13 Ekim Çarşamba
Zorla da olsa gözlerimi açtığımda saatin öğlene geldiğini gördüm. Güneş çoktan doğmuş, sabah öten kuşların sesi kesilmişti. Bu kadar geç yattığım için kendi kendime sinirlenirken pencerenin yanına ilerledim. Ağaçların arasında kalan nehrin sesini dinlemek için pencereyi açtığımda yüzüme gelen esintiyi umursamadan önüne oturdum. Suyun üzerine düşen sarı yapraklar, kıvrılan nehir boyunca ilerleyerek kayaların arasında gözden kayboluyordu. Yeşil çalılarla birlikte yükselen kahverengi ağaç gövdeleri, nehri saklamak ister gibi üzerine eğilmişti.
Bir hafta öncesi olsa, bu görüntünün ilham verici olduğunu düşünüp defterimi yanıma alırdım. Ama artık fazladan bir ilham kaynağına ihtiyacım yok, satırlar ben yemek yerken bile aklıma diziliyor.
Saati kontrol ederek kapıya ilerledim. Derin bir nefes alıp kapı kolunu aşağı bastırınca gözlerime gelen güneş beni rahatsız etmemiş, aksine gülümsetmişti.
Aklıma gelen şeyleri yapmaya cesaretim olmadığını bilmeme rağmen heyecanla sarı yaprakların renk kattığı toprak yolda ilerledim. Onu gördüğümde birkaç saniye süren duraksamadan sonra adımlarımı yavaşlatarak yanına gittim. Ellerini geriye doğru koymuş, gökyüzünü seyrediyordu. Elinde kitap olmamasına şaşırsam da yaklaşarak yanına oturdum. Gözlerini bulutlardan çekmeden konuştu.
"Geldin."
"Geldim."
Gülümseyerek yüzünü bana döndü. Rüyalarıma giren kızıl saçlarını geriye attığında büyülenmiş gibi her hareketini dikkatle izliyordum.
Bir anda gelen cesaret ile ayağa kalkıp elimi ona uzattım. Önce şaşırsa da soru sormadan elimi tutup ayağa kalkması sevinmeme neden olmuştu. Elini bırakmadan geldiğim yolun tersi yönüne ilerlediğimde yalnızca bana ayak uyduruyordu. Bu şekilde ne kadar yürüdüğümüzü hatırlamıyorum. Aklımdaki yere vardığımızda yüzündeki gülümsemesini büyüterek sabırsızlıkla beni içeri çekiştirmişti.
Bulutların üstündeymiş hissi uyandıran bembeyaz çiçek bahçesi, önündeki denizin verdiği huzuru katlıyordu. Birden elimi bıraktığında kaşlarımı hafif çatarak ona doğru döndüm. Karşılaştığım manzara ile yüzüm eski halini alırken, hareketsiz bir şekilde onu izliyordum. Beyaz çiçeklerin arasına oturmuş, eline konan kelebeğe gülümseyerek bakıyordu. Esen rüzgarın etkisiyle kendisine değen kızıl saçlardan irkilen kelebek, bir çiçeğin üzerine konmuştu. Koyu yeşil gözleri havalanan kelebeği takip ederken ben onu hayranlıkla izliyordum.
Oturduğu yerden kalkıp yanıma ilerleyerek beklemediğim bir şekilde elimi tuttu. Onun arkasında ilerlerken çok uzaklaşmayarak durdu ve bana döndü. Onaylamamı beklermiş gibi yüzüme baktığında önümdeki tahta iskeleye adımımı attım. Elini bırakmadan iskelenin bitimine kadar ilerleyip oturduğumda yaptıklarımı tekrar etmişti. Bir balığın sıçramasıyla aşağı sarkıttığımız bacaklarımıza değen su, ikimizin de kıkırdamasına neden olmuştu.
Ben, denizin arkasında batan güneşi seyrederken bana doğru kayıp başını omzuma yasladı. Yaptığı hareket kalp atışlarımı hızlandırırken bunu farkettiğini anlayarak yüzümü utançla turuncu güneşe çevirdim.
Onu sevdiğimi söylememe, veya bunu ondan duymama ihtiyacımız yoktu. Kendim ile ilgili bildiğim tek şeyden onun da emin olduğunun farkındaydım. Bu yüzden gözlerimi odak noktamdan ayırmadan dudaklarımı araladım.
"Biliyorsun."
"Biliyorum."
Defterimin kapağını kapattığımda kitabımı sonuna gelmenin verdiği hüzünle yatağa oturdum. Şimdiye kadarki tek arkadaşım olan gri kedim yanıma geldiğinde ona döndüm. Koyu yeşil gözlerini bana dikmiş, ne söyleyeceğimi merak eder gibi bir hâli vardı.
"Sence iki insanın gerçekte de bu kadar kusursuz sevmesi mümkün mü?"
Pencerenin önünde kıvrılıp uyuklamasıyla evden çıktım. Turuncu yaprakların süslediği yürüyüş yoluna adımımı attığımda içimdeki heyecana engel olamıyordum. Eskimiş ve yıllardır üzerine oturulmadığı belli olan banka yanaştım. Ellerimi geriye koyarak gözlerimi bulutlara diktiğimde kendi kendime mırıldanmıştım.
"Değil. Mümkün değil..."
~SON~
***
🧡🍁

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐈𝐍𝐒𝐏𝐈𝐑𝐄 🍁
KurzgeschichtenBir yaprağın ağacının dibine düşmesi gibidir kusursuz sevmek. Biz tam başardık derken bir rüzgâr esti, yaprak savruldu gerçekliğin keskin silüetine.