9.BÖLÜM

67 5 0
                                    

Saatler günleri günler haftaları kovaladı ve düğüne 1 hafta kaldı.1 haftadır Min ile baş başa kalamıyorduk. Saray görevlileri dakika başı Minden ölçü alıp törende söyleyeceklerini not alıyorlardı. Min o geceden sonra değişmişti. Ben onun itiraz edeceğini düşünmüştüm ama o sessiz kaldı...Her görevi yerine getiriyor bu düğünü çok umursuyordu...Demek ki beni benim kadar sevmemişti...Oysa ben bir yolunu bulmaya çalışırken o... Eun Min ile beraberdi...Ben farklı düşünmüştüm...Her dakika başı ondan ayrılıp kalbime bir ok saplanırken...Belki böylesi daha iyiydi belki de değildi. Bunu kimse değiştiremezdi...En başından beri ben buraya ait değildim...Ve şimdi bir hafta sonra gitmeliydim. Min'e ayrılacağımı söyleyemedim...Sanırım pek umursamazdı zaten...O günden sonra gözlerine ucundan bile bakamıyordum.O benim ilk aşkım ve yaşadığım ilk öpücüğümdü..Hepte böyle kalmalıydı. Günlük işleri hallettikten sonra yemeğe gittim. Gitmem yaklaştığından beri gerekmedikçe konuşmuyordum. Soo Raa benden önce gelmiş bana gelmem için el sallıyordu.

Soo Raa tamamen iyileşmişti. Gittiğim de gözüm arkada kalmayacaktı. Nick bana söz vermişti ve Soo Raa'yı koruyacaktı...Nick'e ne oldu derseniz? Gitmeye hazırlanıyor, İngiltereye buraya bir daha dönmemek üzere gidecekmiş...Soo Raa'nın yanına sessizce oturup çubuklarımı elime aldım. Bana bakınca her zaman ki gibi durgunluğumu düzeltmek için konuşmaya başladı.
-Duyduğuma göre Prens Min bu aralar çok meşgulmüş. Doğru mu?
-Evet. Doğru
-Prenses Eun Min'de çok heyecanlıymış. Şimdiden saray kuralları, ilk gece yapılacklar görgü kurallarıhepsini öğrenmiş...Bıraksalar hemen bugün Prens Min'in kucağına atlayacak kadar neşeliymis.
-Ona ne şüphe!
Bir şey daha söylemesini bekledim. Çünkü daha fazla konuşması gerekiyordu...Ama sessizleşti.
Kafamı tabağımdan kaldırıp Soo Raa'na baktım. Bana bir garip bakıyordu, hızlıca masasından kalkıp yanıma geldi.
-Unni! neyin var? neden bu kadar uzgunsün?
dedi ardından beni çekiştirerek kimsenin olmadığı bir yere götürdü.
-Bana her şeyi anlat bir şey olduğunu biliyorum ve bu şey her neyse seni çok üzdügünu de.
Biraz duraksadı ardından üzüntü dolu ses ile konuştu.
-Yoksa benim yüzümden mi?
-Hayır...senin yüzünden değil. Bunu bir daha söyleme lütfen.
Ondan artık saklayamazdım. Söylemem en iyisi olacak. Sesimi yumuşak çıkmasını ümüt ederek ondan olmayan tarafa bakarak konuşmaya başladım.
-Soo Raa! Ben gidiyorum.. düğün günü..
-Ne? sesi titremişti. Ardından hıçkırıkları ve gözyaşları ile konuşmaya devam etti.
-Unniii beni bırakma lütfen! Nereye neden gidiyorsun?
Keşke elimden bir şey gelseydi , iki dünya arasında bir köprü kurabilseydim Soo Raa o zaman seni ağlatmaz, bu kadar kötü biri olmazdım.
-Soo Raa bak ben...En başından beri buraya ait değildim. Ben önceki hayatımda yani kendimi burada bulmadan önce Seul'de üniveriste öğrencisiydim.
-Unni!! Neler söylüyorsun sen ? Bu da ne demek?
Kendimi tutamadım ve hıçkırıklarım arasında konuşmaya devam ettim.
-Sizin kraliçenizi ben kurtarmadım,2012 yılında ve Kore'de ailemle birlikteydim. Bir gün dedemle bir tarihi film izledim ve ben o gece o tarihi filmde yaşamayı diledim. İşte o gece dilekler kabul oluyormuş. Keşke böyle bir şey dilemeseydim...Sizi böyle sevip ayrılmak zorunda kalmasıydım.. Burada kalmak istiyorum ama ailemi özlüyorum... Bir hafta sonra gece yarısı tekrar dilek tutulmasında dilek dilersem gerçek olacakmış..Ben evime gitmeyi dileyeceğim. Soo Raa üzgünüm çok üzgünüm! diyerek ona sarıldım.
-Unnin gidiyor tatlım ama seni unutmayacak. Benim hiç kardeşim yoktu. Ama sen benim artık kardeşimsin. Bak buradasın, dışarıdan küçük görünsede sizi barındırıyor ve sizi seni unutmayacak diyerek elini kalbime koydum.
Soo Raa'dan ayrıldıktan sonra sessiz bir şekilde telaşlı kolidorlarda dolaşmaya başladım. Ne kadar başım eğik yürüdüğümü bilmiyordum. Taki birine çarpana kadar.
Başımı kaldırdığımda Kraliçe ile karşılaştım. Hızla özür diledim ve bir daha olmayacağını söyleyecektim ki buna izin vermeden o güven dolu elini omuzuma koyarak konuşmaya başladı.
-Özür kabul edildi Nedime Yin Min. Nedir bu dalgın halin... Yoksa düşündüğüm şey mi?
Biliyordu işte üzüntümü saklamanın ne alemi var ki?
-Evet Kraliçem ama endişelenecek hiçbir şey yok. Gidiyorum.
-Kızgınsın.
Böyle bir karşılık beklemiyordum. Kızgınmıydım? Neye kızgındım. Ben daha bir şey demeden Kraliçe devam etti.
-Kaderine dilediğin dileğe kızgınsın.
Başımı evet anlamında salladım. Kraliçe ile biraz daha dertleştikten sonra büyükbabama vermem gereken belgeler için Min'in odasına yol aldım. İçeri 'Girin' sesi ile girmemle donup kalmıştım.
Daha 1 hafta beni sevdiğini söyleyen o adam neden şimdi o prenses bozuntusu ile sarmaş dolaş dans ediyordu. Gözlerimin dolduğunu hissetmiştim. Ama ağlamayacaktım. Asla! o prenses bozuntusuna yenik düşmeyecektim.
Selam verdim ve bir şey söylemeden çalışma masasının üzerinde hazırlanmış belgeleri aldım. Odadan çıkacaktım ki o pis prenses bozuntusunun sesini duydum.
-Gördüğün gibi Nedime Yin Min! Bir prens ile bir nedime asla beraber olamaz. Dahası bir Prens neden sevgisini bir nedimeye versin ki?
Sinirden kaskatı kesilmiştim. Arkamı dönerek Min'e bakarak konuşmaya başladım.
-Haklısınız Prenses Eun Min. Bir Prens nedimeleri sadece gönlünü ve koynunu eğlendirmek için kullanır. Bizler oyuncaktan başka bir şey değiliz sadece eğlence.
Sözlerim Min'in üzerinde şok bir etki yaratmıştı sanırım. Kendine geldiğinde bir şey demesine fırsat vermeden çıktım odadan. Daha fazla dayanamayan gözyaşlarım intahar etti.
Büyükbabamın yanına gittiğim de kendimi öyle güçsüz hissediyordum ki ayakta dahi zor duruyordum. Büyükbabam soru sormadan beni oturttu ve bana bir bitki çayı verdi. İyi gelmişti ama daha iyi olması için büyükbabamın sıcaklığına ihtiyacım var.
İzin dahi almadan büyükbabama sarılarak ağlamaya kendime olan nefretimi kusmaya başladım.
-Nefret ediyorum büyükbaba.. Kendimden sevgimden mutluluğumdan her şeyden nefret ediyorum.. Kalbim'den aklımdan isteklerimden her şeyden ama her şeyden nefret ediyorum.. Seçtiğim yoldanda nefret ediyorum.. Her şey'den..

Saatler sonra oradan ayrılabilmiştim. Saraya döndüğüm de kapıda bir kalabalık vardı. Biraz daha dikkatli baktığımda Nick'in gidiyor olduğunu gördüm. Göz göze geldiğimiz de her ikimizin de gözünden birer damla düştü. İşte ikimizde mutsuz ayrılacaktık buradan.
O uzaklaşırken ben de sessizce odama sürükledim bedenimi. Min'e bakma isteği duymadan odama geçecektim ki kalbim el vermedi. Sessizce kapıyı açtım. Çalışma masasında oturmuş gözleri bir noktada kalemle oynuyordu.
Beni fark etmediğini düşünerek gidecektim ki bana seslenmesi ile yanına gitmek zorunda kaldım.
-Evet Prensim
O ise hala bana bakmadan gözünü diktiği noktadan konuşmaya devam etti.
-Bugün o söylediğin de neyin nesiydi?
-Sinirden bir anda oldu Prensim. Özür dilerim emin olun bir daha gerçekleşmeyecek. Baş nedimeden cezamı vermesini söylerim. Siz endişelenmeyin.
Ayağa kalktı yanıma gelerek elini kaldırdı. Saçlarıma dokunacaktı ki ben geri giderek konuşmaya devam ettim.
-İzninizle iyi geceler Prens Min.
Odama geçtiğim de artık yalnızlığım ile baş başa kaldım. Uykuya yenik düşerken gözlerim sadece kulaklarımda onun bana dediği 'Seni Seviyorum' nidaları çalıyordu.

DÜĞÜN GÜNÜ
Min hazırlanmiş törenin başlamasını bekliyordu. Tanrım! Çok yakışıklı olmuştu. Onu uzaktan izliyordum. Bu akşam her şey bitecekti.. Ben hiç varolmamışım gibi hayatına devam edecek belki çocukları hatta torunları olacaktı. Ona bakarken birden gözlerimiz buluştu. Bana gülümsüyordu. Neden gülümsüyordu?Çok mu mutluydu? Kalbim bir an acıdı. Selam verip oradan ayrıldım. Çok geçmedi tören başladı. geleneksel oyunlar düzenlendi ve hava karardı. Ay çıkıyordu. Dolunay olmasına dakikalar kalmıştı. Artık yemin edilecek ve evlenecek

Bunu görmek istemiyordum. Soo Raa yanımda bana güç vermek ister gibi elimi sıkıyordu. Zaman yaklaştığını anlatmak ister gibi Soo Raa'dan elimi ayırdım. Son kez Min'e bakıp Soo Raa'na sarıldım ve tören alanından hızla ayrıldım. Zaman geldiğinde gözlerimi kapatıp dileğimi diledim.. 'kendi zamanıma dönmek istiyorum' bir an kendimi boşlukta gibi hissettim.
3 2 1 her şey bitmişti. Gözlerimi açtığımda kendi yatağımdaydım. artık Min'de Soo Raa'da Nick'te yoktu. Tek var olan BEN VE YALNIZLIĞIM.
Yalnızlığım ile baş başa geceye elveda ederken arkamdan gelenlerden habersizdim..
~Bölüm Sonu~

Prensin Aşkı (geçmişimdeki ben)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin