Beyaz Diş San Fransisko’da karaya ayak bastı. Şaşkınlıktan donakalmıştı. Zaten
güç denen şeyi, nedenini kendi de bilmeden içgüdüsel bir kavrayışla insanlara
özgü bir özellik olarak kabul etmişti. Ama San Fransisko’nun tozlu topraklı
kaldırımlarını çiğnerken insanoğlunun gücü hiç bu kadar şaşırtıcı gelmemişti
ona. O alışık olduğu kütüklerden yapılma kulübelerin yerini kuleyi andıran
yüksek yapılar almıştı burada. Sokaklarda bin bir türlü tehlike dolaşıyordu. El
arabaları, otomobiller, kocaman atların çektiği büyük at arabaları... Caddelerde
vızır vızır dolaşan, öbür taşıtların arasında hırlana homurdana kendisine yol
açan elektrikli dev taşıtlar tıpkı kuzeyin uçsuz bucaksız ormanlarından tanıdığı
vaşaklar gibi çığlık çığlığa ilerliyorlardı.
İşte bütün bunlar birer kuvvet belirtisiydi ve bu kuvvetin ardında ise insanoğlu
yatıyordu. İnsanoğlu üstünlüğüyle bu gücü yönetiyor, denetiyor, cisimleri çekip
çeviriyordu. Akıllara durgunluk veren olağanüstü bir şeydi bu. Beyaz Diş
sersemlemiş, yüreğine bir korku düşmüştü. Küçükken Gri Kunduz’un kampına
geldiğinde kendini nasıl küçük ve zavallı bir yaratık olarak kabul etmişti, oysa
şimdi büyüyüp güçlü kuvvetli bir hayvan olmasına karşın kendini yine küçük ve
zavallı görüyordu. Ne kadar da çok insan vardı burada öyle!.. Çevresinde dört
dönen, vızır vızır kaynaşan kalabalık başını döndürüyordu. Sokakların gürültüsü
kulaklarını tırmalıyor, dur durak bilmeksizin oraya buraya gidip gelen şeylere
baktıkça serseme dönüyordu. Sevgili efendisinin ayakları dibinden hiç
ayrılmıyor! onu bir an bile gözden kaçırmamaya çalışıyordu. Ona duyduğu
bağlılığın böylesine güçlü olduğunu hiç bir zaman bugünkü kadar derinden anlamış
değildi.
Beyaz Diş bu büyük kentten ayrılırken sanki bir karabasan görmüş gibiydi, öyle
ki bu kötü düş çok sonraları bile yakasını bırakmadı, onu uzun süre rahatsız
edip durdu. Efendisi onu bir yük arabasına bindirdi, burada yığınla çanta ve
bavul arasında bir yerde onu zincire vurdu. Bu yük vagonunun tıknaz ve güçlü bir
efendisi vardı; büyük bir gürültüyle çalışarak sandıkları, çantaları öte
berileri kapıdan içeri alıp istif ediyor ya da dışarda bekleyen başka insanlara
doğru fırlatıyordu.
Beyaz Diş efendisinin kendisini bu öteberiler arasında yapayalnız bırakıp
gittiği sanısına kapıldı önce. Ama sonra efendisinin eşyalarını kokularından
tanıyarak hemen başına dikilip göz kulak olmak için beklemeye başladı.
Aradan bir saat kadar bir zaman geçip de VVeedon Scott vagonun kapısında
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Diş
Ficción GeneralSınav hikayesi olduğu için paylaştım.. Yarı kurt,yarı köpek olan Beyaz Diş'in Maceraları