episode 2: hayatın tersine giden metro.

578 69 65
                                    


~~~

Hayatımı düzene sokmak mı? Asla bunu yapmadım, yapmayacağım.

Güneş hafif yüzümü kızartıp bedenimi eritirken bir sinek hiçbir işi yokmuş gibi yüzüme kondu. Benim biricik kanımı emip içine çekecekti. Vampirler gerçekten de vardı. Vampirler sineklerdi!

Kulağıma yapıştırıp soluma dönüş gerçekleştirdiğimde daha da yaklaştı bana. Sinirle pikemi üstümden atıp güneşe bağıracaktım beni kızarttığı için neredeyse, tüm sinirimi güneşten çıkaracaktım. Ama o kadar çok uykum vardı ki yerimden sadece şu aptal sinek için kımıldanıp duruyordum. Onun dışında gerçekleştireceğim hiçbir şey yoktu. Ben gittikçe daha da üstüme gelirken bir kez daha soluma döndüm ve yere kapaklandığımda yatağımın o kadar da büyük olmadığını hatırladım. Acının etkisiyle sızlanıp dururken sinek ısrarla bedenimden kan alabilmek için dibime giriyordu. Suratıma son gücümle tokatı bastığımda kafam geriye, komodinle bir çarpışma gerçekleştirdi. Ellerimin arasına saatim düştüğünde sineğe fırlatmak için havaya kaldırdım.

"Hay ben senin..."

Gözüm son anda saate kaydığında fırlatmaktan vazgeçip gözlerimi bir kez daha açıp kapadım. Tanrı'm içime doğuyor acı sonum.

Sineğe eğilip şükranlarımı sunmayı eğer sağ salim gelirsem aklıma kazıyıp alel acele nasıl giyindiğimi fark etmeden kendimi dışarı atıyorum. Henüz burada sona ermiyor oraya gitmem, metroya binmek için koşturuyorum. Alnımdan akan damla damla terleri yanağımda hissediyorum bindiğimde. Hareket edebilecek yer de yok zaten. Oraya varmak o kadar uzun sürüyor ki... Bir de dünya küçük yer diyorlar! Ya da fazla abartıyorum.

Metrodan indiğim gibi terlerimi silmeye zaman bulamadan tekrar koşturuyorum. Hayatım bir koşturmacadan ibaret. Her seferinde kovulma sebebim de bu koşuşturmalarım yüzünden. Uykuyu çok seviyorum. Küçükken de okula geç kaldığımda böyle koşardım okula. Babam geç kaldığımı öğrenirse her akşam büyük azar işitirdim. Annem de:

"Büyüdüğünde patrona ne diyeceksin? Senin her gün bahaneni dinlemezler orada. Koyar kıçına tekmeyi, kız arkadaşınla da işsiz olduğun için sonunuzu hazırlarsınız."

Ben de "Nereden biliyorsun? Ben kendi işimin kendi patronu olacağım! Kimse bana bir şey diyemeyecek. Tüm kızlar peşimde tur atacak. Emin ol anne." diyerek omuzlarımı kaldırır ve kulaklarımı tıkardım. Gişe yetkilisiyim, kendi işimin kendi patronu değilim. Şu ana kadar 6 kez kapı dışarı edildim. Bu son ümidi ailemin. Babam buldu bu işi bir hafta önce ama tam bir haftadır işe aynen böyle gidip kıl payı kurtarıyorum. Bir nişanlım var, güzeller güzeli. Ve gerçekten çok anlayışlı. İş hayatımızı düzene soktuğumuz an evleneceğiz.

Bankaya ayağımı basmadan önce güvenlik Johnny başını iki yana salladı.

"Mark Bey, bu sefer bittiniz."

Gözlerimi kapatarak içeri adım attım. Çok korkuyordum. Birkaç adımdan sonra müfettiş yardımcısı ile karşı karşıya geldik.

"Merhaba Mark Bey."

"Merhaba Taeyong Bey."

32 diş sırıtırken ne düşünüyordum ki!

"İyi uyudunuz mu?"

Cebimden bir mendil çıkarıp silmediğim terleri silerek kafamı salladım.

"Güzel."

"Bir şey demeyecek misiniz Taeyong Bey?"

Güldü.

"Yok, hayır. Ben değil, babanız söyleyecek."

Cebime terli mendilimi koyup gözlerimi kapadım. Ufak küfürler dudaklarımın arasından dökülüyordu. Kira parasını bundan sonra kim ödeyecekti? Nasıl evlenecektim?

emniyet 66 | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin