7

40 3 6
                                    

"Tatsızlık için özür diledi devam etmek istiyor çekimlere."

"Böyle olacağını biliyordum. Doğru kişi değil zaten ama yapacak bir şey yok devam edin."

Kısa boylu uzun kazaklı çocuk eğilip odadan çıktı. Kahvemden son yudum alıp fincanı sehpaya bıraktım.

"İş sorunları işte," gülümsedi.

Hui'nin şirketine gelmiş, odasında oturuyordum.

Dalgalı saçlarımı geriye hafifçe attım. "Böyle oldu işte. Garip davrandı kısacası. Belki senin bildiğin başka şeyler vardır."

"Yok, sadece birisine tutulduğunu söyledi. İlk başta dikkate almadım. Tanıyoruz onu hep aynı." Hafif bir kahkaha attım.

Hui ile Kino hakkında konuşuyorduk. Buraya geleli uzun zaman olmasına rağmen çekimlerde modelin çıkardığı sorun yüzünden beklemek zorunda kalmıştım.

"Burası çok sıcak oldu. Klima bozulacak zamanı buldu cidden." Ceketini çıkarıp askılığa astı.

"Dışarı yanıyor. Hiç serin bir yer yok galiba." Saçlarımı elimle ensemde toplayıp elimle havalandırma yaptım. Sonra göz göze geldik. Ciddi görünüyordu, gözleri biraz kısıktı. En son ondan hoşlanmamın tam bir saçmalık olduğuna karar verip kendime bunu kabullendirmiştim.

"Aslında..." ellerini beline koyunca zaten gömleğinden belli olan kasları daha da belli oldu.

"Evet?"

"Gel benimle." Kapıya yöneldi. Şaşkınlıkla peşine takıldım.

Sekreter ikimizi görünce gülümseyip işine devam etti. "Yarım saat içinde gelirim birisi gelirse beklesin."

Asansöre bindik. Dokuz yazan düğmeye bastı. Asansörden inip birkaç koridoru geçince tatlı bir kapı karşıladı bizi. Benim önden girmemi isteyince kulpu indirdim ve içeri girdim.

"Burasıda ne böyle?" Ağzım açık içeriye bakıyordum. Kafe gibi bir yerdi. Masalar düzenli yerleştirilmiş ve üzerlerinde çiçekler vardı.

"Burası çalışanlar için sadece. Bazen özel misafirlerimizi de getiririz veya önemli iş konuşmalarında buraya gelinir." Arkama dönüp ona baktım. O kadar güzeldi ki burası. Ahşap ağırlıklı ve güzel kokulu küçük bir yer.

"Gerçekten bayıldım." Klasik keman sesini duyunca gözlerim büyüdü. Gerçekten çok harikaydı burası.

"Peki buraya bir isim verdiniz mi?" Cama yaslanıp ona baktım. Masaya oturmuş bana bakıyordu.

Ellerini ceplerine soktu "Hann."

"Hann?" Kaşlarımı kaldırdım. İlk defa duyduğum bir kelimenin bu kadar hoşuma gitmesini beklemiyordum. "Güzelmiş. Anlamı var mı?" Hemen karşısındaki masanın önüne geçtim.

"Hayır. Öyle seçilmiş bir şey işte." Anladığımı belirterek kafamı salladım.

Sol tarafta siyah bir kapı vardı. Kapı tamamen süslerle doluydu.

"Oraya gidelim." Birden elimi tutup o tarafa doğru yürümeye başladı. Kabullendirdim kendimi düşünmemeliyim ama kendimi bundan alıkoymak çok zor.

Kapıyı açtı. Teras?

"Burası işte. Dışarıdan bu kısım gözükmüyor özel olarak yapıldı ve güneşe göre ayarlandı. Anlamadığım birkaç şeyden dolayı serin oluyor."

Hann *huijinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin