Rauf Bey, İsmet Paşa İle Karşı Karşıya Gelemem, Onun Karşılanmasında Bulunamam Diyor.Efendiler, Delegeler Kurulumuz görevini tamamladıktan sonra, Ankara'ya dönmek üzere yolda bulunuyordu. Herkes, Delegeler Kurulunu yakından alkışlamak için can atıyordu. O günlerdeydi. Hükûmet Başkanı Rauf Bey, Meclis İkinci Başkanı bulunan Ali Fuat Paşa ile birlikte, Çankaya'da bana geldiler.
Rauf Bey; "ben," dedi. "İsmet Paşa ile karşı karşıya gelemem. Onun karşılanmasında bulunamam. İzin verirseniz, o geldiği zaman Ankara'da bulunmamak için, seçim bölgemde dolaşmak üzere Sivas'a doğru bir geziye çıkayım."
Rauf Bey'e bu şekilde davranmasına bir sebep olmadığını, burada bulunarak İsmet Paşa'yı bir Hükûmet Başkanı'na yaraşırcasına karşılamasının ve görevini başarı ile sona erdirdiği için onu sözle de takdir ve tebrik etmesinin uygun olacağını söyledim.
Rauf Bey, "kendime hâkim değilim; yapamayacağım" dedi ve geziye çıkma hususunda ısrar etti. Hükûmet Başkanlığı'ndan ayrılması şartıyla çıkmasını kabul ettim.
Rauf Bey, Devlet Başkanlığı Makamının Güçlendirilmesini Teklif Ederken Ne Düşünüyordu
Ondan sonra, Rauf Beyle aramızda şu konuşma geçti:
Rauf Bey, "Hükûmet Başkanlığı'ndan çekilirken, sizden çok rica ederim" dedi. "Devlet Başkanlığı makamını güçlendiriniz."
Rauf Bey'e: "Dediğinizi yapacağıma kesin olarak güveniniz!" cevabını verdim.
Rauf Bey'in ne demek istediğini ben pek güzel anlamıştım.
Rauf Bey, Devlet Başkanlığı makamı olarak, Hilâfet makamını düşünüyor, o makama kuvvet ve yetki sağlamamı benden rica ediyordu.
Rauf Bey'in, benim olumlu cevabımla ne demek istediğimi anlayıp anlamadığı belli değildir. Daha ileriki bir tarihte, Cumhuriyet'in ilânından sonra, kendisiyle Ankara'da yaptığım bir görüşmede, Cumhuriyet'e niçin karşı olduğunu sorduğum ve yapılmış olan şeyin, Ankara'dan ayrılırken, benden yapılmasını rica ettiği ve benim söz verdiğim işten başka bir şey olmadığını söylediğim zaman: "Ben," demişti, "Devlet Başkanlığı makamını güçlendiriniz derken, asla Cumhuriyet ilânını düşünmüş ve kastetmiş değildim."
Oysa, Efendiler, benim verdiğim cevabın anlamı tamamen o idi. Gerçekten de, Millî Hükûmetimizin niteliği Cumhuriyet Hükûmeti olduğu, halde, bence onu kesin olarak ifade ve ilân etmemek ve Devlet Başkanlığı makamı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi makamını bir tek makam halinde bulundurmak bir zayıflık oluşturuyordu. İlk fırsatta Cumhuriyeti resmen ilân etmek ve Devlet Başkanlığı'nı, Cumhurbaşkanlığı makamında temsil ederek kuvvetli bir durum yaratmak şarttı. Rauf Bey'e bunu yapacağıma kesin olarak söz vermiştim. Eğer ne demek istediğimi kavrayamamışsa, sanırım ki eksiklik bende değildir.
Memlekete ve Millete Kimler Hizmet Ederse, Havari Onlardır
Ali Fuat Paşa ile de kısa bir görüşme yapıldı. Fuat Paşa1, bana şöyle bir soru sordu: Senin şimdi "havarî"lerin kimlerdir? Bunu anlayabilir miyiz?
Ben bu sorudan bir şey anlayamadığımı söyledim. Paşa, ne demek istediğini açıkladı. O zaman ben de şunları söyledim:
Benim "havarî'lerim yoktur. Memleket ve millete kimler hizmet eder, bu hizmete lâyık ve muktedir olduğunu gösterirse, "havari" onlardır.
Rauf Bey'in Hükûmet Başkanlığı'ndan, Ali Fuat Paşa'nın Büyük Millet Meclisi İkinci Başkanlığı'ndan Çekilmesi
Rauf Bey , Hükûmet Başkanlığı'ndan çekildi. İçişleri Bakanı olan Ali Fethi Bey, aynı zamanda Hükûmet Başkanlığı'na seçildi. 13 Ağustos 1923
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nutuk
General FictionMustafa Kemal Atatürk tarafından kaleme alınan Nutuk (Söylev) yeni Türkiye devletinin yazılan ilk tarihidir. Mustafa Kemal Atatürk yaptığı tarihi, gelecekteki Türk insanına tanıtabilmek amacıyla bu kitabı kaleme almıştır. Atatürk tarafından kurulan...