Sude'den
Şevval Hanımlar gittikten sonra kapıyı kapatıp salona geçtik.
"Uykun var mı?" dedi Burak.
"Yok" dedim, içeriye Nergis ve Açelya girdi.
"Burak Bey, eğer bir isteğiniz yoksa biz odalarımıza iniyoruz" dedi Nergis.
"Teşekkürler biz kendimiz hallederiz, iyi geceler" deyip gülümsedi Burak, onlar da gülümsedi.
"İyi geceler" deyip gittiler.
"Waffle yapayım mı sana?" dedi Burak, waffle mı?
"Sen waffle yapmayı biliyor musun?" dedim şaşkınlıkla.
"Tabi ki biliyorum, iki meyve işte ne var ki" dediğinde güldüm.
"E hadi o zaman" dedim, kalkıp geldi ve elimden tutarak kalkmama yardımcı oldu. Mutfağa gittiğimizde Burak beni belimden tutup kaldırdı. Refleksle kısa bir çığlık atmıştım. Güldük, beni tezgaha bırakmıştı. Meyveleri çıkardıktan sonra soymaya başladı.
"Yokluğumu fark ettiğinizde ne yaptınız?" dedim.
"Karakola gittik, seni kaçıran Civan'ın adamlarından biriyse Civan ona seni bize teslim etmesini söyleyecekti. Görüştük o itle, seni kaçıran adamı aradı, konuştu. Son anda şerefsizliğini yaptı yine" dedi, akıllıca bir hamle.
"Ne yaptı?" dedim.
"Seni kaçırmasını söyleyip telefonu kapattı. O kadar sinirlendim ki, gözüm karardı" dedi.
"Evet o adam da bana söyledi, o gece orada kalacaktık, sonra götürecekti beni sanırım. Ama sen tam zamanında geldin" dedim, gülümsedi.
"Sana dememiş miydim? Yerin dibine de girsen bulurum seni" dedi, bende gülümsedim.
"Bana dokunmaya kalkıştığında o kadar korktum ki, ağlayıp çırpınmaktan başka çarem yoktu. Ama bunlar onu durdurmaya yetmezdi" dedim, yanıma gelip elini yanağıma koydu.
"Sude gerçekten sana bunları yaşattığım için çok üzgünüm, eğer öyle bir şey olsaydı kendimi asla affetmezdim" dedi, nefes verdim.
"Ama geldin, konuyu kapatalım. Konuşup da moralimizi bozmayalım" dedim, kafa sallayıp gülümsedi ve işine geri döndü.
Wafflelarımız hazır olduğunda inip tabağımı aldım. Bahçeye çıkıp salıncağa oturduk. Kucağıma koyup yemeye başladım.
"Güzel olmuş, eline sağlık" deyip gülümsedim.
"Afiyet olsun" deyip gülümsedi. Wafflelarımızı yemiştik. Burak bana bakıp güldü. Sanırım yine çikolata bulaştırdım.
"Ne oldu?" dedim, baş parmağıyla dudağımın kenarını sildi. Parmağına gelen çikolatayı yaladı.
"Pislik" deyip güldüm, gülümsemişti. Tabaklarımızı alıp içeriye girdik. Mutfağa girip tabakları bıraktık.
"Odaya çıkıyorum ben" dedim Burağa, kafa salladığında odaya çıktım. Üzerime pijamalarımı giydim. Saçlarımı açıp elimle taradım. O sırada içeriye Burak elinde iki şarap bardağı ile girdi.
"Bana şarap, sana vişne suyu" deyip güldü, bende güldüm. Bana bardağımı uzattığında aldım. Işığın parlaklığını biraz düşürdü. Gidip müzik açtı. Ona ne yaptığını anlamaya çalışarak bakıyordum. Yanıma geldiğinde elimden tuttu. Elimi omzuna bırakıp elini belime sardı. Diğer ellerimiz de bardaklarımı vardı. Dans ediyorduk.
"Neyi kutluyoruz?" dedim vişne suyumdan bir yudum alırken.
"Tüm engelleri aşmamızı" dedi, gülümsedim.