Bölüm 30

79 7 0
                                    


Manastırlı Hamdi

Ben bu telgrafın altına kurşun kalemle, "acele olarak kolordulara benim imzamla, M. Kemal" işaretini koyduktan sonra, telgrafı verenden açıklama istemeye başladım. Manastırlı Hamdi Efendi birbiri ardınca bilgi vermeye devam etti.

Bizim en çok güvendiğimiz bir arkadaşımız var ki, yalnız o değil, herkes, yani gelenler söylüyor. Şimdi de Harbiye'nin işgalini haber aldık. Hattâ, Beyoğlu Telgrafhanesinin önünde İngiliz askerlerinin bulunduğunu ögrendik, fakat Telgrafhaneyi işgal edip etmeyecekleri bilinmiyor.

Bu sırada Efendiler, Harbiye Telgrafhanesinden memur Ali, bilgi vermeye başladı:

"Sabahleyin İngilizler basarak altı kişiyi şehit ettiler. On beş kadar da yaralı var. Şimdi İngiliz askerleri dolaşıyor. Şimdi, işte İngiliz askerleri Nezaret'e giriyorlar. İşte içeri giriyorlar. Nizamiye kapısına. Teli kes! İngilizler buradadır."

Manastırlı Hamdi Efendi, bizi yeniden buldu:

Paşa Hazretleri

Harbiye Telgrafhanesini de İngiliz askerleri işgal edip teli kestikleri gibi bir yandan Tophane'yi işgal ediyorlar, bir yandan da zırhlılardan asker çıkarılıyor. Durum ağırlaşıyor efendim. Sabahki çarpışmada 6 şehit 15 yaralımız var. Paşa Hazretleri, yüksek emirlerinizi bekliyorum.

16 Mart 1920.

Hamdi

Hamdi Efendi devam etti:

"Sabahleyin bizim asker uykuda iken, İngiliz deniz askerleri karakola gelip giriyor. Askerimiz uykudan şaşkınlık içinde kalkınca çarpışmaya başlanıyor. Sonunda bizden 6 kişi şehit oluyor, 15 kişi yaralanıyor. Bunun üzerine, zaten lanetliklerini tasarlamışlar ki, hemen zırhlıları rıhtıma yanaştırıp bir yandan Beyoğlu tarafını ve Tophane'yi bir yandan da Harbiye Nezareti'ni işgal etmişlerdir. Şimdi artık, ne Tophane'yi ne de Harbiye Telgrafhanesini bulmak imkânı olmuyor. Şimdi aldığım habere göre işgal Derince'ye kadar yayılıyormuş, efendim.

İşte Beyoğlu Telgrafhanesi de yok. Orayı da işgal ettiler galiba, Allah korusun, burayı işgal etmesinler. İşte Beyoğlu telgraf memurları, müdürleri geldiler. Kovmuşlar.

Bir saate kadar burası da işgal olunacaktır. Şimdi haber aldım, efendim."

Rahmetli Hayati Bey, benim ilk haber telgrafı üzerine yaptığım işarete uygun olarak, verilen bilgileri özetlemiş; Rumeli ve Anadolu'daki bütün komutanların adresine telgraf çektiriyordu. Bir an önce İstanbul üzerinden Edirne'ye çektirilmesini söylemiştim.

Hamdi Efendi:

"Yüksek emirleriniz yerine getiriliyor. Edirne'ye yazıyorum ve bütün merkezleri hazır ettirdik."

Hamdi Efendi'den:

"Milletvekilleri ile ilgili bir haber aldınız mı? Meclis Telgrafhanesi cevap veriyor mu?" diye sordum. Hamdi Efendi:

"Evet veriyor. 14. Kolordu Komutanı hazır. Paşa istiyordu, verelim mi?"

Efendiler, bundan sonra artık Hamdi Efendi'nin sözünü işitemedik. İstanbul merkezi'nin de işgal edilmiş olduğuna hükmettik.

Manastırlı Hamdi Efendi

Bu vatansever ve cesur Manastırlı Hamdi Efendi olmasaydı, İstanbul felâketinden haber almak için kimbilir, ne kadar çok beklemek zorunda kalacaktık. İstanbul'da bulunan bakan, milletvekili, komutan ve teşkilâtımızdan bir kimsenin çıkıp da bize vaktinde haber vermeyi düşünememiş olduğu anlaşılıyor. Demek ki, hepsini heyecan ve korku bürümüştü. Bir ucu Ankara'da bulunan telin, İstanbul'da bulunan ucuna yanaşamayacak kadar şaşkın bir duruma gelmiş olduklarına hükmetmek, bilmem ki, doğru olur mu? Telgraf memuru Hamdi Efendi, daha sonra Ankara'ya gelerek karargâhımız telgraf memurluğunu yapmıştır. Kendisine borçlu olduğumuz teşekkürü burada açıkça ifade etmeyi millî ve vatanî görevlerimden sayarım.

NutukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin