Ekim, 2019
Son on iki saatin nasıl geçtiğinden emin değilim. Kafamda büyük bir karmaşadan başka bir şey yok. Camdan, dışarıda yağan yağmuru görmeme rağmen bunu olabilecek en az düzeyde bile umursayamıyordum. Hatta zihnimde dönen şeyler yüzünden baktığı yerde hiçbir şey görmüyordum. Hissetmem gereken birbirinden tuhaf hislerin saldırısı altında, doğrunun ve yanlışın ne olduğunu bilmeden öylece dikiliyordum. Önce kızımın babasına her şeyi itiraf edip sonra hastaneye koşmak karmakarışık bir güne neden olmaya yetecek ölçüdeydi. Fakat sonrasında yaşananlar daha fazla kendimi nasıl zorlayabileceğime, hayatın üst üste neler getirebileceğine dair korkunç bir denemeden ötesi değildi. Bir gün için tüm bu yaşananlar çok fazlaydı.
Hastaneye gelmemizden bir saat sonra korkmamıza gerek hiçbir şey olmadığını, bu atağın bir gün içinde sonlanacağını bilmek rahatlatmıştı. Ancak hiçbir zaman çok uzun sürüp biraz güç toplamama izin vermeyecek pek çok şey olmaya devam ederdi ve bu seferinde farkı yoktu. Hastane koridorunda Elmin'i görmemin ardından yine her şey üst üste gelmeye, yine tüm kötü olaylar aynı günde olmaya başlamıştı. Vera Akmel'in öldüğünü söylediğinde bunun bir şaka olduğunu düşündüm. Ama şaka değildi. Gece intihar etmişti. Onun öleceğini, ölmeyi seçeceğini düşünemezdim. Hayatı boyunca mutsuz görünen kadınlardan biri olabilirdi ama o gerçekte hayat doluydu. Şakalarını, hayat görüşü, insanlarla ilişkisi pek çok kez şahit olmuş olduğum şeyler arasındaydı. Melih ile hukukum eski olsa da Vera ile daha yakındım. Vera bir anda bunu yapamazdı. Ne olursa olsun savaşır, ölmeyi asla kabul etmezdi.
Elmin ile Melih'in yanına gidebildiğimde onun bitik haline üzülmekten başka bir şey elimden gelmedi. Neden hastanede olduğumla ilgili onunla konuşurken biraz da olsa onu Vera konusundan uzaklaştırmış olsam da çok geçmeden konumuz yeniden o, onun ölümü, neden bunu yaptığı oldu. İntiharının nedenini öğrendiğimde ona üzülmeden edemedim. Bunun için çok gençti. Üstelik bu ölümle beraber birini daha ölümün kıyısına getirmişti. Onu bulan kişi ve sevgilisi olan Koray'ın saatlerdir uyutulduğunu bilmek onun için daha da üzülmeme neden olmuştu. Koray daha altı ay önce tüm ailesini kaybetmişken üstüne sevgilisinin ölümü kaldırabileceğinden çok fazlaydı. Melih'in kendi acısını unutup onun yanında olmak için çaba göstereceğini bilmek bir nebzede olsun sevinmeme neden oluyordu ama onunda çok iyi bir zaman geçirmeyeceğini Vera'ya ne kadar düşkün olduğunu, onun için kardeşten bile öte olduğunu bilen biri olarak tahmin ediyordum. Önlerindeki süreç asla kolay olmayacaktı.
Ölüm herkesi bir araya getirirdi. Bir arada olması zor insanlar aynı yerde, birbirleriyle konuşmasalar bile bulunabilirlerdi. Ancak Sine burada olması gereken son kişi bile olmamalı, hatta bu ölümden uzak durmalıydı. Olması gerekene rağmen yeşil gözleriyle bir süre hiçbir şey yapmadan durdu. Kerem ile Masal'ın onu götürmesine kadar durdu. Elmin ile birbirimize onun yüzünden uzun süre anlamsızca bakmamızdan sonra onu unutmayı seçtik. Yeri burası olmasa da bazı konular hakkında kısa bir ön konuşma yaptıktan sonra suskunluğumuzla durduk. Melih ve Koray ile konuşup yanlarından ayrılıp kızımın yanına giderken yolda bir zamanlar bir yerde gördüğüme dair bir hisse kapıldığım kumral bir kadın gördüm. Dönüp ona bakma gereği duyduğumda onunda aynısını yaptığını fark ettim. Ama bakışımın ardından ne o ne de ben birbirimizi hatırlamadan uzaklaştık. Melek'in yanına gelene kadar da kim olduğunu hatırlayamadım. Lakin sonrasında onu yıllar önce doktor randevusunda oğlu Deran ile görmüş olduğum aklıma geldi. Ve o da bizim okuldan, eskilerdendi.
Gün bitmezken Sinan ile yan yana bulunmamak için ondan kaçtım. Her an benimle yine ve yeniden konuşmak için fırsat kolladığından kızımın yanında olmaktan daha çok hastanenin otomatından ve kahvesinden bir an bile uzaklaşamadan zamanı geçirdim. Ancak yaşanması gerekenlerden kaçamadım. Kızımın yanına geri dönmek için asansöre binerken biri son anda kabine girdi. Yüzüne bakacak bir halde değildim ama benden önce inerken bir an için ona bakma gafletine düştüm. Bana bakan sarışın kadının gülümsemesi yüzüne yayılırken tutunacak bir yer bulmaya çalıştım. Korkuyla gözlerimi kapatıp açtığımda onun orada olmaması için dua ediyordum. Açık kapıdan kimse çıkmazken ve de girmezken gördüğüm kadının orada olmadığını anladım. Ama gerçekliği o kadar fazlaydı ki Hellen Hoca olduğuna, bir an için ölmediğine ve karşımda olduğuna yemin edebilirdim. Parfümünün kokusu bile burnuma gelecek kadar gerçekçiydi. İnmem gereken kattan önce inerken aklımı kaçırdığıma inanacak hale gelmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEK MASALI
Fiction généraleEn çaresiz kaldığın anda kendini çare yap. Seni, sevdiklerini senden başkası kurtaramaz.