BÖLÜM YEDİ ''Gerisini sen düşün Gece.''

2.6K 100 0
                                    

SELİN

Seçkin'in Mine'yi odadan çıkarmasını izliyorum sakin ve hareketsizce. Seçkin'in merdivenlerdeki ayak seslerinin ve Mine'nin onun kucağındayken ki sesinin tonu iyice düştükten sonra Ulaş'a bakıyorum. Tekerlekli sandalyeyi çoktan katlamış, tek kolunu dayamış ve beni izliyorken buluyorum onu.

''Ne?'' ağır ve salık hareketlerle üzerime doğru geliyor, ben ise sebepsizce geriliyorum. Sonra aniden ayağıma dolanan bir şeyle dengemi kaybediyorum. Yere düşmek için kendimi hazırladığımda belimde güçlü bir kol hissediyorum, Ulaş'ı ve kahveye çalan bakışlarını görüyorum. Kaslı yapısını kullanıp beni düşmekten son anda kurtarmış.

''Dikkat etmelisin cırtlak kız.'' bana cırtlak kız her zaman hoşuma gidiyor. Alay ederken de, seksi bir ton kullanırken de.

''Ne için?'' diyorum beni etkilediği şekilde karşılık vererek.

''Etrafında olanlar için.''

''Olanlar için mi, oğlanlar için mi?'' küçüklüğümden beri bayıldığım, fark ettirmediğini sanmasına rağmen onun da bayıldığı kelime oyunuma hafifçe kıkırdayıp doğruluyor, beni de doğrultup duvara yaslanmamı sağlıyor. O tutmasa kafamı duvara çarpmış olabilirdim.

''Her ikisi de. Merak etme cırtlak kız...'' derken boynuma eğilip nefesini boynuma üflüyor. Bu ürpermeme sebep oluyor. O bunu aldırmadan devam ediyor. ''...ben etrafında oldukça sana kimse bakamayacak bile.'' burnunun ucunu boynumdan çeneme sürterek çıkarıp bana bakıyor.

''Bu arada... güzel olmuşsun.''

#

Arabada Mine'nin mesajını okuduktan sonra direksiyon başındaki Ulaş'a bakıyorum. Dikkatini yola vermiş, biraz da yolu uzatarak arabayı sürmeye devam ediyor. Mine'nin, Gece'nin arabasında gitmesi onu huzursuz ediyor, çünkü Gece'nin şımarık biri olduğunu düşünüyor. Başta bende öyle düşünüyordum, ama sonra Mine, Gece'nin kendisini tekerlekli sandalyede görüşünden sonra değiştiğini söylemişti. Sonra birlikte sahil kenarına gidişlerini, göl kenarındaki sohbetlerini anlatmıştı.

Gece'nin nasıl başardığını bilmiyorum ama, tıpkı Cem gibi ansızın, sessizce ve fark bile ettireden arkadaşımız olduğunu yeni fark ediyorum. Mine, tekerlekli sandalyeye oturduğu yıldan beri çok değişmişti, özellikle etrafındaki insanları seçme konusunda. İnsanları seçmesi onun suçu değil, yeteri kadar kayıp yaşamışken, bu kayıpları hatırlatacak insanlardan uzak durmaya çalışıyor sadece. Çünkü bazı insanlar çok fazla 'sen buraya ait değilsin' görüşlü.

''Geldik Selin.'' başımı kaldırıp kapımı açan Ulaş'a bakıyorum. Ardından onu başımla onaylayıp arabadan çıkıyorum. Sessizce kapıyı kapatıp içeri girdiğimizde, önden gelmiş olan Gece'nin Mine'yle karşılıklı oturduklarını, ama hiç konuşmadıklarını görüyorum.

Adımlarımı hızlandırarak Ulaş e Seçkin'i geride bırakıyorum ve masaya ulaştığımda Gece'ye elimi kaldırıp selam verirken, Mine'nin yanındaki sandalyeyi çekmemle Mine'nin irkilişini umursamadan yanına oturuyorum. Birçok insanın buraya bakıp fısıldaştıklarını da fark ediyorum, ki muhtemelen Mine'nin de fark ettiğini biliyorum. Halime ablaların bir masada oturmuş, yemek yerken sohbet ettiklerini izliyorum. Mine'nin bu kadar aptalı takmadığına hayret ediyorum açıkçası. Ya görmüyor, ya da görmek istemiyor ki bu kadar dayanması beni şaşırtıyor.

Ulaş'ın karşımda oturduğunu, Mine'nin uzun zamandır üzerimde gezdirdiği bakışlarıyla fark ediyorum. Ulaş yemeklere dalmış vaziyette, kimseyi takmıyor. Seçkin'in de ondan kalır yanı yok. Önümdeki tabağa bakıyorum. Süslü bir tabakta mercimek çorbası, birkaç dilim ekmek ve limon var. Midem bunları kaldırabilecek güçte mi, emin değilim. Sonuçta yarım saatten fazla bir süre önce, midemdeki kelebekleri canlandıran birini karşımda oturmuş, yemeğini yemesini izliyorum. Sessizce kaşığına çorbayı dolduruyor, arada Seçkin'in sözlerine karşı gülümsüyor, bazen kafasını aşağı yukarı sallıyor, o arada kaşığındaki çorbadan birkaç damla kaenin içine düşüyor ve sessizce o hep dokunmak istediğim dudaklarına götürüyor.

ENGELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin