4

1K 146 32
                                    

        
       10. 05.2290, Tuana'nın iple çektiği tarih nihayet gelip çatmıştı. Vereceğimiz büyük partiye ise saatler kalmıştı. Bu yüzden boy aynamın karşısında durmuş, son hazırlıklarımı yapıyordum.
Kırmızı, kendiliğinden parlak ve kabarık, uzun bir elbise giymiştim. Rengi, bronz tenime çok yakışmıştı. Sırtındaki dekolteyi siyah dalgalı saçlarımı açarak kapatmıştım. Saçlarıma doğal maşalar yaptırıp hacimleştirmiştik. Öndeki saçlarımı arkadan gümüş bir tokayla tutturmuş ve yüzümü ortaya çıkartmıştım. Şatafatlı elbiseme yakışacak güzel bir makyaj yaptırıp, iri gözlerimi öne çıkartmıştım...
Hayatım boyunca ilk kez bugün bu kadar güzel ve ışıl ışıl hissediyordum. Tuana'nın güzelliğiyle yarışabilecek bir güzellikti bugünkü güzelliğim ve aynanın karşısında bir an olsun ayrılmak istemiyordum. Sonunda kapım çalınca gözlerimi hayran hayran baktığım aynadan çektim ve içeriye girilmesini istedim.
Tuana, benimkine benzer siyah bir elbiseyle içeri girince gülümseyerek ona baktım. O da saçlarını arkadan tutturmuştu. Tıpkı bir kuğuya benziyordu o elbisenin içinde. Mavi gözleri bir lamba gibi yanıyor güzelliğini asilleştiriyordu. Beni baştan aşağı süzünce dudaklarını ısırarak gülümsedi.
"İtiraf etmek gerekirse, tek kelimeyle inanılmaz görünüyorsun. Sonunda ikizim olduğunu biri sana hatırlatmış," dedi. Daha önce söyeldiğim gibi, kendine pay çıkarmadan iltifat etmeyi bilmezdi. İçimi saran heyecan ve mutluluk yüzümden oldukça fark ediliyordu.
"Teşekkür ederim. Sende en az benim kadar inanılmaz görünüyorsun," dedim tebessümle. Elini altın rengi saçlarından kibirli bir şekilde geçirdi ve bana imalı bir bakış attı.
"Herhalde öyle olacak. Tamara'nın kızlarını tek başına çatlatmana izin verip, o mutluluğu sadece sana tattıracağımı mı sandın?" Bu beklenmedik cümlesi beni şaşırtmıştı. Göz devirerek ona baktım.
"Hala aynı konu mu?"
Başımı sağa sola sallayarak çarpık bir şekilde gülümsedim. Umursamaz bir şekilde omuz silkti. "Evet, hala..."

Süveyş açık olan kapıyı tıklatınca dikkatimi oraya verdim.
"Hanımlar, anneniz sizi odasına bekliyor," dedi yüzünü yerden kaldırmadan.
"Tamam Süveyş, biz de ona gitmek üzereydik. Sen çekilebilirsin," Tuana her zamanki tavrını takınarak konuşmuştu.

"Peki hanımefendi," diyerek başını eğdi ve kapıdan hızla çekildi. Tuana'ya dik bir bakış atınca," Ne var, ona da mı saygı duymam gerekiyor?" diye çıkıştı.

"En azından biraz daha sakin olabilirsin," diyerek ikaz ettim onu ama umursamadan alımlı bir şekilde odadan çıktı. Hemen arkasından çıkarak kapıyı kapattım.
 
  Annemin, oda kapısını iki kez tıklattıktan sonra  içeri girmemiz için seslendi. Tuana kapıyı açtığında-grinin birkaç tonunun hakimiyetindeki- büyük odaya girdik. Annem aynasının önünde inci kolyesini taktıktan sonra bize döndü.

   Lacivert ve uzun bir elbise vardı üzerinde. Elbisenin kolları altın sarısı işlemelerle omzuna kadar çıkıyordu. Saçları dağınık topuzdu. Gözlerinin rengi elbisenin etkisiyle koyulaşmıştı. Kesinlikle bu duruşuyla beni de Tuana'yı da sollamıştı.
Bizi baştan aşağı süzdükten sonra gülümseyerek karşımıza geçti.
"İşte şimdi gerçek birer prensese dönüşmüşsünüz kızlarım. Büyüleyicisiniz,"  dedi.
Sonra bir elini benim koluma, diğerini Tuana'nınkine keyifle koydu.

   Beğendiğini, yüzündeki sıcak gülümsemeden anlamıştım ama dile getirmesi beni daha çok mutlu etmişti.

"Hediyelerinizi gecenin sonunda yataklarınızda görüceksiniz, haydi şimdi annenize eşlik ederek terasa çıkın lütfen."
Gülümseyerek Tuana'yla birbirimize baktık sonra annemize eşlik edip, kırmızı halının serildiği merdivenlerden heyecanla yukarı tırmanmaya başladık.

   Annem bir iki adım önde biz arkasından ilerliyorduk.
Çerçevesi oymalı, çift cam kapının önüne gelince terastaki misafirlerin sesi eşliğinde eğlenceli bir müzik duydum. Biraz daha ilerleyip kapıdan çıktığımızda bizim için süslenen alana ağzım açık bakmaya başladım.

FISILTI "Sessiz Çığlık"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin