Sevgili okuyucularım lütfen vote ve sevgi dolu yorumlarınızı bırakmayı unutmayın...
🖤🖤🖤***
Birden, "Güzel yemek yapıyormuşsun." dedi. Elinden çektiğim ellerimi tekrar tuttu ve dudaklarına götürdü. O nerden biliyordu? Lanet olsun, beni mi araştırmıştı, hakkımda başka neler biliyordu?
Elimi tekrar çekmek için hareket ettim, anında kemikli parmakları elimi sıkıca kavradı ve sıkmaya başladı.Acıyla yüzümü buruşturdum.
"Mutfakta iyi değilim. Yemek kabiliyetim sıfır." dedim onu inkar ederek."Hm." diye mırıldandı alayla. "İnanmalı mıyım, bu küçük yalana?" dedi ve elimden tutarak beni ayağa kaldırdı. Elimi sıkıca kavramıştı.
Birkaç adım atınca, elini bir kapıya uzattı ve hafifçe itti. Beni mutfağa getirmişti.
"Mutfakta senin kadar yetenekli değilim ama bizim için birşeyler hazırlayacağım. Sende yanımda kalacaksın. Seni görmek istiyorum."Gözlerimi devirerek etrafa baktım. Mutfakta küçüktü, kenarda pencere önünde dört kişilik bir yemek masası vardı. Elimi elinden zorla çekerek oraya ilerledim ve sandalyeyi çekerek oturdum.
Pencereyi tül kapatıyordu. Ama yine de dışarısı görünecek bir seviyedeydi.
Her tarafta ağaç vardı. Ağaçların uzunluğu gün ışığının büyük bir kısmını kesmişti. Bu da bulunduğumuz yeri karanlık yapıyordu.Etrafı biraz daha inceledim. Bizi buraya getiren korumalarını geri yollamıştı. Sadece ikimiz vardık. Onu alt edebilir miydim? Peki sonra ne olacaktı. Araba da yoktu. Nerde olduğumuzu bile bilmiyordum. Her tarafta kar vardı. Dudaklarımı dişlediğimde aklıma telefonu geldi. Alparslan'ı arardım. O beni bulurdu.
Başımı sessizce ona çevirdim. Elinde ki domatese odaklanmış, kesmeye çalışıyordu. Fiziksel olarak benden daha güçlüydü ve belinde silahı vardı.
Silahını elime geçirirsem ondan kurtulabilir miydim? Ama silahı ondan nasıl alacaktım? Başını hızla bana çevirince korkuyla yerimde irkildim.
Yakalanmanın verdiği utançla gözlerimi kaçırınca, "Benden gidemeyeceğini biliyorsun değil mi? O yüzden boşuna kaçma planları yapma." dedi ciddiyetle.
Derince yutkundum. "Benim plan yaptığım filan yok." dedim kendimi savunarak. "Sıkıldım sadece. Neden burdayız? Televizyon bile yok."
Nasıl anlamıştı? Çok mu incelemiştim onu. "O pisliğin." dedi ve elindeki bıçağı tezgaha bırakarak bana döndü.
"Öldüğünden emin olunca buradan gidip, seninle yeni bir hayata başlayacağız."
Sinirle ayağa kalktım ve üzerine öfkeyle yürüdüğümde tısladım.
"Senin pislik dediğin kişi, benim aşık olduğum adam. Senin aptal, hiçbir işe yaramayan tuzağına düşmeyecek kadar da zeki biri. Yani." dedim ve kibirle ona baktım. "Yaptıklarında senin gibi işe yaramaz!"Dişlerini sıkarak bir anda üzerime atıldı, kolumdan tutup sürükleyerek geldiğimiz salona geri girdik. Korkuyla kolumu elinden kurtarmaya çalışıyordum ama imkansızdı. Resmen koluma kitlenmişti.
"Bırak kolumu!" diye öfkeyle bağırdım. Umursamadı. Beni sinirle duvara doğru savurdu. Son anda düşmekten kurtuldum ve duvardan destek alarak kendimi toparladım.
"Niye? Niye ben değil de o? Seni önce ben gördüm. Anladın mı? Ben. Seni sevme hakkı sadece bana ait! O şerefsize değil!"
Allah'ım bu adam deliydi. Neyle sınanıyordum ben? Korkuyla ona baktım. Ne söyledikleri ne de davranışları normal değildi. Gözlerinin içi kızarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİDER
Teen FictionYüzünde bu zamana kadar hiç görmediğim tuhaf bir ifade belirdi. Yana doğru bir adım atıp kulağına doğru eğildiğimde sessizce fısıldadım: ''Sana bir sır vereyim mi? Kalbini kırdığın bir kadına asla güvenme. Bu vereceğin en büyük yanlış karar olur. Y...