XI.Bölüm

982 61 10
                                    

“İnsan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vakti geldiğinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, hep birinin gönlümüzden kopup ayrılması bir ayrı sızı uyandırırmış.”🥀

Ali Rahmet az evvel Hünkar'ın gittiği yola saptığında dua eder gibi yakarıyordu "Ne olur Rabbim onu benden alma.."
Birkaç metre önünde duran harap olmuş arabayı gördüğünde ani bir frenle durdu,hızlıca enkaza doğru koşuyordu. Göreceği manzaradan korkarak adımlarını yavaşlattığında yeşilliklerin arasında duran kumaş parçasını fark etti. Uzanıp kırmızıya boyanmış fuları eline aldı. Gözyaşları fularda ki kanı temizlemek istercesine durmadan akarken Fekelide arabanın içini kontrol ediyordu.  Kimse yoktu içeride ne hissedeceğini,ne  yapacağını bilmeden uzaklaştı arabadan.. Kaybolmuş bir çocuk gibiydi bir çıkış arıyordu. Ormanın içinden bir ses duydu
X: Çok kötü çarptılar.
Fekeli anlamaz gözlerle arkasını döndüğünde birkaç ormancı gördü. Sesi titreyerek sordu
A: Icindekiler.. daha fazlasını sormaya gücü yoktu, kendini kontrol edemiyordu.
Ormancılardan az evvel konuşan kişi söze girdi: Götürdüler onları. Büyük Hanım'ın arabasıymış herkes seferber oldu hastahaneye yetiştirmek için ama..
Fekeli nefesinin daraldığını hissediyordu. Sanki tepesinde ki sonsuz mavilik altında eziliyordu "ama.." diyebildi.
X: Durumu kötü diyorlar. Kimse sağ çıkamaz böyle bir kazadan. Allah yardımcısı olsun..
Fekeli ani bir hareketle arabasına yöneldi gözyaşları durmaksızın akıyordu. Nefes alamıyordu Hünkar'ın kanı ile boyanmış fuları yüzüne doğru kaldırdı "Sen yirmi yıl bilmeden nefes oldun bana o dört duvar arasında, şimdi ben olacağım nefesin.. Gidemezsin Yaman Hanım.. Gidemezsin.."

Kenan ve Suzan ameliyathane önünde Hünkar'ın iyi olacağını ümit ederek birbirlerini teselli ediyorlardı. Kenan ağlamaktan gözleri şişen kardeşine sarıldı
K: Merak etme Hünkar dayanıklıdır sağ sağlim çıkacak oradan.
Suzan tebessüm etti "Güçlüdür o haklısın."
Kenan kardeşine gülümseyerek cama doğru yöneldi. Oynadığı tehlikeli oyun belki de Hünkar'ın hayatına mal olacaktı. Tehlikeyi bile bile Hünkar'ı bu kanlı oyuna çekerken kendini "Hünkar güçlüdür" diye telkin etmişti hep. Aslında çok iyi bildiği bir yalanı tekrarlamıştı sadece. Bir zamanlar yaprak misali savrulan o genç hanımın varoluş mücadelesinin en yakın şahitlerindendi Kenan. Hünkar güçlü olmak zorunda bırakılmış bir kadındı. Seçim şansı yoktu ayakları üstünde durmak zorundaydı. Kendi kendine bir şey olmayacağını söyleyip duruyordu. Iç hesaplaşmalarından galip olup çıkmaya çalışıyordu.. Suzan'ın sesi sessizliği böldü
S: Demir'e nasıl haber vereceğiz?
K: Şimdi uçaktadır. Ne zaman varır belli olmaz.
S: Ne biçim bir zamanlama bu..
Kenan bu cümle ile bir kez daha düştü kendi ile mücadeleye. Demir'in gidişini bildiği için ayarlamıştı bu kazayı. Ayak altında kimseyi istemiyordu bu işin kolayca hallolması için bilerek yollamıştı Demir'i.
Suzan huzursuzca tekrar söze girdi.
S: Demir'e haber veremeden ya onu kay...
Kenan haykırarak sözünü kesti Suzan'ın "Bir daha bunu söyleme! Bir şey olmayacak anladın mı! Olmayacak!"

Hafif bir yaz esintisi saçlarını okşarken yüzüne değen elin sıcaklığı ile zümrüt gözlerini sonsuz yeşillikte bir ormana açtı Hünkar. Içinde kırk yıldır hissetmediği bir huzur vardı. Gülümseyerek yüzünde dolaşan eli tuttu.
H: Sonunda buradayız..
Ali Rahmet Hünkar'ın elini avucunun içinde alıp gözlerini Hünkar'ın gözleri ile birleştirdi. Aşkla bakan gözleri bir an ciddileşti. Hünkar Ali Rahmet'in ciddileşen yüzüne baktığında yaşadığı huzurun,saadetin bitmesinden ürkerek sordu: Bir şey mi oldu?
Ali Rahmet iç çekip tavrını değiştirmeden cevap verdi.
A: Kafama takılan bir sual var. Yıllardır cevabını arıyorum ama anladım ki cevabı sende.
H: Sor o halde.
Hünkar gözlerini kaçırıyordu Ali Rahmet'in ciddiyetinden ürkmüştü. Ali Rahmet yüzüne bir gülümseme yerleştirip Hünkar'ın avucundan öptü. Gözlerini Hünkar'ın gözlerine sabitleyerek söze girdi.
A: Bir kadının  elinden gökyüzü içmek, ömür bağışlayan zühre yıldızı mıdır?
Hünkar anlamaz bakışlarla Ali Rahmet'e bakarken, Ali Rahmet Hünkar'ın elini kalbine götürerek "Diyorum ki Yaman Hanım şu aciz bedenime ruh üfleyen,yolumu aydınlatan zühre yıldızı mısın sen.."
Hünkar gözlerini devirerek arkasını döndü. Ali Rahmet'in bir an ciddileşmesi korkutmuştu onu burnu sürtsün istedi.
H: Ömrünü bağışladım mı bilmem ama az önce ömrümden çaldığını söyleyebilirim.
Ali Rahmet Hünkar'ın arkasından sarılarak yavru kedi edası ile başını Hünkar'ın  boynuna gömdü.
A: Senin yanında olmayınca yaşamanın ölmekten bir farkı yok. Ben hep burada olacağım, sen hep nefesim olacaksın. Ömrün ömrüme akacak..
Hünkar ellerini Ali Rahmet'in elleri ile birleştirip derin bir iç çekti.
H: Bitmesini istemiyorum!
A: Bundan kırk yıl önce bir labirente düştüm ben nereye dönsem sen vardın. Gecem, gündüzüm sendin. Bütün yollarım sana çıktı. Gittiğin gün bittim sandım, bana ait olmadığını bilerek yaşamak.. Ne yaptım da böyle bir ceza verdin diye yakardım allah'a. Sonra isyan etmenin faydası olmadığını anladım, senden geçerim sandım yapamadım.. Insan nefes almayı unutabilir mi Yaman Hanım? Unutamadım işte seni ne kadar inkar ettiysem o kadar bağladım gönlüme.
Hünkar hep acıdan ağlamıştı göz yaşları arkasında türlü cefa getiriyordu ama bugün mutluydu, hayatında ilk defa mutluluğundan ağlıyordu. Dönüp Ali Rahmet'in yüzünü okşadı. Sonunda limanına kavuşmuştu. Bu anın sonsuz olmasını istiyordu gözlerini kapatıp sığınırcasına sarıldı sevdiği adama. Bir süre böyle kaldıktan sonra Hünkar duyduğu ses ile heyecanlanarak ayrıldı Ali Rahmet'den. Heyecanla sesin geldiği yöne döndü.
H: Duydun mu?
Küçük bir kız çocuğu  heyecanı yerleşmişti Hünkar'ın gözlerine. Ali Rahmet hayranlık ve tükenmez bir mutluluk ile bakıyordu Hünkar'a.
A: Neyi duydum mu?
H: Bülbüller, bülbüller şakıyor duymuyor musun?
Ali Rahmet Hünkar'ın bu tatlı heyecanına kapılıp küçük bir öpücük kondurdu boynuna.
A: Sevdamıza şahit olmaya gelmişler. Benim gülüm kollarımda onlar da kendi güllerinden şarkı söylüyorlar bizim için.
H: Güllerin kokusunu alabiliyorum..
(Gözlerini kapatarak devam etti) Seninle bu anda sonsuza kadar kalmak istiyorum..
Hünkar gözlerini açmaya çalıştığında az önce durduğu yerden tuhaf bir karanlığa doğru yol aldığını gördü, kuş sesleri yerini mekanik seslere bırakıyordu. Gözlerini hakikate araladığında belli belirsiz döküldü dudaklarından "Ali Rahmet.."
Etraf netleştiginde soğuk hastahane odasına uyandığını gördüğünde hayal kırıklığı ile buruk bir gülümseme yerleşti yüzüne. Ağrıları kendilerini hissettiriyordu ama en acısı sol tarafına yerleşen ağrıydı. Etrafına bakarken baş ucunda duran gülleri fark etti ve içinde ki mutluluk tohumları yeniden yeşerdi.
Hünkar kontrollerden sonra tamamen kendine geldiğinde odanın kapısı yavaşça aralandı.
A: Uyanmışsın nihayet. Iyisin değil mi? Ağrın sızın var mı?
Hünkar ilk ziyaretçinin Ali Rahmet olmasına şaşırmıştı. Onun nasıl bu kadar rahat ziyarete gelebildiğini merak ediyordu.
H: Sen nasıl girdin buraya? Ya biri görürse?
Ali Rahmet Hünkar'ın telaşını azaltmak isteyerek yanına yaklaştı.
A: Merak etme Yaman Hanım kimse görmedi hem bir yardımcımız da var (göz kırparak söylemişti bunu) bu gece refakatçin ben olacağım.
H: Nasıl yani burada benimle kalacaksın kimse de  garipsemeyecek.
A: Seni kaybetme korkusu bana yetti. Bir kırk yıl daha sensiz yaşayamam. O yüzden söylenme de tadını çıkar.
Ali Rahmet'in bu umursamaz tavrı başta Hünkar'ın hoşuna gitmese de sonra gülümsetmeye başladı.
H: Kim bu yardımcı? Suzan mı yoksa.
A: Sağ olsun Suzan eskiden beridir bize sahip çıkan nadir insanlardan.
H: Suzan ah suzan..
A: Ne demişler en büyük ilaç gülümsemedir gül biraz bakayım..  Gerçi senin ilacın belki de yanı başındadır.
Hünkar gözlerini devirip gülümsedi.
H: Ee böyle başımda oturmayacaksın herhalde bütün gece.
A: Aslında dinlenmen lazım ama illa sohbet edelim özledim diyorsan o başka..
Ikisi de gülmeye başladı gece ilerledikçe kahkalar ile renklenen hastahane odası geçmişin yazısını karalayıp yeni bir hayata taşıyordu onları.

Zümrüd-ü AnkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin