"you and i used to walk the streets at night
our parents didn't know, kept the tv going
and left on all the bedroom lights
no, i haven't seen you since we lost all our innocence
you left me in the dark while you drink in the park
we'll never be the same again"remus lupin, yağmurlu bir ekim sabahında eşyalarını toplarken dünyanın en mutlu insanı olduğu söylenemezdi. son birkaç ayda sürekli yağmur yağıyordu ama uzun süredir bugünkü gibi şiddetli fırtına olmamıştı. ağaçlar rüzgâra dayanmak için savaş verircesine sallanırken, yoldaşlığın şu anda kaldığı üç katlı büyük evin en üst katındaki yağmura çok da dayanıklı olmayan odası gıcırdayarak ağaçlara eşlik ediyordu. ev üstüne yıkılacak gibi hissettiği yetmezmiş gibi, ahşap duvarları yağmur suyu ile birleşince etrafa garip bir kökü bırakmış ve remus'un son zamanlarda ağır kokulara dayanamayan midesini rahatsız etmişti.
bavulundaki iki pantolon, bir kemer ve birkaç çift çorabın yanına üç tane de kazak ekleyip, diş fırçası ve benzeri eşyalarını da koyduktan sonra bavulu kapattı. çok fazla eşya götürmesine gerek yoktu zaten, en fazla üç gün kalacaktı orada. tabii o kadarına bile dayanmak çok zor olacaktı.
eskimiş bavulunu yatağın üstünde bırakıp çalışma masası olarak kullandığı tahta masanın önüne oturdu ve masasındaki mektubu cevap yazmadan önce son bir kez okudu.
sevgili rem,
görüşmeyeli birkaç ay oldu. işinin başından aşkın olduğunu duymuştum, o yüzden seni rahatsız etmemeye çalıştım fakat adrian seni sorup durdu sürekli. hogwarts'dan ayrıldığından beri seni çok az görüyorlar.
biliyorum bunu demek çok saçma ama uygun bir zamanda gelip bizi ziyaret etmeni isterim. fransa bu mevsimde normalden çok daha güzel. fakat çocuklar hogwarts'da olduğu için annem ve babamla tıkılı kalmış olmak bana eski gençlik günlerini hatırlatıyor; alice, sen ve rabastanın hogwarts'da kalıp eğlendiği ve benim fransa'dan size mektup attığım günler çok eskide kaldı artık. eliott ve ailesini de görüyorum tabii, lakin onları bir aile olarak görmek içimde küçük bir kıskançlık tohumu ekiyor gibi.
ruby gryffindor'da olduğu için hiçbir şeyden haberi olmasa da adrian ve lena slytherin'de gün geçtikçe babalarıyla ilgili daha çok şey öğreniyorlar. bu konu mektupta anlatmak için çok ağır ve uzun, o yüzden buraya gelip onlarla konuşursan etkili olacağını düşünüyorum, remus dayılarını çok seviyorlar çünkü.
son zamanlarda ingiltere'de karanlık lord tekrar yükseliyor, değil mi remus? senin için endişeleniyorum. bir önceki yükselişinde benden alice ve rabastan'ı aldı, şimdi de seni alsın istemiyorum. lütfen kendine iyi bak.
sevgiler, dorcas.
remus mektubu belki de beşinci kez okumayı bitirip tüy kalemini mürekkebe batırdı.
sevgili dorcas,
yoldaşlık yıllar öncesine nazaran çok daha sıkı çalışıyor bu aralar. inanır mısın bilmem ama sana bu satırları yazdıktan yaklaşık yarım saat sonra azkaban'da araştırma yapmak için yola çıkacağım. görevlerin zorluğu da yaşımla birlikte artıyor sanırım. bazen o kadar yıpratıcı oluyor ki hogwarts'a geri dönüp her gün snape'in yüzünü girmeyi tercih eder oluyorum.
her ne kadar sıkıldığını söylesen de fransa'nın buradan daha eğlenceli olduğuna eminim. çocuklar tatilde eve geldiğine ben de yanına gelmeyi düşünüyorum, sorun olmazsa? meadowesların beni fransa'da beklediğini bilmek bazen sonsuza dek oraya yerleşip günlerimi eskisi gibi annen bize kurabiye pişirirken bahçenizde quidditch oynayarak geçirmek istememe sebep oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
younger
Randomremus lupin, yoldaşlık görevi sebebiyle azkaban hapishanesini ziyaret etmek zorunda kalıyor. eski arkadaşı rabastan lestrange ise son on yılını onun kendisini ziyaret etmesini bekleyerek geçirdi.