Hızla odasına girip masasına ilerlerken; modelin, -bilinçli olarak açık bıraktığı- kapıdan girdiğini ayak seslerinden takip eden Wu, kendisine sır kalacak bir çarpık gülümsemeyi dudaklarına yerleştirmişti. Sadece bir anlığına!
Gözlerini önüne dikip masasını geçtiğinde deri koltuğuna ulaşmıştı. Koltuğa kendini rahatça bırakıp masaya yaklaştırdı bedenini, koltukla beraber. Modelin odadaki varlığını reddeden bir görüntü sergilerken, odaya girerken ceketinin iç cebinden çıkardığı iPhone 6 ile hızlıca bir numarayı aramaya geçmişti. Karşısındaki bedenin öfkeli olduğunu düşündüğünden, gözlerine bakması ancak aramasının yanıt bulması ile mümkün olmuştu. Modelin sert bakışlarının aksine gayet huzurlu bir ses tonu ile telefonda cevap bekleyen kişi için direkt konuya giriş yaptı.
“Teşekkürler, Bay Choi. İyiyim ve sizin de iyi olduğunuzu varsayarak derhal konuya girmek istiyorum.” Karşısındaki adama fırsat tanımadan “Basın konferansında olanlardan henüz haberiniz olduğundan şüpheliyim, ki farz ediyorum haberiniz var… Bu durumda dahi, bir açıklama yapma düşünceniz olmuş ise bu düşünceyi kafanızdan atmanız gerektiğini incelikle(!) bildiriyorum.” diye eklediğinde hızlı konuşmasının da avantajı ile hattın diğer ucundaki adamın akıl karışıklığına sebep olarak dilinin tutulmasını sağlamıştı bile.
Karşısında duran mükemmel görüntüde öfkeden seğiren göz kapaklarını fark etmişti. Beyaz incecik bir çizgi ve siyah parıltılarla öne çıkarılmış gözlerin kusursuzluğu aklını başından almaya yeterliydi. Ancak bunun, en azından telefon konuşması sonlandırılana kadar beklemesi gerekiyordu.
Kusursuz görüntüyü tam odakla izlerken, modelin bu zevkten habersiz olması durumu harikalaştıran noktaydı ve bu kesinlikle zevkti!
Zevklerden bahsetmişken! Söylemeden geçmemeli…
Wu için modelini izlemek de tam bir zevk işiydi! Bilhassa böyle öfkeli bir anını ilk kez yakalamışken!
Ahizeye söylediklerinden sonra, kısacık bir saniyede model tarafından beynini allak bullak eden tüm fikirleri dile getirmek zordu!
Söz hakkı tanımadan bu işi halletmeyi kafasına koymuştu.
“Bunun mantıksızlığının farkına varmış olacağınızı umut ediyorum Bay Choi. Bu, benim adım altında anılacak bir iş.” Öfkeli gözlerin kısılışına dikkat kesildi. Öfke daha da artıyordu. Garip bir şekilde bu zevk veriyordu. “Adımın, böyle bir ilişki dedikodusuna malzeme olarak kullanılmasına izin vermemin hiçbir yolunun olmadığını anlayacaksınızdır. Bu fikrinizi hiç var olmamış bir düşünce olarak kabul edeceğim.” Edison’a sahtekar ancak geniş bir gülüşle baktı ve devam etti. “Modelimin, benim adım altındaki bir iş içinde, bu şekilde anılmasını istemiyorum.”
Model; stresli bir biçimde, söz dinlemeye niyeti olmayan, sözleri ardı ardına sıralayarak üste çıkmayı hedefleyen adamdan kaçırdı ve sağına düşen pencerelere odakladı bakışlarını. Dışarıyı izlediğinden değildi tabi ki! Sadece, her şeyi alt üst eden yöneticiye karşı ne yapacağından emin olmadığındandı. Bu öfkesinin bir noktada yersiz olduğunun da farkındaydı. Kendisi de basına Aarel ile bir ilişkisi olduğunu söylemeyi seçmezdi! Ancak bu duruma dıştan gelen bir müdahale basının gözünde nasıl bir yansıma bıraktı, bunu merak ediyordu. En azından bir planlanmışlık vardı ortada ve sonuçtan hoşnut olmasa dahi kabul edilmiş bu oyunun gerçekleşmesi gerektiği fikrine inandırmıştı kendisini. Bunu es geçse de yöneticinin, kendisi üzerinde söz hakkı olduğunu düşündüğü gerçeği öfkesine en büyük sebepti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE LOST PURITY
FanfictionBir Model... Edison HUANG. Bir iş adamı... WU Yi Fan. Farklı kulvarlarda ilerleyen başarının sembolü iki adam! Hırslı, güçlü ve tutkulu... Kusur Wu için hoş görülemez bir eksiklikti... Ve Edison kusursuzdu!