BÖLÜM 3.

146 6 7
                                    

ÖNCELİKLE ÇOK ÖZÜR DİLERİM. BİR ÖNCEKİ BÖLÜMDE "EMİR" YERİNE 'DREW" YAZMIŞIM. ÇOK ÖZÜR DİLERİM. AKLIM BİRDEN ÖBÜR HİKAYEYE GİTMİŞ. BU ARADA MULTİ'DE ENES.

"Görücez güzelim. Ama şunu unutma ki ben istediğim her şeyi elde ettim."

Dedi ve yanağımdan bir makas alıp gitti.

Bende gözlerimi devirip hızla merdivenleri çıkmaya başladım. Hangi akla hizmet okulun en üşengeç sınıfını 4. kata koyduklarini bir türlü anlamıyorum.

Sınıfa girdiğimde bizim tayfa en arkada oturup gülüşüyordu. Bir kaç kişi daha vardi.

"Günaydın millet."

Diye seslenip bizim tayfanın yanına gittim. Herkes ordaydı ama sanki biri eksikti. Evet evet biri eksikti

"Enes nerde?" diye sordum şaşkınca. Çünkü Enes hiçbir zaman geç kalmazdı.

"Biz onu hiç görmedik."

Batuhan'dan gelen bu cevapla içimi tarifsiz bir duygu kapladı. Hiçbir zaman geç kalmayan Enes şimdi nerede olabilirdi ki? Eminim önemli bir şey olmasa böyle yapmazdı. Ya ona bir şey olduysa?... Kafamdaki bu düşüncelerden kurtulup lavaboya çıktım ve Enes'i aradım...

Yok yok açmıyor bir türlü aç-mı-yor.

Anında sınıfa gidip "Enes telefonlarıma cevap vermiyor merak ediyorum." dedim telaşlı bir sesle.

"Allah Allah Enes hiç böyle yapmazdı ne oldu ki?" Bunu sôyleyen Esra'ydı.

"Bilmiyorum. Ya ona bir şey olduysa? Önemli bir şey olmasa gelirdi." dedim. Sesim endişeli, heyecanlı ve biraz ürkek çıkmıştı. Ama normaldi. Enes için endişeleniyordum.

"Durun biz Ege'yle onu bir arayalım." Batuhan'dan gelen bu cevap beni tam olarak rahatlatmamıştı ama yalnız olmadığımı bilmek çok az da olsa iyi hissettirmişti.

"Batuhan, hoca gelicek şimdi tenefüste izin alıp gideriz." Esra böyle söyleyince benim kafam atmıştı.

"SÖZ KONUSU OLAN ENES ESRA ONA BİR ŞEY OLMUŞ OLABİLİR, BAŞI BELADA OLABİLİR." diye bağırınca Esra kendine geldi ve bana hak verdi.

Hep birlikte müdüre hanımın yanına gittik ve izin aldık. Bize bir kaç soru sorduktan sonra izin verdi.

Telefonumu çıkarıp Enes'i tekrar aradım ama bu sefer telefonu kapalıydı. Biraz sonra telefonuma mesaj geldi.

"Durun!" herkes gözlerini bana dikmiş heyecanla bakıyordu. "Mesaj geldi Enes'le ilgili olabilir." herkes nefesini tutmuş benim telefondaki mesaja bakmamı bekliyordu. Bende meraktan çatlamak üzereydim. Ve çok beklemeden telefonu hızlıca açıp mesaja baktım.

"Demek Enes'i aramak için okuldan izin aldınız ha. Ateşle oynuyorsun Beste."

Kimden olduğunu bilmiyordum numara kayıtlı değildi.

"Kim bu Beste?

"B-ben bilmiyorum Batuhan. S-sanırım şey olabilir..."

"Beste Enes'in başı şuanda büyük belada olabilir hadi kim olduğunu biliyorsan çabuk söyle."

Bilmiyordum. Fikir yürütemiyordum. Çok heyecanlıydım ve korkuyordum. Bir an "Acaba Yağız olabilir mi?" diye düşündüm. Evet olabilirdi. Ondan her türlü pislik beklenirdi. Ama numaramı nereden bulmuştu?

"Beste zamanımız yok!"

"Y-yağız. Belki olabilir."

Hep birlikte koşmaya başladık. Nereye gittiğimizi bilmiyorduk. Batuhan önden koşuyordu. Sanki bildiği bir şey vardı. Bizde arkada onu takip ediyorduk.

Telefonum çalmaya başlayınca durdum. Tanımadığım bir numaraydı. Herkes bana meraklı gözlerle bakıyordu.

"Numara kayıtlı değil." dedim ürkerek.

"Hoparlöre al" dedi Batuhan.

Telefonu açıp hoparlöre aldım.

"B-beste öhö öhöö... B-ben nerde olduğumu bilmiyorum öhöö öhö." bu ses Enes'e aitti. Ve sesi oldukça kötü geliyordu.

Batuhan araya girdi.

"Etrafında neler var tarif edebilir misin?"

"Eski bir y-yatak var öhö öhö. Ve çok tozlu."

"Tam tahmin ettiğim gibi." diye mırıldandı Batuhan. Herkes gözlerini ona dikmişti. "Enes kapat biz hemen oraya geliyoruz."

Enes telefonu kapattı. Biz de Batuhan'ın peşinden koşmaya başladık.

Uzun bir koşunun ardından dağlık bir yere geldik. Batuhan hızla oradaki bir kulübenin kapısına omzuyla vurdu ve açtı. İçerden Enes'in öksürük sesleri geliyordu. Hemen onun yanına koşup hızlıca ipleri çözdük. Tam kapıdan çıkarken yavaş ve sinsi alkış sesleri duyduk. Bize doğru geliyordu. Çok toz sisi olduğundan dolayı yüzünü tam seçemiyordum. Bize iyice yaklaşınca Yağız olduğunu anladım.

"Bu ne güzel bir arkadaş tablosu böyle." diyip pis pis sırıttı.

"Senin ağzını burnunu kırarım pislik herif!" dedi Batuhan. Tam Yağız'ın üstüne atlayacağı sırada kolundan tutup geri çektim.

"Senin derdin ne? Neden Enes'e işkence yapıyorsun?" diye bağırdım Yağız'a. Ama o hala sinsice sırıtıyordu. Bu durum moralimi çok bozmuştu. Hâlâ işin ciddiyetini farkına varmaması beni deli ediyordu. Enes o tozda daha fazla kalsaydı ölebilirdi! Ama Yağız'ın kafası buna basmıyordu.

En son sinirlerim iyice gerilmişti. Ve bir anda gidip Yağız'a bir tokat attım. Kafası yana savrulunca bir an durdu. Biraz oyle kaldıktan sonra kafasını bana hızlıca çevirdi ve bana doğru yürümeye başladı. Korkuyordum ve geri geri gidiyordum. Korkmam gerekiyordu çünkü âdeta gözü dönmüştü. Dişlerini sıktığı çenesinden belliydi. Hâlâ bana sinirle gelmeye devam ediyordu. Bense hâlâ geri geri gidiyordum.

Batuhan, Yağız'ın en ufak bir hareketinde saldırıcak gibi duruyordu. Enes çok baygın ama sinirlo bakıyordu. Esra korku dolu gözlerle ne yapacağındam emin değil gibiydi. Ceyda sinirliydi ve Yağız'ı her an dövebilirdi. Ege ise dişlerini sıkmış Yağız'a bakıyordu.

Bi tanecik arkadaşlarım benim hepsinin bende yeri ayrı. Onları o kadar çok seviyorum ki...

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin