Huzur... Bir kemanın eşsiz sesi mi, bir gitardan yükselen naif melodi mi, geceye düşen yıldızlar mı yoksa uçsuz bucaksız bir denizin dalgarı mıydı? Belki hepsini kapsıyordu, belki de çok farklı bir kavramdı. Yine de genel olarak huzur, sevgiydi sanki. Yanında sevdiğin olduğu sürece huzur buluyordu her yer. Sevdiğini hatırlatınca bazı güzellikler, huzur buluyordu kalpler.
Huzur, şu dünyada hep bizimle olmasını istediğim en önemli histi. Çünkü hala bir şeylerden huzur bulabiliyorsa insan, bazı güzellikler hala var demekti...
Odamdaydım. Gerçek evimde, yıllarımı geçirdiğim o evde. Yatağımda yatmıştım, hava çoktan kararmıştı ve yıldızlar kendini belli ediyordu. Her gece bu yıldızları izleyerek uyumuştum ben, her gece karanlığa güzellik katan o sonu gelmeyen gökyüzünü izleyerek uyumuştum ve aynı zamanda, her sabah da o gökyüzüyle uyanmıştım. Uyanır uyanmaz cama bakar, sabahın ilk saatlerini bu yatakta geçirirdim. Annem bazı sabahlar yanıma gelip benimle beraber bakardı bu camdan, huzurum atardı. Benim gördüğüm huzuru annem görünce, mutlu olurdum.
Derin bir nefes alırken düşüncelerimi bölen kapı sesi olmuştu. Odamda ışık aydınlanırken gözlerimi kapıya çevirdim ve kapıda annemi gördüm. Bana gülümserken yanıma yaklaştı ve cama bir bakış attı. "Bizimki bulmuş yine yerini." dediğinde ben de güldüm ve biraz doğruldum. "Çok güzel yıldızlar, baksana." dediğimde annem başını hafifçe sallarken tekrar cama baktı ve "Öyleler gerçekten," diye mırıldandı. Ardından bana dönüp "Geçti mi karnının ağrısı?" dediğinde, ben de başımla onayladım. Akşama doğru her ay baş gösteren karın ağrım artmıştı ve ilaç alıp biraz uzanmıştım çünkü bu ağrıyla baş etmek çok zordu. Ayağımın altındaki su torbasını gösterip "Sıcak su da iyi geldi." dediğimde annem güldü. "İyi o zaman, hadi gel aşağıya. Birazdan anneannenle teyzenler gelecek, hem Arda da seni soruyor sürekli."
Annemi onaylayıp yataktan kalkarken yanağını öpüp ona sarıldım. İlk zamanda bir şey demesede tekrar öptüğümde beni gülerek kendinden uzaklaştırdı. "Esila öpme hep, sende öpme hastalığı mı var anlamıyorum ki ben!" dediğinde keyifle kıkırdadım. O sırada odaya giren ablam bizi duyduğunu belli ederek, "Bu kız nasıl böyle oldu anlamıyorum anne. Bir bize bak, bir de ona." dediğinde gözlerimi devirdim. "Siz ne anlarsınız ya?" dediğimde annem minik bir kahkaha attı. "Boşuna mı diyorum kızım ben sana kedi gibisin diye?" dediğinde somurttum. Sahi, Misi neredeydi?
Ablam birkaç adımla yanımıza gelirken, "Şu huyuna mutlu olabilecek tek insan kocan olur." dediğinde duraksadım. Gözlerim büyürken "Ne alaka ya?" dediğimde ablam keyiflenerek daha da güldü. "Yalnız uyumayı sevmezsin, sevgini hep belli edersin, fiziğini evde giydiğin o kıyafetlerle çok iyi kullanırsın... Tam evlenilmelik kızsın aslında." dediğinde kaşlarımı çattım. Aksi bir sesle "Sen şu an beni utandırmaya çalışıyorsun ama!" dediğimde ablam kahkaha atarken, "Ben de tam neyi atladım acaba diyordum ki, bu güzelliklerinin hepsini kapatabilecek bir utangaçlığın olduğunu unutmuşum!" dediğinde gözlerimi devirdim. Elimin altındaki yastığı ona attığım sırada havada kaptı ve sırıttı. "Savaş mı istiyorsun?" dediğinde ben de güldüm ve bize onaylamayan gözlerle bakan annemi umursamadan diğer yastığı elime aldım. Ablamın boşluğundan faydalanıp kafasına bir darbe indirdiğimde ablamın gözleri büyüdü, "Seni küçük hain!" derken hızla yatağa yaklaştı ve üst üste yastıkla vurmaya başladı ama ben de boş durmuyordum. Annemin "Deli bunlar ya, gerçekten benim çocuklarımın hepsinde var bir delilik!" diye bize söylendiği sırada biz kahkaha atıyorduk ve bu durumu bölen şey, ağlama sesi olmuştu.
Yastığı elimden bırakıp kapıdan bize bakan Arda'ya şaşkın bir bakış attığımda annem hızla yanına gitti. Bize sert bir bakış atıp, "Korkuttunuz işte yavrumu!" dediğinde kaşlarım havalandı. Ablam "Kavga ediyoruz sandı." dediğinde kıkırdadım. "Bu çocuk neden böyle duygusal oldu ya? Harun olsa çoktan araya girip bizden bile fena savaşırdı." dediğimde, ablam bana huysuz bir bakış attı. "Senin yüzünden! Al işte, sana benzedi çocuğum. Çok duygusal gerçekten, ben ne yapacağım hiç bilmiyorum. Geçen gün bizim düğün albümünü bulmuş, bakmak istedi bakarken başladı ağlamaya. Sebebi neymiş? Neden onu çağırmamışız, ben neden babasıyla fotoğraf çekilmişim de onunla çekilmek istememişim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ ADIMLAR
RomanceDümdüz, simsiyah bir yol. Sonu görünmüyor, hatta bir adım sonrası dahi yok. Zifiri karanlık, her şey belirsiz... Ne yapmalıydı bu durumda? Bu yola birinin ışık tutmasını mı bekleyecekti? Asla. Başkasının ışığına muhtaç olmaktansa, kendi ışığını oluş...