1.bölüm Ailem

41 4 3
                                    

Yeni bir başlangıç yapacaktı tertemiz bir başlangıç.
Peki ölü olması buna izin verecek miydi? Evet o bir ölüydü ama yanlız değildi. Ne kadar saçma olduğunu düşünse de o da insanlar gibi normal bir hayat istiyordu. Ailesine kavuşmak istiyordu. Ölü olmak onun suçu değildi. Nerden bilebilirdi sinirle çıktığı evden bir daha geri dönemeyeceğini.

Sabah sabah suratıma vuran güneş ışığı ile uyandım. Her sabah bu şekilde uyanmak için perdeyi açık bırakırım. İrem huysuzca " Kapat şu perdeyi Seray" dedi. Uyuyor numarası yapıp sessiz kaldım. Çünkü kapatmak istemiyordum. Hareketlerinden anlayacağım kadarıyla ters tarafa dönüp yattı.

İrem yani ablam benden sadece 1 yaş büyüktü ona 10 yaşımdan sonra abla demeyi kesmiştim. Çünkü aramızda sadece 1 yaş vardı. İrem de zorlamayarak istediğin şekilde hitap edebilirsin demişti. Kendisi seneye üniversiteyi bitirecekti. Çocukları çok seviyor o yüzden çocuk doktoru olacaktı. İkiz gibiydik. Fiziksel olarak her ne kadar benzemesek de huy olarak benziyorduk.

Neredeyse 15 dakikadır yatakta güneşin keyfini cikartiyordum. Daha fazla yatakta durmak istemiyordum. Yavaşça ayağa kalkıp perdeye doğru ilerledim. Hızlıca perdeyi çekip "Günaydın" diye bağırdım. Hiç tepki vermeden uyumaya devam eden İrem'e doğru gittim. Birden üstünü açtım. Tepki vermiyordu. Telefonumu alıp hiçbir şey demeden odadan çıktım.

Mutfakta annemin krep yaptığını görünce yardım etmek için yanına gidecektim ama önce lavaboya gitmem gerekiyordu. Anneme görünmeden lavobaya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra yüzüme bakakaldım göz torbalarım çıkmıştı. Neyse ki onun için krem almıştım hemen dolaptaki kremi alıp göz altlarima sürdüm. İrem kapıyı açıp hızlıca tuvalete girdi. Bende lavobadan çıktım.

Mutfağa gittiğimde annem kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı. Sofra tek kelimeyle mükemmeldi. Annem beni fark ettiğinde gülümseyerek "Günaydın" dedi. Bende gülümseyerek "Günaydın" dedim. Sofraya oturdum. Ardından babam geldi ve elinde her zamanki gibi gazete vardı. Tam günaydın diyecekken İrem bütün neşesiyle "günaydın" dedi. İremle babam sofraya otururken annem çaydanlığı da alıp o da oturdu. Herkes çok sessizdi kahvaltı boyunca kimse bir şey demedi. Bu sessizlik hayrı alâmet değildi. Sofradan kalkan ilk annem oldu.

"Benim hastaneye yetişmem lazım."dedi.
"Beni bekle."
Biz bir kasabadaydık. Annem devlet hastanesinde çalışıyordu. O bir göz doktoruydu. Babam da İzmir'de ilkokul öğretmeni idi. Ama daha yaz tatiliydi. O yüzden şimdilik ilçedeki arkadaşının pastanesinde çalışıyordu. İremle ben de evde takılıyorduk. Bizim evimizin arkasında büyük bir orman vardı. Oraya iki tane hamak kurmuştuk. Bazen ormanın derinliklerine spor yapmaya giderdik. Ama son bir haftadır ormandan kötü kokular geliyordu. Sanki bir hayvanın cesedinin kokusuydu. İrem korktuğu için gitmiyorduk. Ama ben çok merak ediyordum.

Annem ve babam gittikten sonra biz sofrayı toparladık. Odamıza gidip okuma kitaplarımızı aldık. Evimiz iki katlıydı. Evin orta yerinden dışarı çıkan bir merdiven vardı. Bir de balkonda iki merdiven vardı. Evin çatı katı vardı ama çok küçüktü. Çatı katında birkaç koli dışında başka bir şey yoktu. Balkon evin arka tarafındaydı aynı zamanda ormana bakıyordu. Evin ön tarafında da balkon vardı ama aşırı küçüktü. Hamaklara gitmek için arka balkona çıktık. Merdivenlerden inerken İrem dengesini kaybedip düştü. Kendimi tutamayıp gülecekken ters bir bakış atması ile sustum.

"İyi misin?"diye sordum.
"İyiyim de gülmesen moralim bozulmayacaktı."dedi.
"Kusura bakma ama gülmesem benim bir yerlerim şişecekti."diyerek gülmeye devam ettim.
Hamaklara gidip oturarak sallandık. Bugün diğer günlere göre çok sessiz geçmişti. Okuduğum kitap sherlock holmes serisinin son kitabı idi. 4 saat boyunca kitabı okuduktan sonra sonunda yerimden kalkmıştım.

ÖLÜMSÜZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin