GM|17

22.5K 995 226
                                    

"Bu salak niye sabahın köründe hepimizi buraya dikti?" Diye sordum. "Ne bileyim ya!" Dedi Egemen hızla. "Oğlum ben hiç uyumamıştım ya." Dedi İrem ve başını masaya koydu. "Bende" dedim ve merakla ekledim "Hayır ne olabilir bu saatte?"

Saat sabahın yedisiydi ve biz bu saatte sahildeydik. Neden? Utku beyin işi varmışta bilmem neymişte. Hayır bir insanın sabah yedi de sahilde ne gibi bir işi olabilir? Hayır birde Utku gibi bir insanın?

"Kendisi nerede?" Diye sordu Burcu uykulu uykulu. Zaten geldiğimizden beri Egemen'in omzuna yaslamış uyuklıyordu. "Gelecekmiş birazdan. "Bu masa nereden çıktı?" Diye  sordum önümüzde ki katlanabilir masayı göstererek. "İşte sandalyeler ile birlilte bizim elimize tutuşturdu gelirken. Geçen yaz denize giderken almıştık ya o." Dedi Okan. "He o mu?" Dedim. "Aynen."

Esen rüzgar ile kollarımı birbirine sardım. "Üşüdün mü?" Diye sordu Egemen. "Yok ya, birden esince içim ürperdi." Dedim. "E kızım kısa kollu ile niye çıkıyorsun, sabahın köründe sahilin soğuk olacağını bilmiyor musun?" Diye sordu Okan. Haklıydı ama kısa bir şey sanmıştım ben ama yarım saattir Utkuyu bekliyorduk. "Vereyim mi hırkamı?" Dedi Okan. "Yok yok dursun sende."

"Geliyor bizim akılsız." Dedi Egemen karşıya bakarken. Kafamı çevirdiğimde Utku'nun sahilden kumsala inen merdivenlerden indiğini gördüm. Elinde ki neydi onun?
"Elinde ne var onun?" Diye sordu İrem. "Tripod galiba." Diye cevap verdi Egemen. "Ne alaka?" Dedim. "Gelince öğreniriz." Dedi Okan.

Utku merdivenlerden indikten sonra koşarak yanımıza geldi. "Günaydın canım dava arkadaşlarım!" Dediğinde göz devirdim. Bu çocuk sabahın bu saatinde, oruçlu olmasına rağmen bu enerjiyi nereden buluyordu?

"Ne günaydını aptal! Uyumadık biz daha." Diye bağırdı İrem sinirle. "Valla ben sabah 6 buçukta kapınıza dayanacağım sahura kadar uyuyun hatta sahurdan sonra da uyuyun demiştim." Dedi. Doğru söylüyordu demişti ama bu bizi yedi de kaldırma hakkı vermiyordu ona.

"Ya hadi uzatma." Dedi Burcu ve kafasını Egemen'in omzundan kaldırıp devam etti. "Ne söyleyeceksen söyle de gidelim." "Aynen." Dedim hızla.

Elinde ki tripodun bacaklarını açıp masanın karşısına koydu. Yanında getirdiği çantayı açıp içinden kamera çıkarttı. Nereden çıkmıştı o kamera? Kamerayı tripoda taktıktan sonra tekrardan bize döndü.

"Youtube'a başlıyoruz!" Dedi kollarını açıp.

"Ay Utku salak mısın ya?"

"Bunun için mi çağırdın bizi buraya?"

"Şuan uyuyor olabilirdim."

"Salaksın oğlum sen."

Biz hep bir ağızdan konuşurken Utku bizi susturdu "Ya susun bir."

"Tamam şaka yaptım. Youtube'a başlamıyoruz. Yani en azından şimdilik." Dediğinde kaşlarımı çattım.

"Ne yapacağız o zaman?" Diye sordum. "Aynen, ne bu kameralar falan?" Dedi Burcu.

"Video çekeceğiz."

"Neden?"

"Hatıra kalsın diye." Dediğinde göz devirdim. "Biri şuna benim için vursun lütfen!" Dedim sinirle. "Ya of size de yaranılmıyor ha! Ne güzel ileride çocuklarımıza gösterecek hatıralarımız olur işte."

"Ya salak sen hobi olarak yine çek vidoe. Ama sabahın yedisinde neyin hatırası bu? Ne diyeceğiz ileride çocuklarımıza, Utku amcan çok salaktı bu da o salaklıklardan biri mi?" Dedim ve derin bir nefes aldım.

"Ya aman sizde hevesimizi kursağımda bıraktınız. Bu sene ramazanda hiç bu saatlerde dışarıya çıkmadık diye çağırdım." Dedi Utku. "Güneşin doğuşunu izlemeye geldik yani?" Dedi Egemen. "Yani."

Giritli Mahallesi | TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin