•40•

10.4K 929 788
                                    

Merhaba!

Açıkçası bu bölümü yazarken baya bir zorlandım. Araya biraz minnoş bir bölüm sokarak diğer bölümlerde yazdıklarımı biraz telafi etmek istedim sanırım.

Ve istemeden de olsa hikayeyi biraz uzatıyorum sanırım farkında olmadan. Bu kurguyu yazmayı o kadar çok seviyorum ki bitsin istemiyorum ancak uzatmamaya ve tadında kesmeye dikkat edeceğim.

Lütfen oy vermeyi ve bolca yorum yapmayı unutmayınn. Bu bölüm yaşanan o geceden bir ay sonra geçiyor, bölüm içinde belirttim ancak yine de olsun. Yani artık bu bölüm itibarıyla Rosie 3 aylık hamile❤️

Bölümü pek dikkatli düzenlemedim. Herhangi bir cümlede mantık veya yazım hatası olursa belirtebilirsiniz. İyi okumalar bebeklerim❤️

...

Park Roseanne•

Hayatımız yavaş yavaş normale dönmeye başlıyordu. Belki de dönmemeliydi ancak dönüyordu işte. Jungkook verdiği sözü harfi harfine tutarak beni bir saniye bile yalnız bırakmıyordu. Bu durum zaman zaman beni sıksa da korkudan titrediğim dakikalar aklıma düşüyordu hemen ve bıkkınlığım bir anda uçup gidiyordu.

Paranoyak olmuştum.
Kelimenin tam anlamıyla şu son bir ayımı anlatacak olursam böyleydim.

Tek bir tıkırtıda yüreğim ağzıma geliyordu. Karanlıkta duramıyor, duş alırken gözlerimi bile kapatamıyordum. Daha önceden de olduğu gibi karanlığa baktığımda değişik silüetler görüyordum, ancak bu sefer daha farklılardı. Daha korkunç, daha acımasız geliyorlardı gözüme.

Bir de kâbuslar vardı tabii. 2 günde 1 rutinim haline gelen kâbuslar. İlk günlerde çığlık çığlığa uyandığımdan kaynaklı kâbuslarım sadece beni değil, Jungkook'u da korkutuyordu. Bu yüzden de artık uykudan nefret ediyordum. Neredeyse her sabah kan ter içinde uyanmak işkenceydi.

Bu durumdan en çok etkilenen ikinci insan da doğal olarak Jungkook'tu. Bazı geceler uyuyamadığını saçlarımda dolanan parmaklarından biliyordum. Her ne kadar zorunda olmasa bile artık şirkete benimle beraber geliyordu.

İçinde bulunduğum psikolojiden kaynaklı işime çok odaklanamıyordum ve bu sırada olaya Jungkook dahil oluyordu. Odama bir masa, sandalye ve bilgisayar daha koymuştuk ve Jungkook çalışmaya tekrar başlamıştı.

Kapımın önünde duran korumalar şirket çalışanları tarafından fazlaca garipsense de, en azından bir tık daha iyi hissetmemi sağlıyorlardı. Yalnızca bir tık.

Beni en çok endişelendiren şey ise, günden güne büyüyen bebeğim ve beraberinde getirdiği korkuydu. Bu ay doktor bize ilk defa kalp atışlarını dinletmişti ve o günden sonra korkum daha da büyüyerek boyumu aşmıştı. Artık tamamen bendeki varlığını hissetmiştim ve onunla bütünleşmiştim. Yaşadığım korku ona karşı olan kabullenişimi ve sevgimi de gözler önüne sermişti. Bebeğimi kaybedecek olma düşüncesi kafayı sıyırmama neden oluyordu.

Ve biliyordum, onu kaybedersem kendimi toparlayamazdım. En azından böyle hissediyordum.

" Öğlen yemeği yiyelim mi?" Başımı önümdeki kağıtlardan çekerek Jungkook'a çevirdikten sonra gülümsedim.

Onu takım elbise içerisinde görmeyi gerçekten de özlemiştim.

" Olur." Bilgisayarını kapatarak ayağa kalktığında ben de elimdeki kağıtları çekmeceye koyarak kilitledim.

" Ne yemek istersiniz bakalım?" Kendimi tutamayarak güldüm.

Jungkook'un soruları artık iki kişiye yönelikti.

marriage story | rosékook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin