Kısım 5 Bölüm 7

23 4 0
                                    


Asansör yerine merdivenlerden çıkarken evde olup olmadığını, kapıyı bana açmayı seçip seçmeyeceğini bilmiyordum. Sadece kapıyı açmasını ve son kez onunla konuşmama izin vermesini umuyordum. Bir son yazabilmem için onun küçük bir yardımına, kapıyı bana açmasına ihtiyacım vardı. Akabininde ne olacağını onun yardımı ile görecektim. Lakin evde değilse, kapıyı açmazsa ne yapacağımı bilmiyordum. Onu beklemem gerekebilirdi. Cuma akşamı gittiği yerden dönmeme ihtimali olsa da bekleyebilirdim. Her neyle karşılaşırsam karşılaşayım buna neden olan ben olduğum için sesimi çıkarmadan onunla konuşmamızın elzem olduğu şeyler hakkında konuşmamız gerekiyordu.

Merdivenleri bitirip en üst kata ulaştığımda kapısında durdum. Kapıyı çalma isteğimin gerçekten olup olmadığını sorguladım. Çalmazsam hayatım boyunca pişman olacağımı bilip cesaretimi topladım. Elim zile kuvvet uyguladığında içeride duyulan ses bana kadar gelip elim zilden çekildiği anda susmuştu. Birkaç dakikalık beklemeden sonra kapı açıldığında rahat görünmeye çalıştım. Kapıda benim olduğuma bakmamış olacak ki kafasını kaldırıp beni bir metre ötesinde gördüğünde öfkelenip eli kapının koluna gitti. Kolumu kapı kilidinin olduğu yere götürüp onun kapıyı kapatmasına engel olduğuma bana yeniden dönen bakışlarına karşı gülümsedim. Bugün bu konuşma olacaktı.

"Konuşalım mı?" Yüzünden geçen öfkeyi görmezden gelmemeye çalıştım. Son bir haftadan beri bana nefretle baktığından öfkeyle bakması eskisi kadar korkunç gelmiyordu. Daha kötüsü pek çok kez onun tarafından yaşatıldığında dayanma gücüm artmıştı. Üstelik kapıya gelen benken ufak bir bakış yüzünden de geri adım atmamalıydım. Ne derse desin kendimi ve neden geldiğimi ona anlatmam gerekiyordu. Sonrasında vereceği karar kendisini ilgilendirecekti. Ne o ne de kızım onunla konuşmadığım için bir saçmalığa maruz kalmayacak, hayatları berbat bir hal almayacaktı.

"Geri dönmeyeceğine, dönsen de aynı olmayacağına göre konuşmamız gerekmiyor."

"Konuşmamız gerekiyor." Yalvarırcasına bakarken onun konuşmayı kabul etmesini beklemek işkenceden farksızdı. Eli kapı kolundan düşerken konuşmamı istediğini biliyordum ama bunu kapıda yapamazdım. "İçeri konuşabilir miyiz?"

Sinan'ın kapıdan çekilmesiyle içeri girdiğimde sakin kalıp bunu halledebileceğime her adımda inanıyordum. Ancak ardımda örtülen kapının akabininde kilitlendiğini duyduğumda bunu neden yaptığını sormak istemedim. El alışkanlığı olmasını, yanlışlıkla yapılmış olmasını umdum. Benim buradan çıkmama izin vermeyecek olamazdı. Olumlu düşüncelerle ve umutla salona girip oturmak için bir yer aradığımda bir haftada buranın değiştiğini gördüm. Etrafta olan bira şişelerinin bir haftalık olduğuna, pizza kutuların bizim gitmemizden sonra dağ haline geldiğine inanamıyordum. Yine de geçen hafta oturduğum koltukta kendime bir yer yapıp oturabildiğimde kapı pervazına yaslanmış beni izleyen Sinan ile göz göze geldim. Kafasında ne geçiyorsa hoşlanmayacağım şeyler olduğundan şüphe etmeye başlamıştım.

"Ne istiyorsun?"

"Melek'i neden merakta bırakıyorsun? Seni merak ediyor. Seni kaç defa sorduğunu, senin için ağladığını biliyor musun? Onu en azından arayabilirsin." Melek'in ağlamasını hatırladığımda buradan gittiğime pişman oluyordum. Hiçbir şey kızımın ağlamasına değmezdi. Onun bir damla gözyaşı dökmemesi için her şeyi göze alırdım. Lakin tek bir harekimle onu hem gözü yaşlı hem de kendime düşman etmiştim. Aramızda örülen duvarı yıkmak, yeniden eskisi gibi olabilmek içinse karşımda duran ve muhtemelen feci derecede sarhoş olan adama ihtiyacım vardı.

"Buna alışması gerekecek."

"Alışması gerekmeyecek." Ayağa kalkıp ona doğru yürürken kızımı buna alıştırmaya, onu ağlamaya mahkûm etmeye niyetim yoktu. Ne kendime ne kızıma ne de ona daha fazla bu aptallık yüzünden işkence etmeyecektim. Elim hızla üzerindeki göleğin yakasına gittiğinde onu korkutmaktan başka bir şey amaçlamıyordum."Ben sana hastanedeyken ne dedim? Onun hayatında istediğin de girip istediğinde çıkamazsın."

"Onun hayatı için iyi olmam. Ona zarar veririm. Tıpkı senin bana zarar vereceğin gibi." Beni ardında bırakıp mutfağa adımladığında peşinden gittim. Buzdolabından bir bira daha aldığı zaman ondan daha çok benim bir şeyler içmeye ihtiyacım vardı.

"İkimizin konumu aynı değil." Elindeki açılmış şişeyi alıp içmeye başladığımda yine, yeniden biradan nefret ettiğimi düşündüm. Kırmızı şarap yerine bunu içmek asitli içecek tüketmek kadar saçmaydı. Yine de elimdeki tek seçeneği geri tepmeyi düşünmeden bir seferde içmemin mümkün olduğu kadarını içtim. Geri kalanı lavabodan döküp onun içmemesine uğraşırken onun bir tane daha çıkardığını gördüğümde sakin kalıp şişeyi bıraktım. Onun elinden ikinci defa birasını alamayacağımı bildiğimden konumuza geri dönmenin zamanı geldiğini anlayıp bir an önce bu konuşmayı sonlandırmaya karar verdim. Zaman kaybetmeye gerek yoktu ve evde beni bekleyen kızıma güzel haberi bir an önce götürmem gerekiyordu. "Dönem sonu okuldan ayrılıyormuşsun?"

"Seni ilgilendirmez." Yüzünden anlamlandıramadığım bir ifade hızla geçip giderken onun bunu ona soracağımı beklemediğini mi yoksa gideceğinden haberi olmadığını anlamam gerektiğine karar veremedim. "Hem bu senin işine gelir. Başına bela olan kızının babasından kurtulursun. Geceleri yatıp gündüzleri yüzüne bakmadığın adamdan kurtulursun."

"Benim senden kurtulmak istediğim yok."

"Öyle mi? Bana nedense benden, ayağına bağ olmamdan kurtulmak, etrafında olmamdan kurtulmak istermişsin gibi geldi." Şişesiyle üzerime gelmeye başladığında geri adımlamaya başladım. Tezgâha çarptığımda kaçacak bir yerim kalmamıştı. Aramızda mesafe namına bir şey kalmamışken gözlerimi ondan ayıramıyor, kendime kaçacak bir yer bulamıyor ve bira kokusunun bastırdığı parfümünün kokusunu alamıyordum. "Söylesene hoşuna gitmeyen, benden uzak durmak istemene neden olan şey ne? Yatakta iyi mi değilim? Yoksa senin için yeterince yakışıklı ya da zeki mi değilim? Zenginliğe meraklı olsan param mı yetmiyor derdim ama senin benim paramı pek istediğin de yok. Gücüme karşı koyduğun zamanlar bir numara değilse -ki para kazanmak için saçmalamanı da gördüm- pek sevimli olmayan durumlarını da düşünürsek oyunda değildi. Saç ve sakal diyeceğim ama sen ortalarda değilsin ve ben hala senin istediğin gibi dolanıyorum. Hocan olmamdan mı utanıyorsun yoksa? Yaşlı mıyım? Senin gibi kızlar sapyoseksüeldir ama kas falan mı yapmam gerekiyor? Eğer öyle ise şu çam yarması oyuncunun kullandığı destekleyicilerden alıp onun gibi olabilirim." Düşünür gibi görünürken canımı acıtmak için daha ne yapacağını görmek, sözlerini duymak istemiyor, bu konuşmayı bitirmeyi diliyordum. "Gerçekten senin beni sevmen, benimle kalman için ne yapmam gerekiyor? Yoksa umutsuz bir vaka mıyız?"

"Benim sadece zamana ihtiyacım var. Buna alışmam için zaman gerekiyor. Her şeyin bir anda beni içine almasını istemiyorum."

"Yani?"

"Denemek istiyorum. Yavaş yavaş ilerleyip ne olacağını görmek istiyorum." Kolları günler sonra beni sararken şımardığının farkındaydım. Ona bir şey demeyecektim. İstediğini yapma özgürlüğünü ona veriyordum. Bundan sonra kendime onunla olma iznini nasıl verecek ve ne olursa olsun ondan vazgeçmeyecek, onu yarı yolda bırakmayacaksam ona istediğini yapması konusunda da engel olmayacaktım.

"Bu bir çıkma teklifi mi?"

"Peşimde dolanmana isim verme diyelim." Uzun bir kahkaha atıp yüzünden gülümsemesini silemezken onunla beraber bende güldüm. Onun gülümsemesine karşı hiçbir zaman kendimi koruma yöntemim olmamıştı ve bundan sonra da olmasına gerek yoktu. Ondan kaçma gibi bir planım yoktu. Okulda kalıp kalmamasını umursamadan onunla yarım kalanlarımızı, daha önce yaşanmamışlarımızı tamamlayacaktım. Kendi temelsiz düşüncelerim ve korkularımla ne onu ne kendimi ne de kızımı zehirleyecektim. Küçük kızın âşık olma isteğini görmezden gelme gibi bir aptallığı aşkı hak eden bir adama yapmayacaktım. Ondan başkasının beni kendi uçurumumdan ve zehrimden koruyamayacağını bilirken kalbimi ona teslim edip kırılacaksam bile onun yüzünden kırılmayı isteyecektim.

"Geceler hakkında konuşmama yasağına ne olacak?" En önemli konusunu gündeme getirdiği an bende ona güldüm. Bu konu artık daha fazla saklanmayacaktı. Melek'in ya da başka biri bilmesin, duymasın, görmesin diye uğraşılacak bir konumuz yoktu.

"Öyle bir yasak yok." Küçük bir öpücük verip onun deniz mavisi gözlerine bakarken vermiş olduğum karardan bir kez daha emin oldum. Ondan ve onunla beraber yaşayacaklarımdan, kızımla beraber onunla yaşayacaklarımızdan bize bir zarar gelmeyecekti. O bizimle birlikte iken ne biz ne de o değişmek zorunda kalacaktı. Hepimiz kendimiz olarak bir yol bulacak, bu yolda beraber olacaktık.

"Seni seviyorum."


MELEK MASALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin