"Demek buraya gelen ve sürekli dikizlediğin adamla sevgilisin öyle mi?"
İnsanların diline düştük iyi mi? Hayır anlamıyorum ki sen ne ara öğrendin bunu?
"Dikizledin derken? Sapık mıyım ben?"
Çenesine koyduğu elinin parmaklarını ritmik bir şekilde dudaklarına dokundururken düşündüğünü anlayacağınız bir tavırla tavanı izliyordu.
"Şaşırmadım desem yalan olur. Öyle bir adamı etkilemek için baya uğraşmış olmalısın." Sonunda gözlerini tavandan indirdiğinde bana değil masadaki kitaplara dikkat kesilmişti bu sefer de. Ne bu cool olma çabaları anlamıyorum ki...
"Önce dikizlemem, sonra tavlamak için çabalamam öyle mi? Merak ediyorum doğrusu, senin gözünden nasıl bir insanım küçük hanım."
Sonunda mavi gözleri benimle kesişmişti. Vay be, umursanmak güzelmiş. Teşekkürler, teşekkürler.
"Hayır, hayır. Sorun senin böyle olman değil ki. O çocuğu başka türlü tavlayamazsın; bu yüzden çabalayan taraf sen olmalısın. Yanılıyor muyum?" İki kaşını kaldırıp bilmiş görünmek için yine mimiklerini devreye soktu.
Elimdeki kitabı bakmadan hiddetle yerine koyarken "yanılıyorsun," diye dişlerimin arasından konuştum.
"Jackson'ı rahat bırak Roseline."
Alayla gülüp "bak dediğini duydun. Şimdi her zamanki gibi kuyruk olma vakti." Hop, yavaş Jackson, ne bu sinir?
"Olurum."
"İyi, hadi." Nazikçe beni rahat bırakmasını istedim. Ama naziklik derecesi tartışılırdı doğrusu.
"En azından ben yaptıklarımı inkar etmiyorum." Kollarını göğsünde bağlayıp alaycı gülüşü ile söyledikden sonra arkasını dönüp "Malia," diye seslenerek gitmişti.
"Koştuysam koştum sana ne? Hem ne var bunda?" Sinirle kendi kendime söylenirken ellerimdekileri raflara koymaya devam ediyordum. Söylenmem zaman geçse de durmamıştı. Bir zaman sonra omzumda hissettiğim dokunuşla söylenmeme ara verip omzumun üstünden baktım. Bayan Malia olduğunu görünce ona doğru dönmüştüm.
"Duyguların konusunda emin olup cesurca hareket etmiş olman sinirlenecek bir durum değil. Senin sinirlendiklerini yapabilmek için birçok insan deliriyor. Cesaretine hayran olmalısın canım." Göz kırpıp gittiğinde istemsizce gülmüştüm. Bu kadın büyülü ya da gökten düşmüş melek falan olmalıydı.
¤
"Rose bugün benimle dalga geçip durdu."
Tahtadaki yeşillikleri doğramaya ara verip sağından kalan ocaktaki erişteyi chopstick ile karıştırdığında bana da cevap vermişti.
"Rose?"
"Sana bahsetmiştim ya; Bayan Malia'nın kuyruğu.."
"Ha ha tamam. Ne diye dalga geçti?"
Onun yaptığı yemeği tabağa dökerken sessizce mırıldandım.
"Seni tavlamak için baya uğraşmış olmalıymışım."
Keserken bıçağın değdiği tahtadan çıkan ses kesilirken derin nefes aldım. Yolla gelsin Jaebum.
"Ne alaka?"
"Sen umursamaz duruyorsun ya.."
"Herkes de beni dışarıdan gördükleri ile analiz edip hüküm vermeye ne meraklıymış."
"Yaran var resmen bu konuda. Sürekli buna isyan ediyorsun," deyip yanımda kaldığı için kafamı çevirip ona baktım. O kesmeye dönmüştü zaten. "Rahatsız mı oluyorsun bu durumdan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klasik Siyah & jackbeom
FanfictionKitap kokusunun hakim olduğu rafların arasında dolaşan siyah bir gölge. Ön yargılarımızı yıkmaya hazır mıyız?