1.1"İstifa."

20.8K 325 120
                                    

Toplantı bittiğinde herkes ayaklanmaya başladı. Ben de  dahildim, tabii. Gerilmiştim çünkü patronuma vermem gereken bir hesap olduğunu biliyordum.
Ne olursa olsun, kendimi ezdirmeyecektim. Ben olduğum konuma gelmek için çok çalışmıştım. Ağlayarak ders çalıştığım, sabahlara kadar mola vermeden deneme çözdüğüm zamanları asla unutamazdım.

Yazardan not: Yazarınız kafayı yedi duygusala bağlıyo :(

Derin bir nefes aldım ve toplantı odasından çıkmak için hareketlendim ama kolumu sertçe tutup beni adeta masaya doğru fırlatan patronum yüzünden çıkamadım.

Ne yapıyordu böyle?

Kendime hâkim olamayıp bağırdım.

"Hareketlerinize dikkat etseniz iyi edersiniz!Patronum olmanız bana fiziksel şiddet uygulayacağınız anlamına gelmez!"
Ellerim titriyordu çünkü toplantı salonunda kimse yoktu.
Bu pislik adamla beraber aynı odadaydık. O ve ben. Ondan iğreniyordum.

Yüzünü sıvazladı.
Sakin kalmaya çalışıyordu. Duvara sert bir yumruk attı ve biraz bekleyip yüzüme döndü.

Neden bu kadar sinirliydi ki? İşi kurtarmıştık işte!

"NEDEN BENİ DİNLEMİYORSUN? BENDEN DAHA İYİ BİLDİĞİNİ Mİ SANIYORSUN? KAHRAMAN OLDUĞUNU MU DÜŞÜNÜYORSUN?BİR DAKİKA?"
Diyerek durdu.
"YOKSA SIRADAKİ HEDEFİN BAY ESPOSİTO MU? ONUNLA DA MI YATACAKSIN?"

Yüzüne hayâl kırıklığına karışmış kızgınlıkla baktım.
"Sözlerine dikkat et!"
Gözlerim dolmaya başladı.
"Kahraman olmayabilirim ama batıracağınız önemli bir işi kurtardım."

Güldü. Kendimi çok küçük ve aciz hissediyordum.
"Sen mi kurtardın? Senin hiçbir halt yaptığın yok. Anlattıkların sadece palavraydı. Senin silahın güzelliğin. Sen tam bir hayal kırıklığısın. Sikeyim!"

Gözlerimdeki yaşlara mukayet olamazken mırıldandım.
"O zaman ikimiz de daha fazla hayal kırıklığına uğramayalım."

Kaşlarını çattı.
"Ne imâ ediyorsun?"

Buğulu gözlerimle yüzüne baktım.
"İstifa ediyorum! Bu şirkette bir dakika bile kalmak istemiyorum artık. Sikik işlerini başka bir asistana verirsin, hakaretlerini de ona edersin."
Sinirle güldüm.
"Hatta onu da bu şekilde itip kakarsın! Daha fazla sana katlanamam."

İtip kakmak; El veya ayakla itmek, ittirmek, itip dürtmek, vurmak.

Patronum bana şaşkınlıkla baktı. Yaptığı hatayı yeni kavrıyor gibiydi.
"İstifa edemezsin."
Buna rağmen hâlâ pişman gibi konuşmuyordu.

"Sana ayıracak bir dakikam bile yok artık, sen adi pisliğin tekisin!"

Bana pişmanlıkla baktı. Ama hiçbir şey söylemedi. Özür bile dilemeyecek kadar egoluydu.

Bense ağlayarak ayrıldım toplantı odasından. Dayanamamıştım. Ağlamak güçsüzlük değildi ama karşınızdaki egolu ve herkesi aşağılayan biriyse kendinizi güçsüz hissederdiniz.
Kendi odama gidene kadar tüm gözler benim üzerimdeydi.
Akmış makyajıma bakıyorlardı. Sorunun ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı ve ben berbat görünüyor olmalıydım.

Ağlamam daha da şiddetlenirken tek yaptığım kendi kendimi avutmaktı. Her şey geçecekti.
Daha ne kadar rezil olabilirdim ki?

Odama girip yüzümü ıslak mendille gelişi güzel temizledim.
Eşyalarımı titreyen ellerimle topladım. A4 kağıdı alıp titreyen ellerimle en iyi şekilde istifa dilekçemi yazmaya çalıştım. Hıçkırarak eşyalarımı koyduğum koliyi kucağıma aldım.

Buradan hemen gitmek istiyordum. Bir dakika dahi durmak istemiyordum. Duvarlar üzerime üzerime geliyormuş gibiydi. Başım ağrıyordu ve az önce istifa dilekçemi imzalamıştım. Çıldırmış olmalıydım.

Odamın kapısı sertçe açıldı.
Giren Cameron'du. Yanından sıyrılıp geçecekken kolumu az önceki tutuşunun aksine kibarca tuttu. Gözlerindeki pişmanlık artık daha barizdi.
"Eva, konuşacağız. Hiçbir yere gidemezsin."

Benim aksime gayet sakindi ama ben değildim.
"Anlama promlemin mi var? Senin gibi biriyle değil konuşmak, aynı odada dahi bulunmak istemiyorum. Artık bitti. İstifa dilekçem masamın üzerinde. Senin asistanın değilim. Ellerini üzerimden çek!"

Ellerini üzerimden çekti ama önümde durmaya devam etti.
"Her şeyi anlatacağım. Hiç kimseye söylemedim ama sana söyleyeceğim, otur lütfen."

Sinirle bağırdım.
"İstemiyorum! Hiçbir şey anlatma!
O kadar aşağılık bir insansın ki! Hâlâ geçip karşıma konuşabiliyorsun! Sen de utanma denen duygunun zerresi yok! Önümden çekil yoksa şirketini başına yıkarım!"

Gözlerini kapatıp sakin olmaya çalıştı. Derin nefesler aldı. Çenesi seğiriyordu. İlk önce ağzını açtı. Daha sonra kapattı.

Bir şey söylemek istiyor ama çekiniyor gibiydi.

"Ben."
Arkasını döndü. Utanıyor gibiydi.
Derdi neydi? Endişeyle omzuna baktım.

"İyi misin?"
Sesim kısık ve temkinli çıkmıştı.

"İyi değilim Eva. O kadar uzun süredir iyi değilim ki."

Yutkundum. Bana az önce yaptıklarından sonra neden ona yardımcı olmaya çalışıyordum. O pisliğin tekiydi. Sadece duygu sömürüsü yapıyor olmalıydı. Yine de dayanamayıp sordum.

"Sorun ne?"

Sırtındaki kasları beyaz gömleği sayesinde görebiliyordum. Gergindi. Gömlek yırtılacak gibi duruyordu.

"Neden iyi değilsin?"

Yüzünü yavaşça bana döndü. Ellerini narince omzuma koydu ve biraz eğilip boyumuzu eşitledi. Kanlanmış yorgun gözleriyle  gözlerimin içine baktı.

"Çünkü ben lanet olası bir bağımlıyım Eva."

Selam bebekler.
Size bir iyi bir de kötü haberim var.
Önce kötü olan.
Elimde bulunan stok bölümler biterse uzun bir süre bölüm gelemeyecek.:(

İyi haberse daha stok bölümümüz var :d
Molalarımda bölüm düzenliyorum ve hızlıca atmaya çalışıyorum.
Şu sıralar hayatım çok yoğun.
Zamanla bir yarış içerisindeyim.
Umarım beni anlıyorsunuzdur.

Son olarak, bölümü nasıl buldunuz? :p

touch me, bossHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin