Dar sokaktaki ıslak, siyah zemine dikti gözlerini. Ne kadardır yürüyordu ? Evinin önünde olduğunu fark etti. Yoğun kan ve et kokusu doldu burnuna. Bu kokuyu neden bu kadar net alıyordu?
Rüzgar yüzünden miydi?
Uzun zaman önce başlamıştı bu.
Tüm kokular daha yoğun, tüm sesler daha yüksek ve tüm duygular daha derindi.Hava birden daha çok soğudu.
Gözüne takılan evin camının ardındaki gülen yüzü gördü başını kaldırdığında.
Ona karşılık vermek istedi ama bu gülüşün çokta masum olmadığını biliyordu. Tekrar siyah zemine sabitledi gözlerini.
Ne için çıkmıştı ki dışarı?Bu kokuydu sebebi. Uzun zaman önce sinmişti üzerine. Eve girmek istemiyordu. Çünkü biliyordu kapıdan girdiği an daha da yoğunlaşacaktı. Şimdi bile deli ediyordu onu.
Eve ve çevresine yapışan bu koku bu yakınlara kimsenin taşınamamasına neden oluyordu.
Biraz önce gördüğü yüz hariç kimse yoktu yakınlarda. Kim bilir oda onun gibi kimsesiz biriydi ve bu lanet yere sıkışıp kalmıştı.
Artık çok yorulmuştu sığınacak birilerine ihtiyacı vardı. Huzurlu uykulara, sıcağı hissetmeye, keyifli anlara en çokta bu kokudan kurtulmaya.
Saatlerdir eve dikmişti gözlerini.
Birden kendi kendine anlamsız kelimeler sayıkladı ve hızla kapıyı açıp evine girdi.
Bunu her zaman yapardı. Onu görecek yada yadırgayacak kimse yoktu.
Güneş son dakikalara cimrilik edercesine sönüktü.Kahverengiye dönen duvarların giderek daraldığı kolidorda ilerledi.
Işığı açma gereği bile duymadan mutfağa girdi ve konserve bezelyelerden birini açıp mikrodalgada ısıttı. Sürenin dolduğunu bildiren sesle hareketlendi. Mikrodalgaya uzandı.Birkaç kaşıktan sonra masayı öylece bıraktı ve banyoya ilerledi.
Üzerindekilerden hızlıca kurtulup sıcak suyun altına girdi.Bu şekilde saatlerce durabilirdi.
Sabunun ve suyun verdiği rahatlığa alışabilirdi. Artık yatabilirdi. Bornoza sıkıca sarılıp aynanın karşısına geçti.
Yorgundu bakışları, gözlerini çevreleyen kahve halkalara öyle alışmıştı ki garipsemedi bile.
Odasına girip pijamalarını giydi.
Yatağa ilerlediği sırada camdaki kuzgunu fark etti.
Siyah bedeni büyük ve korkutucu gelmişti.
Perdeyi çekti sertçe. Hayatı yeterince ürkütücüydü zaten.
Ağlamak istedi. Ağlasa kimin umurunda olurdu ?
Perdeyi çektiği an kapı aynı şiddetle kapandı.
Kuzgunun sesi yükseldi pencerenin ardından ve uzaklaşan kanat sesleri...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız
HorrorVe kork ölümden ölesiye, korkun seni ölümsüzleştiriyorsa. William Shakespeare.