(Mira)
Başımın ağrısıyla beraber gözlerimi açtım. Uzaktan gözlerime vuran tahminen havalandırma tarzı bir delikten yüzüme vuran ışık hem gözümü hem de başımın ağrısını katlıyordu.
" Hiç uyanmayacaksın sandım."
" Yeğlerdim."
" Tch ayıp oluyor ama ben seni bu kadar severken bırakamazsın."
" Aptal herif."
" Ne dedin duyamadım?!"
" Su, su ver."
Yanındaki eski ahşap masada duran camı çizik ve lekelerle dolu sürahiden su doldurup bana içirdi. Ellerim ve ayaklarım hala bağlıydı, şunlardan bir kurtulabilsem kaçabileceğim yollar arayabilirdim.
" Beni ne zaman çözeceksin görmüyor musun kaçabileceğim bir yer yok, 7/24 başımdan ayrılmıyorsun."
" İyi bakalım öyle olsun ama en ufak hareketini görürsem daha kötü şeyler gelir başına haberin olsun."
Gözlerimi kısıp yüzüne boş boş bakarken içimden geçirdim.
' Daha ne gelebilirki?'" Bu arada güzelim sabrım kalmadı artık, bil istedim. "
Gözüme düşen saçları kulağımın arkasına atarken hareketlerimin el verdiği kadarıyla kendimi geri çektim ancak pek başarılı olduğum söylenemezdi. Önüme eğilip ayak bileğimdeki ipleri çözmeye başladı ancak bacaklarıma da elleriyle dokunuyordu.
Gözlerimi yumup ağlamamak için zor tuttum kendimi şu en ufak tepkimde daha kötü eziyetler edicek ancak buna ne vücudum ne de ruhum dayanabilir.
Ellerim de ipten kurtulduğunda bileklerimi ovuşturdum.
" Sana yemek getiriyim açlıktan ölmeni istemem, bana lazımsın. Daha çok güzel dakikalar geçireceğiz."
Laf etmedim çünkü o gittiğinde çevremi araştırabilir nerede olduğumu az çok öğrenebilirdim.
" Sakın kıpırdama sonucu biliyorsun."
" Ta-tamam."
" Güzel, artık istediklerimi yapıyorsun. Yakında başka isteklerimi de yapacaksın. " dedi ve arkasını dönüp gitti su tankeri benzer şeyin yanından sağa dönerek.
Gittiğini adım seslerinin azalmasından anlayarak oturduğum yerden kalktım. Kemiklerim sızlıyordu bu da hareketlerimi kısıtlıyordu. Parmak ucumda yürümeye dikkat ederek onun gittiği yönün aksine sola gidiyordum ki kenara atılmış mont ve cebinden yarısı görünen telefon gözüme ilişti.
Sessiz adımlarla yanına gidip elime aldım, hazine bulmuş kadar mutlu hissediyordum. Benim kurtuluş biletim olabilirdi.
Gittiği tarafı kontrol ettiğimde tekrar adım sesleri duydum. Telefonu pantolonumun beline sıkıştırıp tişörtümle üzerini kapattım hızlıca sandalyeye geri oturdum.
Telefonun yerinde olmadığını fark etmeden aramam lazımdı.
Adımları önümde durduğunda küçük sehpayı önüme fırlatır gibi yerleştirip getirdiği yemekleri üzerine koydu.
" Al ye. İki gündür baygınsın bu kadar cam bebek olduğunu bilmiyordum. "
Bu adam ne zannediyordu attı tekmelerin hafif oldığunu falan mı?
Bir dakika ben iki gündür baygın mıydım? Atttığı mesajdan sonra iki gün geçmişse deli gibi beni arıyor olmalılardı -umarım- .
" Be-beni lavaboya götürür müsün? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü ๛ KTH
Fanfic" Biri sana uçabilmek için kanatlarını nasıl kullanacağını öğretir. Uçmaya onunla devam edersin. Ama sonra etrafına bir bakarsın ki kanatlarını senden koparıp gitmiş. İşte o zaman sen hızla yere çakılırsın, ve kendini düşmekten kurtaramazsın. " Başl...