Yavaşça geri çekildiğinde, alnını alnıma yaslamıştı. Dudaklarını yavaşça kulağıma yaklaştırıp fısıldadı.
“Biz seninle çok güzel olurduk.”
--
Selim’in sözleri ile kalbimin ritminde yoğun ama tatlı bir hızlanma yaşanmıştı. Kelebekler, karnımdan kasıklarıma doğru uçarken istemsizce gülümsedim. Kapalı olan gözlerimi yavaşça açarak, yüzümün çok yakınında duran Selim’in gözlerine diktim.
Elimi Selim’in uzamış sakallarının kapladığı yanağına yerleştirirken, dudaklarına doğru fısıldadım. “Teşekkür ederim.” En egolu gülümsememi yüzüme yerleştirdikten sonra, derin bir nefes alarak Tuğçe Hanım ile eşine döndüm.
“Şebnem?” dedi Tuğçe Hanım, tek kaşını kaldırıp kendinden emin bir gülümseme ile bana bakarken. Gülümseyerek “Efendim?” dediğimde, elini yukarıya doğru sallayarak “Bir ayağa kalkabilir misin?” dedi.
Gülümsememi bozmadan, kaşlarımı anlamadığımı belirtecek şekilde kaldırdım. “Hadi, hadi!” dedi hevesli bir ses tonu kullanarak. Anlamsız bakışlarla Selim’e baktığımda, omuzlarını yukarı doğru çekerek yaşananlara kendisinin de bir anlam yükleyemediğini belirtti.
Üzerimdeki dar elbiseyi aşağı doğru çekiştirerek, ayağa kalktım. Tuğçe Hanım, işaret parmağıyla bir daire çizerek “Dön bakalım bir!” dedi. Her ne kadar ne yapmaya çalıştığını anlayamasam da, etrafımda yavaşça dönmeye başladım.
Sağımdan gelen “Üff!” sesiyle, sert bakışlarımı Selim’e çevirdim. Kaşlarını çatmış, tatmin olmuş bir gülümseme ile vücudumu süzüyordu. Dikkatini dağıtmak için, imalı ve sesli bir öpücük attım. Bakışlarını bana yöneltip gülerek göz kırparken, Tuğçe Hanım da siyah komidine doğru yürüyüp çekmecelerinden bir kart çıkarmıştı.
“Bak ne diyeceğim...” dedi gülümseyerek bana doğru yürürken. “Ceren İstanbulluoğlu’nu biliyorsun herhalde? Türkiye’nin en gözde modacısı ve sosyetenin en gözde starı! Yarın akşam Mecidiyeköy’de defilesi olacak, kendisi çok yakın arkadaşımdır. Bana manken eksiklerinin olduğunu söyledi. Bence senden iyisini bulamazlar.” Gülümseyerek bana uzattığı kartı elinden alırken “B-ben mi?” diye kekeledim.
“Tabii sen!” dedi Gökay Bey de yanımıza gelirken. “Çok da iyi yaparsın!” Piyanonun başından kalkıp, yanımıza gelen Selim’e gülerek baktım. “Yaparım tabii canım! En iyisini yaparım, hatta bundan sonra beni tutamazlar ver elini Victoria’s Secret. Koskoca Şebnem Gürsoy’um ben, inletirim o podyumu! Değil mi aşkım?” dedim destekleyici bir söz duyma umuduyla Selim’e bakarken.
Selim gülümseyerek elini belime yerleştirip, burnumdan bir makas alırken “Adriana Lima’ya bile taş çıkarırsın sevgilim. Zaten Acun-Adriana ilişkisinden daha kısa sürede TT olmadık mı biz?” dedi. Gülümseyerek başımı salladım. Tekrar Tuğçe Hanım’a dönerken dudaklarımı büzüp, gözlerimi tavana diktim. “Yaani şimdi aslında bir randevu defterime bakmam gerek ama...”
Tuğçe Hanım gözlerini devirerek kısa bir kahkaha attı. Gülerek “Tüm randevularımı, yani Robert Downey Jr’la akşam yemeğiymiş, Brad Pitt’le Paris’te beş çayıymış hepsini sizin için iptal edeceğim!” dedikten sonra bir adımda Tuğçe Hanım’a yaklaşıp kollarımı boynuna doladım.
Bir an duraksayıp acaba gereksiz bir samimiyet göstergesi miydi diye düşünmeye başlayacaktım ki, Tuğçe Hanım’ın samimi kahkahasını duymam ve ellerini sırtımda hissetmem bir oldu. Gülerek geri çekildikten sonra en içten gülümsemem ile Tuğçe Hanım ve Gökay Bey’e baktım. “Her şey için çok teşekkür ederim, artık eve gideyim. Malum yarın yoğunluğun everestinde bir gün olacak!”