Kilitli okul kapısının önünde kalmak...
Siren evin kapısında kalmayı anlayabilirdi yarım saat önce çıktığı okul kapısının önünde ellerinde notlarla kalmayı beklememişti. Özgül ile Atlantis'e not almak için giderken akıllarından geri dönemeyecekleri gelmemişti. İki hafta içinde başlayacak vizelerin onları bir olaydan koruduğunun farkındalardı ama yarım saat içinde başlayacak dersleri bu nedenle yani kapıda kalmak yüzünden girememek büyük bir kamera şakası gibiydi. Ne yapacaklarına karar veremeyip kapıda beklerken ne göreceklerini tahmin bile etmemişlerdi.
Güvenliğin kapıyı kilitlemesine bir türlü anlam veremiyorlardı. Kimi kimden korumaya çalıştıkları hakkında söyleyebilecek bir şey yoktu. Siren Özgül ile Su Ürünleri'nde bulunan ara kapıdan geçmeye karar verdiğinde arkalarına son kez bakıp aşağıya tramvaya gideceklerdi. Ama o esnada kapı açıldı. Simsiyah giyinmiş adamlar önden onları kovalayan Ülkücü gençler arkadan koşuyordu. Polis ise her zaman olduğu yerde değildi. En önemli zamanda olmayıp geri kalan zamanlarda tansiyonu yükseltme konusunda zirvedeki yerlerini kimseye kaptırmamaya niyetliydiler.
Özgül ve Siren yeniden Edebiyat kapısından girmek istedi. Ancak güvenlik hala içeriye öğrenci almayın talimatı olmasını neden göstererek onlara engel oldu. En sonunda mecburi istikamet olarak Su Ürünleri'nden okula girdiler. Bu yaptıkları kadar anlamsız bir uygulama yoktu. Bitişik olan iki yapıdan birinden öğrenci alınmazken diğerinden girmek her şeyden daha kolaydı. Üstelik bu girişlere neredeyse bakılmayan binadan Edebiyat binaya hem Sanat Tarihi katından hem de avludan geçiş vardı. Edebiyat kapısından giremeyen biri elini kolunu sallayarak yan kapıdan girebilirdi. Sadece eziyet etmek için yaptıklarını düşünmemek elde değildi.
Sanat Tarihi Bölümü'nün katı her zaman olduğu gibi sessizdi. Asistanların odasının kapısı aralıktı ve içeride bir öğrencinin olduğunu belli eden sesler geliyordu. Bölümü geçip A11'in karşısında dikilmeye başladıklarında ne yapmaları gerektiğinden emin olamadılar. Derse henüz zaman varken ve sular durulmuşken ne yapabileceklerini düşündüler. Bahçede bir şeyler içip sonrasında derse çıkmanın cazibesiyle merdivenlere yöneldiler. Kantinde çaylarını almalarına kadar okul koridorlarında ses yoktu. Ama kantinden çıkıp bahçeye yöneldikleri anda koşuşturmacanın sesi önce kulaklarına doldu. Hemen ardından ise yanlarından birkaç kişi koşuşturmaya başladı. Siren ne olduğunu anlayamadan kendini yerde bulduğunda koşanlardan biri dönüp ondan özür diledi ve tekrar koşmaya başladı. Sıcak çay kendisinden uzağa düştüğü için şanslı olduğunu düşündü. Ne notlarına dökülmüş ne de üstünde bir yanık oluşmuştu. Özgül'üm yardımı ile yerden kalkarken o kadar da sağlam olmadığını anladı. Dizinde ve bileğindeki acıyla ilk banka kadar yavaş yavaş gitmek ve dikkat etmek zorunda kaldı.
Siren cesaret edip dizine bakabildiğinde eski bisiklet yaralarında birine yakın olarak sağ dizinde küçük bir açılma gördü. Bileğinde ise görünen bir şey yoktu. Ama canının gerçekten yandığını hissetti. Yaralanma konusunda idmanlı olduğundan acıya dayanıklı olsa da canı gerçekten yanıyordu. Yapılabilecek fazla seçenek olmadığından Özgül ile okulun Mediko'suna gitmeye karar verdiler. Dersi muhtemelen kaçıracaklarını düşündüklerinde Siren itiraz edip Çantay'ın yanında gördüğü eczaneye gitmek istedi. Vize öncesi ders kaçırmak yapılabilecek en kötü şeydi. İslam Öncesi Türk Sanatı dersinden korkarken vize öncesi bunu yapamazdı. Eğer yapmaya kalkarsa kurganlardan birine canlı canlı gömme isteği onu esir alabilirdi. Üstelik dersin hocası en sevdiği hocalardan biri haline gelmişti. Böyle bir durumda onun sorunu hocayla değildi de kurgan buluntularıylaydı.
Eczaneden çıkarken şort giymiş olduğu için kendine kızdı. Pantolon onu en azından korurdu. Hava bu kadar güzel olmasaydı yapacağı şey siyah pantolonu ile yapışık yaşamaktı. Ama hava durumuna inanıp bacağında sanki az yara izi varmış gibi bir yenisini daha eklemek çabasına girmişti. Üstelik tam vize öncesi sağ bileğini incitmekte hayatının en iyi zamanlamalarından biri olmuştu. Özgül'ün desteği ile seke seke yürürken derse sadece beş dakika geç kaldıklarından ötürü mutluydu. Ne kendi başını ne de Özgül'ün başını yakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ KIRAĞI
General FictionOlmamasına razıyım, yeter ki oluyormuş gibi olmasın. Franz Kafka