Ay tüm parlaklığıyla göğe yükselirken Mikey Gerard'ın omzunda uyuyakalmıştı. Devin arabayı sürerken kafasını koltuğa yaslayarak anlatmaya başladı "Kristen diye bir kızla tanışmış. Kız benim gibi melezmiş ama herhangi bir gücü yokmuş. Onun kanını içemeyeceği için tanışmaya karar vermiş. İlk hafta Mikey kıza aşık olduğunu anlamış. Kız Mikey'i ailesiyle bile tanıştırmış. Kızın melez olduğundan haberi yok. Ailesinin de haberi yok kız evlatlık. Her neyse üç hafta sonra yine Mikey'i davet ettikleri bir gece Mikey heyecanla oraya gitmiş. Tüm aile üyelerini hatta kızı bile öldürülmüş halde bulmuş. Kızı sadece öldürmek için öldürmüşler. Alex dediği adam ve arkadaşları oradaymış. Mikey krize girip saldırmış ve onu bu hale getirmişler."Gerard sinirli bir şekilde yumruğunu sıkarak gözlerini kapattı. Yumruk yaptığı elini avucumun içine alarak okşamaya başladığımda gözlerini aralayıp bana üzgün gözlerle baktı. Araba yavaşlarken Gerard'ın dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp arabadan indim. Bidonlardaki benzinleri ceketimin bir kolu hariç her yerine döküp kenara bıraktım. Uzun kazıklardan birini elime alıp hazırım şeklinde öbürlerine bakarken yeni uyanan Mikey gözlerini kaşıyarak "bunun bir işe yarayacağını mı sanıyorsun?" Diye sordu. Moralim bozulurken Devin üstündeki ceketi çıkardı. İç çamaşırıyla kaldığı için hepimiz aynı anda kafalarımızı başka yönlere çevirdik. "Dönün" dediğinde arkamı dönüp Devin'e baktım. Üstüne siyah bol bir tişört giymişti.
"Keşler otoparkta satmak için metal dedektörleriyle silah arıyorlar. Üstümde taşımak zorundaydım." Diyerek arabanın koltuğundan sırayla çıkardığı farklı farklı silahları ellerimize tutuşturdu. Plan etraflarını benzinle sarıp yakarak onları oyalamaktı. Sonra arkadan giden Gerard ağaca kanını sürecekti. Mikey'nin bu planda ne yapacağını bilmiyordum.
Devin silahını bacağına taktığı garip şeye geçirirken iki bidonu eline alıp ormana dğru yürümeye başladı. Onun gibi silahları belimize takıp yürümeye başladık. Bir elimde kazıkta öbür elim silahta temkinle yürürken kolumdan çekilmemle duraksadım. Gerard kolumu tutarak beni köşeye çekti. Üzgün gözlerine bakarken bana uzun ve derin br öpücük verdi. Saçlarımı arkaya doğru elleriyle tararken bana sarıldı. Ona karşılık verirken neden böyle davrandığını anlamaya çalışıyordum. Elimden tutup hızlıca onlara doğru yetişmemizi sağladı.
Gergin bir şekilde hep birlikte çalıların arkasından etrafa bakarken vampirler toplanmış ve yaşlı birini dinliyorlardı. Devin kulağıma eğilip "bu mahkeme, yaptıkları etik olmayan şeyler varsa, kendi kurallarına göre cezalandırılıyorlar." Kafamı salladım ve sırayla yaşlı adamın önüne geçen vampirlere baktım. Mikey'in yanımızdan çıkıp vampirlerin yanına gitmeye başladığını görünce ona yetişip geri getirmek için öne atıldım Gerard kolumdan tutarak beni kendine çektiğinde gözlerine bakarak anlatmasını bekledim. "Melezi öldürdüklerini söyleyecek." Dedi Gerard. "Vampir veya vampir çocuğu öldürmek yasak." Mikey topallayarak onlara doğru giderken hepsi Mikey'e döndü. Görünmemek için biraz daha eğildim. Mikey birşeyler söyleyip eliyle bir vampir grubunu gösterdiğinde kargaşa çıktı.
Dört vampir, kollarından tutularak ağacın altına getirildi. Ağaca sırayla ip asılırken arkamı döndüm. Birilerini ipe asılı görmek istemiyordum. Gerard kafamı göğsüne bastırarak bana sarıldı. Hızlı kalp ritmi beni sakinleştiriyordu. Yere düşen tok bir sesle arkamı döndüm. Devin yere düşürdüğü silaha bakarak "buna ihtiyacımız olmayacak" dedi.
"5 dakika sonra babam gitmenizi sağlayacak"
"Baban mı?" Diye sordum. Kafasını sallayarak arkasına döndü. Vampirlerin olduğu topluluğa baktığımda bize bakan yaşlı adamı gördüm. Bu başlarındaki yaşlı vampirdi. Siyahi teniyle soluk görünen kimseyi görmemiştim şu ana kadar. Omzumdan tutularak çekildim. Gerard beni kollarıyla sararken şaşkın bir şekilde geri sarıldım. Veda etmiyordu sonuçta.
Omuzları sarsılmaya başladığında gözlerim doldu.Bana veda ediyordu. Kollarımı sıkılaştırıp yüzümü omzuna dayadım. İkimizde ağlarken kafamı kaldırıp parmak uçlarıma çıkarak yüzünü ellerimin arasına aldım. Elimi ıslatan göz yaşları içinde kalmış yanaklarını okşayarak dudaklarımızı birleştirdim. Ellerimin arasındaki kafası boşluğa dönüşürken sendeleyip yere düştüm.
•
Gözlerimi zorlukla açtığımda odamın tavanıyla karşılaştım. Kendimi zorlayarak yataktan kalktığımda gözlerim karardığı için tekrar oturmak zorunda kaldım. Komidindeki suyu alıp kafama diktim. Saat sabahın dördüydü. Üstümde dünden kalma takım elbise vardı. Kenara bırakılmış olan ceketi üstüme geçirip hızlı adımlarla odamdan çıktım. Hızlıca dışarıya doğru gidrrken salonda oturan Ray ve Devin'le karşılaştım. Kafamı yukarı kaldırıp sinirle yakınımdaki koltuğu tekmeledim. Devin yanıma gelip bana sarıldığında onu ittirdim.
"Biliyordun neden durdurmadın ki?" Diye bağırdığımda Ray beni Devinin karşısından çekip koltuğa oturtturmaya çalıştı. Onun kolumdaki elini çekip onu da ittirdiğimde ikisi de karşımda bana bakıyordu. "Sende biliyordun değil mi? Bunu nasıl durdurmazsınız gitti şimdi o" diye bağırdım. Benden biraz uzaklaşıp sakinleşmemi beklediler. Nefes alış-verişim normale döndüğünde Devin omzumu sıkarak "Bir ay sonra geri dönecek" dedi.
"Nasıl?" diye sorduğumda "bilmiyorum, ama babam bana geri dönmesini sağlayacağını söyledi, sadece beklemeliyiz" dedi. Göz yaşlarım tekrar dökülmeye başlarken Devin'e sarıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our Lady Of Sorrows +18
Fiksi RemajaOkumak için fan olmanıza gerek yok. Yazım hataları olabilir.