Yaklaşık bir haftadır tüm dersleri aksatmış, hiçbirine girmemiştim. Birçok sebebim olabilirdi ama aslında bir tane bile yoktu. Umut'un bilmediği tek yer olan evimde saklanıp durmuştum bu sürece boyunca ya da en azından ondan kaçtığımın beşinci gününde kapı çalana kadar öyle sanıyordum. Kapıyı açtığımda gördüğüm Umut gerçekten beklenmedikti.
"Beni içeriye almayacak mısın?" gibi bir soruyu bile emir kipi ile kullanan Umut'tan başkası olamazdı. Geçmesi için çekilirken Umut bugün havalar ısınmasına rağmen oldukça ince giyinmişti ve istemsizce hastalanmasınlar endişelenmiştim, geçmişte sık sık soğuk algınlığına yakalandığını hatırladım.
"Evin güzelmiş." dedi Umut klasik öğrenci evi salonunun ortasında dururken. Kesinlikle onun evi gibi değildi, salonumda sadece gri bir L koltuk köşede bordo bir puf ve yemek yenilebilecek iki kişilik beyaz bir masa vardı. Bu bile Barış olan bene çoktan yetiyordu.
"Otursana, ne alırsın?" dedim ne diyeceğimi bilemezken. Zaten karmaşık olan bir insanla ilişkim daha da karmaşıklaşmıştı. Buraya niçin geldiğini tahmin edemediğim için zorlanıyordum. Barış olan beni bilen tek insandı, bu yüzden ondan elimden geldiğince uzak durmalıydım çünkü beni tanıyabilirsiniz, onun yanındayken gerçekten de Savaş gibi davranmalıydım ama bu Umut hem Barış'ı hem Savaş'ı bilirken zordu.
"Bu proje işe yaramaz. En baştan yapmalıyız, birinci sınıfta olmadığına emin misin?"
Emin değilim Umut çünkü ben hiç üniversiteye gitmedim. Gitmediğim okulun ödevini resmen birisine yaptırmış birazını da ben yapmıştım, parasını ödediğim şey nasıl kötü olabiliyordu? Gri koltukta aramıza boşluk bırakacak şekilde otururken Umut'un çantasından çıkardığı rapora baktım. Rapordaki sayfaların birçoğu renkli ayraçlar ile işaretlenmişti.
"Sana nerede yanlış yaptığını göstereceğim yoksa vizeden bile geçer not alamazsın." diye açıklama yapan Umut'a hiçbir şey demedim sadece başımı sallayıp yanına yaklaşırken anlatmasına izin verdim.
Her şey bittiğinde çoktan bir saat geçmişti. telefonumu elime aldım, Umut'a bunun karşılığı olarak yemek ısmarlamak istiyordum.
"Acıktın mı?"
"Hayır, gitmem lazım." dediğinde Umut'un sadece bana bunun için gelmesine şaşırmıştım. bir an Savaş'ın bedeninde olan ben, Savaş'ı kıskandım. Çünkü biliyordum ki bu küçük yardım beslenen bir çiçeğin tomurcuğu olabilirdi.
"Onun yerine yarın benimle buluş." Dedi Umut.
Ağzım defalarca kez açıldı ve kapandı. Sözcüklerin hepsi boğazıma dizilmiş gibiydi. Kabul edip bizi çıkmaza sürüklemek istemiyordum.
"Eğer buluşmazsan hocaya tüm projeyi benim yaptığımı söylerim."
"Seni-" saydıracağım sırada gördüğüm boş bakışlarla duraksadım, gönülsüz bir şekilde teklifini kabul ederken aklımda sabah hastalandığımı söylemek gibi bir planım vardı. Umut gittikten sonra bütün gece düşünmüştüm ve bir sonuca varmıştım.
Böyle gidersem Umut anlayacaktı ya da o anlamasa bile ben dayanamayacaktım.
Onu kendimden uzak tutmalıydım.
*
Ertesi gün aşağı indiğimde Umut siyah bir Lamborghini'ye yaslanmıştı. Ailesinin ne kadar zengin olduğunu merak edeceğim sırada kendi kendimi engelledim, artık onunla ilgili bir şey düşünmek yoktu. Beni gördükten sonra dayandığı arabasından çekilip konuştu.
"Anneanneme doğumgünü için hediye almaya gideceğiz."
Umut'u anneannesi büyütmüştü. Annesi çalışmamasına rağmen Umut'un anneannesi Nuray hanım zamanında kızının çulsuz bir memurla yaptığı evliliğe karşı geldiği gibi torununu kızının bakmasına karşı çıkmıştı. O zaman verdiği savaşı kazanamayan Nuray hanım bu savaşı kazanmış ve torununun eğitimi ile ilgili her konuda kendisi ilgilenmişti. Barış Umut gittikten sonra bir kere ona gittiğini hatırlıyordu. Çoktan geçmişte kalması gerekiyordur ama onun için her şey çok netti.
"Nuray Hanım?"
Barış iki katlı çok eski köşkün giriş kapısından seslenirken habersiz girmek istememişti. İçeriye girdiğinde antika eşyalarla dolu çok eski bir ev onu karşılaşmıştı. Umut ona uzun uzun anneannesini anlatırdı ama asla evine gelebilme şansına daha önce sahip olmamıştı. Geniş merdivenlerden inen tam eski bir İstanbul hanımefendisi olan bu kadın tam Umut'un tasvir ettiği gibi asil bir prenses gibiydi.
"Siz kimsiniz?"
"Kapı açıktı Nuray Hanım, kusura bakmayın ben Umut'un yakın arkadaşıyım kendisi-"
"Ben Umut diye birisini tanımıyorum. Lütfen evimi derhal terk et."
Katı sesle konuşan kadının Umut'un anneannesi olduğuna adı gibi emindi, aynı renk gözleri paylaşıyorlardı ve ikisi de sinirliyken çenelerini sıktığında belli olan bir çehreleri vardı.
(Y.N: yazar burada neyi betimlediğini bile anlamadı ...
yazar üstünden bir sene geçmesine rağmen hala anlamadı lol)Barış itiraz edip kadına yalvaracağı sırada gördüğü sert ve kararlı bakışlarla vazgeçmişti. Buranın adresini bulmak hiç kolay olmamıştı ama artık Umut'u aramak için fazla yorgun hissediyordu. Onu aramak, çabalamak...Arkasını döndü, kapıdan çıkacağı sırada köşede duran civciv şeklindeki anahtarlık dikkatini çekmişti. Elini alıp isteyeceği sırada Nuray hanımın çoktan "alabilirsin" demesiyle dolan gözlerini yaşlı kadından kaçırmaya çalıştı. Yan profilini görebilen kadına başını çeviren Barış omzunda hissettiği yumuşak ellerle haftalardır içinde tuttuğu gözyaşını bıraktı.
"Ben-ben çok üzgünüm. İsteyerek ağlamıyorum" dedi gözyaşlarının arasından kesikçe çıkan kelimelerle. Nuray Hanım ise hiçbir şey demeden genç oğlanı köşkün geniş salonundaki koltuklardan birine otururken işlenmiş mendillerdne birisini vermişti.
En sonunda Barış ağlamasını durduğunda aslında içinde büyüttüğü hayalkırıklığının ne kadar büyük olduğunuu fark etti.
Umut onu terk etmişti.
Üstelik sadece onu terk etmemişti, kendisini seven ve değer veren herkesi terk etmişti."Umut'un babası olacak o adam yüzünden bana bile bir şey demeden İspanya'ya taşındılar. " dedi kibar ama sinirli ses tonuyla. Kızı Neslihan o alçak polisle nişanlısı Kenan'a bir şey demeden evlendiğinde Nuray hanım sosyeteye karşı hissettiği utanç ve kızgınlıkla kızıyla görüşmeyi reddetmişti. Kendisi gibi saraylardan gelen bir kadının kızı, kendisi gibi birisiyle evlenmeliydi ama Neslihan bunu istemediğini annesine söylememekle kalmamış üstelik ilk gördüğü adamla evlenmeyi tercih etmişti. Defalarca annesine işi düşüp maddi durumu bir türlü düzelmeyen kızını reddeden Nuray Hanım ancak torunu olduğunda onu eve almış ve haftasonları kızına bir şans tanımıştı. Yine de Umut'un anneannesine saygısı büyüktü, onu anlayabildiğini hissediyordu çünkü zamanla kendi babasınn gerçek yüzünü gördükçe ondan o kadar nefret etmişti ki anneannesinde seve seve kalmaya başlamıştı. Umut ve Nuray hanımın pekçok ortak noktası vardı ve zamanla Nuray Hanım Umut için ailesinin kendisi olmuştu
"Bu numarası... arada beni arıyor istiyorsan arayabilirsin."
Barış'ı yıkan bu sözlerdi, bir numarası vardı ve kendisini arayabilecek durumdaydı ama aramamıştı.Bugüne kadar hep imkanı olmadığından onu aramadığını düşünmüştü.
İlk kez o gün kalbi ucundan çatlamaya başladı.
Yazar notu: medya umut.
Bu bölümü The King Eternal Monarch izledikten sonra hikayemle gram alakalı olmamasına rağmen (yani ilham nerden geldi bilmiyorum) yazdım, hatta üst üste iki bölüm yazmış olabilirim bile :))
!!!!Bölümü tam Şubat 2020de yazmışım yani düzenleme dışında ne yazdığımı karakterleri bile hatırlayamadım. Yani okuyucularıma göre de biraz hareket ediyorum birisi istemese bu bölümü bile yayınlamazdım o yüzden lütfen yorum yapın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yolun sonuna kadar [boyxboy]
Teen Fiction"Neden peşimden geliyorsun be?" diye bağırdım. Sırt çantamı ona doğru savururken arkamdan sessiz adımlarla beni takip eden ama dikkat çekmekten başka bir işe yaramayan gence oldukça kızgındım. "İzin ver" dedi ve yokuşun aşağısını göstererek devam e...