. Yanlıştı ama bir o kadar doğru geliyordu. Olması gereken buymuş gibi. İçimde tutması zordu, saklaması zordu. Özellikle de onunla her an beraber olduğumuzda. Aramızda hüküm süren nefret kabinde sonum Aleisha yerine onunla olduğunda bitmişti. Bu değişik bir maceraydı, -rastgele orta yaşlı bir adam bizi kabinde basıp cehennemde yanacağımızı söyleyene kadar elbette- onunla neredeyse beraber olmuştuk. Dudakları yalnızca dudaklarımda değil, her yerdeydi. Boynumda, köprücük kemiklerimde, omuzlarımda... Ve ben bunun tekrar yaşanması için kavruluyordum. O aptal adam Michael'ı oldukça etkilemişti. O gün, Michael ile aramızda olan nefrete ne kadar son vermiş olsa da aramızda arkadaşlığın ötesinde bir şey başlatmamıştı. Bu sadece bizi yakın arkadaşlar yapmıştı. Yine de onunda beni arzuladığını biliyordum. Tüm o söyledikleri, kaçamak bakışları ve yanlışlıkla beni bulan elleri... Hepsi teorimi doğruluyordu. Ve sonunda ikimizin Calum ya da Ashton olmadan takılacağımızı yazdığı mesajını aldığımda sevinçten neredeyse havaya uçacaktım.
Zilin uzun çalışlarından sonra kapı açıldığında gülümsedim. Küllü sarı saçları alnına yapışmıştı ve yüzünde şapşal bir sırıtma vardı.
" Lukey. " kapıyı sonuna kadar açarken ismimi mırıldandı. " İçeri geç. " içeri geçerek kapıyı ardımdan kapadıktan sonra ayaklarım beni direk onun odasına yönlendirdi. Yatağının üzerinde duran gitarına gülümseyerek yaklaştıktan sonra onu ellerime aldım. Parmaklarım yavaşça tellere dokunurken cebimden çıkardığım pena ile yatağın ucuna oturdum.
Tanıdık bir ritim istemsizce kulağıma dolarken gülümsedim.
" Oh sevgilim, lütfen ağlama. Kanlı ellerimi yıkayacağım ve yeni bir hayata başlayacağız*. "
Odaya girerek çaldığım parçanın nakaratına eşlik ettiğinde gülümsedim. Gitarı kenara bıraktığımda yüzünü buruşturmuştu.
" Gitar çalışını seviyorum. " Kaşlarımı yavaşça havaya kaldırarak ona baktığımda dudakları arasından bir kahkaha yükseldi.
" Başka neyi seviyorsun? "
Sorumu yanıtsız bıraktığında yüzümdeki gülümsemeyi yokederek önüme döndüm. Bacaklarım yatağından aşağı salınırken kendimi geriye doğru bıraktım. Başım yumuşak çarşafları ile buluştuğunda burnuma dolan kokusu beni mest etmişti. Onun o erkeksi kokusunun üzerime sinmesini istiyordum, dokunuşlarının bedenimde dolaşmasını. Titrekçe iç çekişim odanın sessizliğini bozmuştu. Tanrım, onun şuanda bedenimin üzerinde olmasını istemek bir günah mıydı? Çünkü şimdiye dek hiç bu denli arzulamamıştım cehennemi.
" Ne düşünüyorsun? " bedeni benimkinin yanına uzanırken sordu. Tekrar titrekçe iç çektim. Parmak uçlarımdan başlayan sıcaklık, içime kadar işliyordu. Bedenim, onun olmak için kavrulurken yavaşça başımı ona çevirdim.
" Senin olmanın nasıl olabileceğini. " cümlem kusursuz pembe dudaklarının büyük bir şaşkınlıkla aralanmasına neden olduğunda baş parmağımı alt dudağına bastırdım. " Söylesene Michael, sen de benim olmak ister miydin? "
" Luke.. " titreyen sesi ismimi mırıldandığında inledim. Onu arzulamanın önüne geçemiyordum, tüm varlığım sanki onunla anlam buluyor gibiydi. Kiraz dudakları parmağımı aralarına alarak onu bir süre için sıcaklıklarıyla bütünleştirdiler. Daha sonra başını geriye çekerek tavanı izlemeye başladı.
" Bu yanlış, bunun yanlış olduğunu sen de biliyorsun. "
" O zaman siktiğimin cehenneminde yanmak istiyorum. " diye sitem ettim onun bu sözlerine. Dişlerimin arasından sertçe çıkan her kelime odanın sessizliğinde yankılandı. Aylardır zaten onu istemiyor gibi hareket etmek yeterince zordu, arkadaş kalmaya çalışmak yeterince zordu. Ötesini istiyordum. Sadece bedenim değil, tüm kalbim ötesi için çabalıyordu. Tavanı izlemeyi keserek yavaşça bana döndü, gözleri benimkilerle buluştuğunda bedenimi ele geçiren titremeye izin verdim. Çenem kasılıyordu, vücudumdaki tüm kan yanaklarıma hücum etmiş gibiydi. Gözleri yüzümün tüm hatlarında gezinirken gözlerimi yumdum, onun keskin bakışlarını daha fazla kaldıracak gücü yoktu kalbimin.
" Luke. " ismim bir fısıltıyı andıracak şekilde dudakları arasından döküldüğünde sıcak nefesleri yüzüme çarptı. Gözlerim, sıkı sıkıya kapalıydı hala. Parmaklarının kolum üzerinde dolaşışını hissettim, geçtikleri her yeri yaktıklarını. Dudaklarım huzurla genişledi, onun dokunuşlarında çok farklı hisler gizliydi sanki. Öylesine bir dokunuş değildi; güvenliydi, arzuluydu, aşk ve günahkâr sitemler doluydu. Parmakları omzumdan boynuma doğru yükseldiğinde sesli bir şekilde yutkunarak uzun süredir kapalı duran gözlerimi araladım. Burnu, neredeyse burnuma değecekti. Ona biraz daha yaklaştım, nefeslerimiz birbirine çarparak yüzlerimize geri dönüyordu şimdi. Onun sıcaklığı bedenimi titretiyordu. Bir tezatlar şairinin şiirleri gibiydik; zıt fakat bir o kadar uyumlu kelimelerden oluşuyorduk. Dakikalardır sesli iç çekişler ve derin nefesler hakimdi odaya, onun sesini işitmemiştim henüz.
" Michael, " konuşması için ona seslendim, bir şeyler demesi için yalvarıyordum adeta; bakışlarımla ve ses tonumla.
Onun parmağındaki oynayışlarım bugün başlamıştı. Ama ona hak veriyordum; size ihtiyacını bu denli gösteren, her daim size yalvaran birine ne yapardınız ki? Sever miydiniz onu? Michael sever miydi beni? Yoksa sadece kendi ihtiyaçları için mi tutardı yanında? Bedeninin kavrulmasını önlemek için ve ruhunun tatmin olması...
" Luke, seni o kadar çok istiyorum ki.. ama bu yanlış. Seninle olamayız. "
En can alıcı kelimeyi söylediğimde, yıllar sonra buna pişman olacağımdan habersizdim. Onunla her daim arkadaş olmak istemeyen, onun seks oyuncağı olmak istemeyen ben; en başında bu teklifi ona götüren kişiydim aslında. Ve sonradan düşünüldüğünde yıllar sonra buna sitem etmeye hiç hakkım olmamıştı. Onu istemediği bir ilişkinin içine çeken bendim, o hislerini itiraf edemediği her an üstüne giden de bendim.
" Arkadaş kalacağız. " diye mırıldandım, nemli dudaklarım elmacık kemikleri üzerinde bir gezintideydi. Bu midemin kasılmasına sebebiyet veriyordu. " Ama bir kez olsun seni hissetmek istiyorum. "
Boynumdaki elleri yavaşça göğsümden aşağı kaydı. Sonrasında tşörtümün içerisinden girerek soğuk tenimle buluştu. Dokunduğu her yer yandı, dokunuşlarından uzaklara kar yağdı.
Ve ben bunun bir kerelik bir şey olmasını istemediğimin farkına vardım. Onun dokunuşlarını her an hissetmek istediğimin.
Azgın ergenliğimin doruklarında dilediğim bu şeylerin gerçeğe dönüşüp kalbimi binlerce parçalara ayıracağından habersizdim. Ama geriye dönüp baktığımda, haberdar olsaydımda onun dokunuşları için kalbimin kırık parçalarını toplamayı göze alırdım. Elime batan kırıklarla her gün daha da canım yansada onun bedenimle buluşan tek bir dokunuşu her şeyi siler atardı.
Ama bir şey daha vardı ki, ben onun kalbinide istiyordum. Yalnızca bedeni değil, kalbi de benim olsun. O ise duygularını göstermemek konusunda oldukça başarılıydı.
Pekala, aralardaki italik kısımlar Luke'un bu flashbackleri hatırlarken araya kattığı yorumlar ama siz tabi ki bunu anladınız jdkjkşdsd
* : Good Charlotte'ın My Bloody Valentine parçasının nakaratından bir bölümdür. Çok da güzel bir bölümdür, çok da güzel bir şarkıdır. -Yazar burda dinlemenizi sağlamaya çalışır-
Uzun süredir yazmıyordum, evet fakat bu hikayenin küçük ilham perileri şöyle bir gezintiye çıkmıştı. Ama sonunda geri geldiler, umarım bir sonraki bölümü kısa sürede güncellerim.
Ayrıca, finali kafamda netleştirdim. Klişeler klişesi finale hazır olun, çünkü oldukça yakın!
Sizi seviyorum xx