"Bir kişiye açıklama yapmak çok zordur. Hele hele çok yakınınızda biriyse daha da zor olduğunu söyleyebilirim. Bazen size açıklamanız için fırsat tanır, bazense açıklamanıza asla izin vermez çünkü anladığını düşünür. İşte yanlış anlamada buradan doğar. Aslında sizin açıklamanıza izin verse herşeyi doğru anlayacak. Fakat bazı durumlar böyle olmuyor... "
Ne diyeceğini merak ederek ona bakıyordum. Bana üzgünce baktı. "Ondan hoşlanıyorsun değil mi?" dedi. Çok şaşırmıştım. Ne diyeceğimi bilememiştim. Ellerimi tuttu. "Elif kalbinde iki kişi olamaz. Birimizi seçmeden seninle sevgili olamam. Seni gerçekten çok seviyorum ama yapamam." dedi. Çok üzülmüştü. Bende onu seviyordum. Hemde çok seviyordum. Ama Yunus'u sevdiğimi nasıl düşünebilirdi? Ona kızarak baktım. "Nasıl onu sevdiğimi düşünebilirsin? Ben seni seviyorum onu değil. Onu sevseydim bütün gün senin yanında olmazdım. Bazen gerçekten sinirlerimi bozuyorsun Çınar!" dedim öfkeyle. O da kızmıştı. "Madem onu sevmiyorsun neden onun konusu açıldığında bu kadar öfkeleniyorsun?" dedi sinirle. "Sen neden Mira ile eskiden sevgili olduğunuzu bana söylemedin? Dün kızın üstünde tişört yokken ağzının suyu akıyordu resmen!" dedim. Artık çıtayı fazla aşmıştım. "Sen nasıl böyle birşey düşünebilirsin? Ben geçen seneden beri sana aşığım. Ve sen bunu fark etmedin. Şimdi seninle sevgili olmuşken neden o kıza bakayım ki?" dedi hem kızgın hem üzgündü. Bense şaşırmıştım. Nasıl ben bunu fark edememiştim ki? "Peki ya sen nasıl benim Yunus'u sevdiğimi düşünebilirsin? Bende sana aşığım neden beni anlamıyorsun?" dedim üzgün bir sesle. Kafasını yana çevirdi. "Belki de aşkımız çokta kuvvetli değildir. Belki de birbirimiz için yaratılmamışızdır." dedi kafasını eğerek. Bu bana çok ağır gelmişti. Yüzüne baktım. Gözlerim doldu. Ağlamamak için kendimi çok zor tutuyordum. "Madem birbirimiz için yaratılmadık o zaman burada kalmamın bir anlamı yok." dedim sinirle. Eşyalarımı alıp odadan çıktım. Tuvalete gidip kendi kıyafetlerimi giydim. Sonra Nisa ile Demir'in yanına indim. İkiside uyanmıştı. "Nisa burada gerektiğinden fazla kaldığımızı düşünüyorum. Gitmenin zamanı geldi bence." dedim. Öfkemi bir türlü yenememiştim. Nisa benim gibi çok aç biriydi. "Ama kahvaltı yapacaktık." dedi mutsuz bir şekilde. Öfkem dahada artıyordu. "O zaman siz oturup kahvaltımızı yapabilirsiniz hanımefendi. Ben gidiyorum!" dedim. Tam kapı kolunu tutacaktım ki Çınar kolumu tuttu. Gözlerime bakıyordu. Ona bakmadım. Yüzümü çevirdim ve kolumu bırakmasını sağladım. Kapıyı açtım ve kapının önünde duran Yunus'u gördüm. Gülümsüyordu. Onunda yüzüne bakmadan merdivenlerden inip evimin yoluna çıktım. Arkamdan ayak sesleri geliyordu ama takmadım ve hızlıca yürümeye devam ettim. Sonra biri kolumu tuttu. Arkamı sinirli bir şekilde döndüm ve kim olduğuna bakmadan "Ne istiyorsun kolumdan ya!" diye bağırdım. Sonra fark ettim ki kolumu tutan kişi bizim sınıftan Alp'ti. Kolumu bıraktı. Gülümseyerek "Sakin ol abla. Bu kadar kızacağını düşünmemiştim." dedi. Onu görünce bütün öfkem yok olmuştu. Nisa ve Gamze'den sonra en sevdiğim arkadaşım oydu. Onun evinde bizim eve yakındı. "Sen nereden çıktın böyle?" dedim. "O tarafta basketbol sahası var. Oradan geliyorum." dedi. Onu bize çağırdım çünkü bizim bahçede de basketbol sahası vardı. Birlikte oynayabileceğimizi düşündüm. "Bugün olmaz ama haftaya cumartesi gelebilirim." dedi. Birlikte yürümeye devam ettik.
Bölüm sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌺YAĞMUR🌺 (TAMAMLANDI)
Romance"Acılar ağlayarak geçer sanarız. Ama aslında öyle değildir. Ağlamak aslında hiçbir işe yaramaz çünkü o acı bir daha oradan çıkmamak üzere kalbe gömülmüştür. Ama ben bunu unutmuş ve o gün ağlamaktan başka birşey yapmamıştım. Zaten o günden sonra ağla...