Göz kapaklarını kapatarak açardın geçmişin kapılarını.. Her ne kadar açmak istemesen de istemsizce kapanırdı gözlerin. O kapınının ardındaki gerçekti belkide bizi göz kapaklarımızı açık tutmaya zorlayan, bizi buna mecbur bırakan. Peki ya birgün göz kapaklarımız tamamen kapanırsa geçmişin parmaklıkları arasında esir kalırmıydık...
Nihayet Derya ile bizim sokağa girdiğimiz de tamamen haşatımız çıkmıştı. Bir an önce eve gidip ayaklarımı uzatmak istiyordum. Deryanın kolundan çıktığımda ona dönüp konuştum.
"Derya yarın sabah sakın bekletme beni, bırakır giderim ona göre."
Derya yüzünü ekşitip sanki 'dünyayı uzaylı bastı' demişim gibi bakıyordu.
"Cık cık cık!! Kızım çarpılırsın bak ne zaman beklettim ben seni"
Derya ya biraz şaşlınlık biraz da kızgınlıkla bakıp;
"Daha bu sabah kıçım donarak seni beklediğimi unutmuş olamazsın dimi Deryacığım"
Gerçektende kıçım donmuştu sonbaharda olduğumuz için sabahları soğuk oluyordu. Derya teslim oldum dercesine ellerini havaya kaldırıp yüzünü yavru kedi gibi yaptığında her ne kadar kızgın durmaya çalışsamda dudaklarım yana kıvrılmıştı.
"Tamam tamam bakma bana öyle
Hadi yarın görüşürüz defolup git artık"Diyip güldüm oda;
"Tamam defoluyorum sende sürtme sokaklarda doğru evine!! Naş naş" diyip sırıtmıştı.
Birbirimize sarılıp ayrıldığımızda eve doğru yönelmiştim, kapıya geldiğimde anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Kapıyı açar açmaz mis gibi kurabiye kokusu burnuma geldi, anlaşılan annem yine döktürmüştü. Evde canı sıkıldığı zaman kendini mutfağa atar babam ve benim sevdiğimiz şeylerden yapardı. Tabi benim vazgeçilmezim kıyır kıyır kurabiyelerdi. Ayakkabılarımı çıkarıp vestiyerden pembe tavşanlı panduflarımı alıp ayağıma geçirdim çantamı da sessizce vestiyere bırakıp yavaş adımlarla mutfağa ilerledim.
Annem mutfağı toparlarken benim geldipimi anlamamıştı bile. Ses çıkarmamaya özen gösrerek arkasına geçtim ve iki elimle gözlerini kapattım. Annem ilk başta biraz irkilsede benim olduğumu anlayıp kıkırdayarak oyunuma ayak uydurmuştu.
"Necmi senmisin hayatım?"
Sesimi kalın çıkarmaya çalışarak;
"Hayıır"
"Hm o zmn Derya sen misin kızım"
"Hayııır"
Annemle bu oyunu küçüklüğümden beri oynardık. Her oynadığımızda annem herkesin ismini söyler bir benim ismimi söylemezdi.
"O zaman Burak sen misin oğlum"
"E yuh anne Antalya'daki kuzenim burda ne işi var ya"
Burak amcamın oğluydu onlarda bizim gibi bir kaç yıl önce Bursadan Antalya ya taşınmışlardı. Annemin sırf beni kızdırmak için onu söylediğini biliyordum. Çünkü Burak ile ne zaman bir araya gelsek kavga ederdik birbirimizi sevdiğimiz pek söylenemezdi.
Ellerimi annemin gözlerinden çekip annemin bana dönmesini bekledim. Annem bana gülümseyip masanın üstündeki kurabiyeleri işaret etti. Gözlerimden şuan kalpler fırladığına emindim çünkü kurabiyeler enfes görünüyodu.
"Kızım niye geldiğini söylemiyorsun da arkamdan sinsi sinsi yaklaşıyorsun."
Annemin konuşmasıyla kurabiyelerden gözlerimi ayırıp anneme döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİRİUS
Novela JuvenilGeçmiş, gerçekten geçmişmiydi? Bitmişmiydi gelecek ile olan kavgası? Peki kimdi kazanan.. Gelecek olanın geçmişi mi daha acımasızdı, yoksa geçmişin yaşananları mı? Hangisi daha çok yaralardı insanı? Babasının işi dolayısıyla başka bir şehire taşına...