"Pek çok çatışmanın içinde yer aldım. Teröristlerin inine giren ilk asker hep ben olurdum. Diğer askerler arkamda kalmayı tercih ederdi. Bilirlerdi ki Ruhi Turantürk ne yapacağını iyi bilir, düşmanın hareketlerini okur ve ona göre davranır... Bunları kendimi övmek için söylemiyorum, sakın beni yanlış anlamayın Doktor Hanım. Demek istediğim şu ki savaştayken kendini eğitmek için çok fırsatın oluyor. Ben sizin gibi diplomalı, ilmi irfanı ufku aşan bir doktor olamadım, asla da olamayacağım katidir. Lakin bedenimde açılan yaraları kendim sarmayı öğrendim. Tilki uykusu uyumayı, yürürken bir gözümü arkaya atmayı, vericiler yerleştirmeyi ve bomba imha etmeyi öğrendim..."
Dalağındaki derin kesik hareket ettikçe sızlıyordu. Bu kez ciddi anlamda yaralanmıştı. Kırık burun kemiğini aynanın karşısına geçip çıplak elleriyle düzeltirken çektiği acıyı hatırladıkça midesi bulanıyordu.
Yine de kafesteki doktorun titreyen çenesinden zaferini okuyordu. Bunca zaman Zerrin'in İzafiyet Teorisi'ni uygulamak için en uygun anı kollamıştı. O an gelip çatmıştı. İnleyerek ve ayaklarından birini sürüyerek yürüdü. Alet çantasının yanında duran çelikten viski matarasını eline aldı. Kapağını açtığı anda viskinin kokusuna kapılmıştı.
Uzun bir, "Ah," etti keyifle. Kokudan mest olmuştu. Yüzünü kafese döndü. "Siz saygı duyulmayı hak ediyorsunuz. İnsanların zaaflarından vazgeçmesi bir mucize kadar uzaktır. Kendine zarar verecek ne varsa onu yaparlar hatta yaptıklarıyla övünürler, biliyor musunuz? Doktor Hanım, alkol bağımlılığınızı yendiğiniz için kendinizle ne kadar gurur duysanız azdır."
Ayşegül hayvanat bahçesinde sergilenen zavallı canlılar gibi hissediyordu. Üstelik viskinin keskin kokusundan o da nasibini almıştı.
Düştüğü bataktan çıkmaya çalışırken yıllarını kurban etmişti. Ölen yılların hatırına bunca zaman alkolden uzak kalmıştı.
"Yalvarıyorum bunu yapma. Beni o batağa tekrar sokma. Hem bunu yaparsan eline ne geçecek? Sana yemin ediyorum kimseye bir şey anlatmayacağım, lütfen gitmeme izin ver."
Eski asker cıklayarak başını yavaşça sağa sola salladı.
"Üzgünüm ama bu mümkün değil. Gitmenize izin verirsem sözümü çiğnemiş olurum. Düşününce siz, bir daha alkol almayacağınıza dair kendinize söz verdiniz değil mi? Göz göre göre bu sözü çiğneyip kendinize kötülük eder miydiniz? Beni anlayacağınızdan eminim. O arkadaşlık ettiğiniz akılsız insanlar kadar olmasanız da sizin de suçlarınız var ve bedelini ödemek zorundasınız."
Mahkumlar ve serbest kalmalarına rağmen yakalarından düşmeyen suçları; doktor kadın saatlerdir tuttuğu gözyaşlarının akıp gitmesine izin verdiği esnada sakin kalmaya çalışıyordu. "En azından suçumun ne olduğunu bilmek istiyorum. Bu kadarına hakkım var."
"Size bunu yapmak istemezdim." Ruhi gerçekten üzgün görünüyordu. Samimiyetinde şüphe payı yoktu, yüzüne bakan herkes onun saygıdeğer bir doktoru rehin almaktan hicap duyduğunu kolaylıkla söyleyebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahtan Koyu
Fanfiction"Kalbim saf iyilikle beslendiği sürece dışım varsın, siyahtan koyu gözüksün." Bir parça kızıl, bir tutam mavi: Onlar büyük bir planla hapishaneden kaçmış iki kadın da olsa, birbirlerinin kalplerinde hala birer mahkumlar. Azra ve Deniz kaçak olarak y...