15 Nisan
'' 'Sana bir masal anlattım ve seni bir ölüm uykusuna yatırdım.' Güzel kitapmış.''
Yavaşça gözlerimi araladığımda Tuna'yı gördüm. Burada ne işi vardı? ''Odamdan çık.''
''Asıl sen odandan çık. Bugün duş günü ve deliler daha uyanmadılar. Sıcak suyla duş almak istiyorsan koşsan iyi edersin.'' dedi ve kitabı masanın üstüne bıraktı. ''Ayrıca sadece arkasını okudum ama kitap zevkin güzelmiş. Bir ara ödünç alırım senden.'' Kapıya ritmik bir hareketle döndü ve ilerledi. İyi de lif, sabun, havlu bunları nereden bulacağım şimdi?
''Bekle,'' dedim yüksek sesle. Yataktan kalkıp mesafeme dikkat ederek yanına yaklaştım. Sonuçta o da deliydi. ''Duş almak istiyorum. İhtiyacım olanları nereden alacağım?''
''Seni buraya sokanlar burada kullanman için hiçbir şey getirmedi mi?'' dedi alayla. Namımızı o da duymuştu demek ki. ''Bende fazladan havlu var, sabun bulmak zor değil. Ekselansları bir kereliğine lif olmadan yıkanabilir. Duşta da küvetimiz yok ama neyse artık.''
"Beni buraya birinin soktuğunu nereden çıkardın?" Cüretkar bir şekilde kaşlarını kaldırdı.
"Hiçkimsenin kendini bir tımarhaneye kapattıracağını düşünmüyorum. Hele ki bir avukatın."
''Bu ne cüret. Odamdan çıkar mısın artık. Teşekkür ederim, tanıştığımıza memnun oldum ve hoşçakal.'' Arkasını dönüp odadan çıktı ve ardından kapıyı kapattı. Tam yatağa dönecekken kapıyı geri açtı ve ''Yemek sonrası verdikleri ilacı yutma, salağa dönüyorsun.'' deyip hızlıca kapıyı çekti.
Yatağa geri uzandım ve düşünmeye başladım. Cidden deliydim, buradaydım, eski hayatım bir daha asla dönmeyecekti, eski eşyalarımı özlüyordum ve artık yalnızca buradayım. Burası. Buradan ötesi yok. Buraya ait delilerden sadece birisiyim. Bu inanılmaz. Deli değilim. Deli olduğumu kabul de edemiyorum zaten.
Belki de iyiydim ama normal değildim. İyileşmek için çaba nasıl gösterebilirim ki? Kendimi aynı hissediyorum. Beni topluma katmak istediklerini söylüyorlar. Peki ben mi topluma hazır değilim, yoksa toplum mu bana hazır değil? Ya da ailem mi bana hazır değil? Hiçbir şeyim burada değil bile. Artık buraya alışmalıyım diyerek ayağa kalktım. Duşa gerçekten ihtiyacım vardı. Odadan çıkıp gördüğüm ilk hemşireye yaklaştım. ''Tuna'nın odaası neresi acaba,'' Hangi Tuna demezler mi adama? ''Böyle uzun boylu, sarı kafalı bir Tuna.'' dedim. Ellerimle boyunu yaklaşık olarak göstermeye çalıştım.
''Eda Hanım benim o Tuna. Kusura bakmayın, deli işte.'' dedi ve o büyük gamzelerini göstere göstere gülümsedi. Eda da ona gülümsedi ve yürümeye başladı. ''N'apıyorsun ruh hastası?'' diyerek omzumdan tuttu ve benim odamın yan tarafındaki odaya doğru sürüklemeye başladı.
''Çek elini be! Havlunu alabilir miyim demeye gelmiştim. Ne bu kabalık?'' diyerek sesimi yükselttim. Küstahça odasının kapısını açtı ve beni içeri itti. ''Bak, buradaki herkes deli ve sen de delisin. Deli olmadığımı ispatlamama çok az kaldı, sen yeni gelen deli adımı kirletiyorsun. Havlu dolabımda ve seni yemeyeceğim. Yemin ederim. Ayrıyeten güzel de değilsin.''
''Havlu?'' dedim sorarak. Umursamaz görünürsem belki uzaklaşır. Dolaptan ekru bir havlu çıkartıp bana yaklaştı. Belki de uzaklaşmaz, bu da bir seçenek.
''Çok dikkat çekiyorsun! Devam et!'' dedi ağzına hiç yakışmayan bir şekilde. Çok komik bir şey söylemiş gibi buna çocuk gibi birkaç dakika güldü. Bana dönüp, '' Şaka yapıyorsun?'' dedi. Bir şeye çok şaşırmıştı ama neye şaşırdığını anlayamayacak kadar kafam karışmıştı.
''Neyden bahsettiğini anlamadığıma yemin edebilirim ama kanıtlayamam.'' dedim ve gülümsedim. Belki de bu kadar asi davranmaya gerek yoktu. Bir arkadaş buraya katlanmamı kolaylaştırabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES
Teen Fiction''Bütün iyi insanlar delidir.'' derdi Lewis Carroll. Hep iyi olmaya çabaladım. Onu gerçek benliğimle, uçurumla, başbaşa bıraktım. Ama deli değildim. Herkes gibi nefes alıyordum. Balona benzer ciğerlerim kasılıp gevşiyor, bana nefes vadediyordu. Ama...