3 yıl sonra...
Kadere inanır mısınız?
Bizim için zaten yazılı olan bir hayatın varlığına... Ne yaparsak yapalım kaçamayacağımız bir gerçeğe... Ben inanıyordum. Hayatın benim için belli bir çizgisi vardı. Yaşam boyunca belli duraklara uğruyor, zaman zaman yorulup dinleniyor ve sonra tekrar yola devam ediyordum.
Üzüldüğüm de oluyordu, güldüğüm de... Ama her ne yaşamışsam ya da ne yaşayacak olursam olayım bu hayat benim için çizilmişti. Doğruyu ve yanlışı öğrenmem, güzel anılar edinmem, bazen belki hayal kırıklığına uğramam ama her halükarda bundan ders çıkarmam içindi.
Umarım hayatımın geri kalanında kaderin benim için güzel planları vardı.
"Umut hadi ama! Bak gelecekler şimdi, biz hala hazırlanamadık."
Elimdeki sarma tabağını koştur koştur masaya bırakarak Çağla'ya döndüm sinirle. "Ay ne sürekli beni sıkıştırıyorsun sende be! Biraz da şu kıza bağırsana." Didem'i gösterdim parmağımla çocuk gibi. "Sabahtan beri kaytarıyor."
"Ne?" diye haykırdı Didem şaşkınca. "İftira atıyor bir de şuna bak!"
"Ay tamam yeter, çeneniz değil eliniz çalışsın." diyerek bizi paylayan yine Çağla'ydı. "Gelecekler şimdi bitirelim çabucak şu masayı."
Didem'le birbirimize meydan okuyan bakışlar atarak masayı hazırlamaya devam ettik. Birazdan bizimkiler gelecekti ve onlara hazırlıksız yakalanmak istemiyorduk. Aksi takdirde dakikalar süren dalga geçme seanslarına yakalanabilirdik ve bu kez buna katlanmaya hiç niyetimiz yoktu.
Üç yılda değişen pek çok şey vardı. En güzeli ise her zaman hayal ettiğimiz şeyin gerçekleşmesiydi. Hepimiz aynı şehirde üniversite kazanmayı başarabilmiştik. Şanslı şehir Bursa olmuştu. İlk sene yurtta kaldık ve sonrasında kendi ayaklarımızın üzerinde durabileceğimizi ailelerimize inandırdıktan sonra ise üçümüz bir öğrenci evine geçtik. Böylesi çok daha rahattı. Tabi bazı sorumlulukların getirdiği zorluklar da oluyordu ama bu da yaşamamız gereken bir tecrübeydi.
Beyler ise ancak iki sene sonunda ayrı eve çıkmayı becerebilmişlerdi. Para yönetimi yapmayı bir türlü öğrenemeyen arkadaşlarımız iki senelerini yurtta çürütmek zorunda kalmışlardı. Neyseki geçen sene onlar da başarılı bir taşınma gerçekleştirebilmişlerdi. Yine de ellerindeki evi ev yapan yine biz kızlar olmuştu. Yoksa ahırdan farkı olmayacağını hepimiz biliyorduk.
Değişen bir diğer şey ise altı ay önce Ali ve Çağla nişanlanmıştı. Daha fazla beklemek istemediklerini, en kötü okul bittikten bir sene sonra evlenmek istediklerini söylemişlerdi. Bu fikrin Ali'den çıktığına yüzde yüz emindim. Çünkü benim gençliğinin baharındaki arkadaşım hemen evlenmek istemeyebilirdi.
Didem ve Berke ise bildiğimiz gibiydi. Didem hala Berke'nin olağan dışı kıskançlıkları ve bundan doğan tepkileriyle mücadele ediyordu. Ara ara en fazla bir gün süren küslüklerinin ardından ise hemen barışıyorlardı.
Bugün ise Ali'nin doğum gününü hep birlikte kutlamak için onları bize davet etmiştik. Lezzetli yemekler sözünü ise kesinlikle Çağla vermişti. Çünkü bunu son dakika öğrenen ben, o ana kadar bir pasta ve abur cuburla işi kapatabileceğimizi düşünüyordum. Ne yazık ki öyle olmadı. Bütün gün mutfaktan çıkamadık.
Masaya son dokunuşu yapan Didem birkaç mum yaktı ve biz ona mum ne alaka, der gibi bakınca omuz silkerek cevap verdi. "Hoşuma gidiyor."
O sırada zil çalmış Çağla ise sıçrayarak ellerini çırpmıştı. "Geldiler!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Arkadaşım
Novela Juvenil"Seviyorum ama susuyorum. Herkesten sakındığım sevgimin gözler önüne serilmesinden korkuyorum. Olmayacak bir hayalin peşinde sürükleniyorum. Ellerim, dizlerim paramparça, kalbim kırık. Ama yine de vazgeçemiyorum. Bu korkaklığım günden güne tüketse d...