T͙r͙e͙e͙

153 13 13
                                    

"Chaeyoung! Seni burada görmeyi beklemiyordum!"
"T-teyze artık sıkmasan mı? Canım acıyor."
"Afedersin chaeyoung!"
Deyip ayrıldı benden. Ben tabi arkada şaşkınlık ve şüpeci bakışlarıyla bize bakan kişiyle meşguldüm. Bizim birbirimize dik dik baktığımızı gören teyzem
"Siz tanışıyor musunuz? Baya uzun bakıştınız da?"
Tam ağzımı açmış tanışıyoruz diyecektim ki
"Hayır bayan lee. Tanışmıyoruz."
Ne? Ne demek tanışmıyoruz? Beni tanımamazlıktan mı gelecekti. Sırf ona çarptığım için mi? İlk defa böyle birşey yaşıyordum. Tamam erkeklerle canım cicim olmamıştım hiçbir zaman ama bir erkeğin de tanımamazlıktan gelmesi kadınlık gururumu incitmişti!

Madem tanışmamışız tanışalım madem. Yavaşça elimi uzatıp

"Merhaba! Ben roseanne park chaeyoung. Lee sunmi'nin yeğeniyim."
Dedim.
İlk elimi uzatınca şaşırsa da toparlayıp elimi sıktı.
"Jeon jungkook"
Uzunca bir süre bakışıp sonra ayrıldık. Ortamdakiler bir gariplik olduğunun farkıdalardı.
Hele o sinsi naeyon. Kıskanç bakışlarını üzerimize dikmişti.
Jimin... jimin ise ona öldürecek gibi bakıyordu. Ama Umrumda bile değildi.

"Hadi yemeğe geçelim. Kurt gibi acıktım."
Dedi teyzem. Herkes kafasıyla onaylayıp yemek masasına oturdu.

•••

Masadaki herkes yemeğini yiyor kimseden çıt bile çıkmıyordu. Ara sıra jimin ile göz göze geliyorduk. Bana bakıp duruyordu.
En sonunda sesizliği teyzem bozdu.

"Ne zaman dönüceksin? İş buldun mu?"
Çiğnediğim eti yutup cevap verdim.

"1 hafta kalıp dönmeyi planlıyorum. Sık sık gelmediğim için biraz uzun kalmak istedim. İş konusuna gelirsek... Bir çok iş başvurusu yaptım. Son iş görüşmem gayet iyi geçti. Galiba bu sefer yeğenin başardı teyze."

"Seninle her zaman gurur duyuyorum. Çocuklarımdan çok sen, bana benziyorsun."
Deyip jimin ve naeyona küçümser bir bakış attı. Ardından devam etti.

"Eğer bana bir şey olursa şirketin başına senin geçmeni istiyorum roseanne."
Bunu her zaman dile getiriyordu. Ben.. ben ise istemediğimi söyleyip reddetiyordum. Yine konusu açıkmıştı. Jungkook dışında Ortamdaki herkes gerilmişti. Neden gerildiklerini de anlamıyordum. Teyzem ne zaman mal mülkü bana devredeceğini söylese kıskançlık doku bakışlar üzerimdeydi. İşte sırf bu yüzden istemiyordum. Düşman olmak istemiyordum hiçbiriyle. Benim tek ailem onlardı.
"Teyze... Bunu konuşmuştuk. Lütfen."

"Tamam. Ama Bir daha düşünmeni istiyorum."

•••

Yemek bitmiş salona geçmiştik. Biraz oturup gereksiz sohbetleri dinlemiştim. Jeon jungkook denilen ise dik dik bana bakıyordu. Bir şeyleri çözmek ister gibi... Hayır acaba böyle sorgulayıcı bakışlar atınca ne anlayacağını sanıyordu ki?
Bunları düşünürken aklıma masanın üstüne bıraktığım hediye geldi.
Aniden ayağa kalkınca bütün gözler bana döndü. Ben onları takmayıp koşar adımlarla ilerideki masaya ilerleyip kutuyu elime aldım. Ardından teyzeme doğru adımladım.

"Teyzecim bu senin için! Umarım beğenirsin!"
Teyzem ayağa kalkıp dolu gözleriyle
"Cheng ne zahmet ettin!"
Dedi. Zahmet mi?
Annem be babam öldüğünden beri... ben ona zahmet veriyordum zaten. Kutuyu açınca gözleri dahasına doldu. İçindeki kırmızı gülü alıp kokladı. Altındaki fotoğraf makinesini görünce yüzüne kocaman nir gülümseme geldi. Fotoğraf makinesini koltuğa koyup en alttaki çerçeveyi de çıkarttı. Gözleri dahasına doldu. Sonra İkimizin olduğu çerçeveye son kez bakıp koltuğa geri koydu. Ben daha ne olduğunu anlayamadan bana sıkıca sarıldı.

"Teşekür ederim!"
"Önemli değil teyze."
"Sizin şu vıcıklığınıza dayanamıyorum! Yatıyorum ben!"
Dedi mina teyzem.
Vıcıklığımız? Ah Vıcıklığımız...
Her zaman herkes böyleydi işte. Sevilmemeye mahkûmdum ben bu evde.
Teyzemin arkasından hayal kırıklığıyla baktım. Gerçekten beni hiç sevmiyorlardı....
Sonraki saatlerde herkes odasına çekilmişti.
Bende yeni başladığım kitabı okumaya karar verdim. Kitap bir genç kızın hayatını anlatıyordu. Zengin ama mutsuz olan hayattan zevk almayan bir kızın...
Oldum olası kitapları çok sevmiştim. Hatta küçükken teyzemle vakti olduğu zaman kitap okuma saatleri yapardık. O zamanlar küçük olduğum için bana kıyamazdı. Şimdi büyüyünce... her şey değişti. Artık çocuk değildim. Çocuk değildim ama.... ama ben bir kez olsun yeniden çocuk olamaz-
Ah ne diyorum ben. Yatsam iyi olacaktı. Yoksa bu düşünceler kafamı karıştırıp duruyordu.

•••
Sabah erken bir saatte kalkmıştım. Sürekli iş başvurusuna gitmek için erken kalktığımdan alışmıştım sanırım. Üzerimi değiştirip bahçeye çıkmaya karar verdim. Ne kadar kasvetli bir yer olsa da yeşillik olan bir yeri vardı. En son gördüğümde bahçede çiçekler yoktu. Teyzem yeni diktirmiş olmalıydı. Bahçıvanımız gayet iyi birisiydi. Burada benimle çok ilgilenmişti. Teyzem işe gittiğinde çok sıkılır bahçeye çıkardım. Bahçıvanımız hyunsuk amca benim sıkıldığımı görünce benimle oyun oynardı. Burada kaldığım zamanlar iki şeye mutlu oluyordum. Birisi teyzemin benimle vakit geçirdiği zamanlar diğeri de hyunsuk amcanın benimle oyun oynadığı zamanlar. Çiçeklere bakarken arkamda birinin nefesini hissettim. Arkamı yavaşça döndüğümde bu kişinin jimin olduğunu gördüm.
Göz devirmemek için kendimi zor tuttum ve önüme geri döndüm.

"Neden birden bire geldin chaeyoung?"
"Teyzemi özledim."
"Tek annemi mi özledin?"
"Evet başka kimi özleyebilirim ki jimin?"
"Mesela beni?"
"Cidden seni özlediğimi düşünüyor musun?"
"Gözlerin özledim diyor?"
"Jimin allah aşkına göz göze geldik diye özlemiş olamam. Özlersem de kuzenim olarak. Başka bir anlam çıkarmaya gerek yok."

"Chae ikimizde böyle düşünmediğini biliyoruz. Hem ben seni gördüğümde özlediğimi fark ettim. Aradan uzun zaman geçsede... Sen."
Deyip yaklaşmaya başladı. Dudaklarımızın arasında milim mesafe varken şaşkınlıktan dilimi yutmuştum. Kalbim niye haka bu kadar hızlı atıyordu. Şu lanet şeyin o her bana yaklaştığında atmaması gerekiyordu. Derdi neydi bunun. Yapamazdım onunla bir daha öpüşmek-
Dudaklarımın üzerindeki dudaklarla afalladım. Yine kapılacağımdan korkup hızla geri çekildim. Ne yapmaya çalışıyordu!

"Sen sen ne yapıyordun az önce! Bir daha bana dokunma! Anladın mı! Bir kez daha birbirimizi kandırmanın bir mantığı yok! Uzak dur benden!"

"Rose seni seviyorum! Kandırmadık birbirimizi! Yemin ederim ki ben seni seviyorum!"

Deyip sıkıca sarıldı bana. Uzun süre önce unuttuğum kokusu yine burnuma doldu. Güzel kokuyordu... ama bu yanlıştı. Bizim olmamız bile en başından hataydı. O bir kız avcısydı. Sex'e düşkün menfaatcinin tekiydi o! Evet öyleydi!

Tüm gücümle onu ittirdim. Anlık şokla geriye doğru savruldu. Tam düşecekken kendini toparladı. Bunu beklemediği ortadaydı. Şaşkın bakışlarıyla bana bakıyordu.

"R-rose?"
"BENDEN UZAK DUR!"
Diye tısladım. Böyle bir tepkiyi kendimden de beklemiyordum.
En önemlisi arkamızdaki kişiyi buatada görmeyi hiç beklemiyordum.

"Ne oluyor burada!"

who is the killer? ʳᵒˢᵉᵏᵒᵒᵏ. ᵗᵃᵉˡⁱᶜᵉHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin