Sabah gözlerimi açtığımda Magnus'un yanımda olmadığını fark etmiştim. Odanın içerisine biraz baktığımda onu cam kenarında dışarıyı izlerken bulmuştum.
"Neden yataktan çıktın?" Dememle birden irkilmişti.
"Sadece... biraz dışarıyı izlemek istedim. Bugün hava çok güzel."
"Evet güzele benziyor." Deyip yavaşça ayaklandım ve arkadan ona yaklaşıp beline sarıldım. "Ama bir daha beni yatakta tek bırakma tamam mı? Seni yanımda görmek istiyorum uyandığımda."
Başını olumlu anlamda sallayıp yüzünü bana çevirdi ve dudaklarıma bir öpücük bıraktı.
"Dikkat ederim."
"Bir sorun olmadığına emin misin?"
"Yalnızca... ileride ne olacak onu düşünüyordum. Biraz karamsar şeyler geldi aklıma."
"Düşünme. Bu şekilde karamsar olacaksan düşünmeyi bırak." Yüzümü sakince onun saçlarına gömüp kokusunu içime çekmiştim. "Hadi yatağa gel."
Kollarım arasında bana dönüp elini yüzüme çıkarmıştı. Sonrasında yüzüme yaklaşıp beni ikinci kez öptü.
Ama bu sefer geriye çekilmesine izin vermedim ve ben de onu öpmeye devam ettim. Onu öptükçe her an her saniye daha fazla öpesim geliyordu.
Sonunda dayanamayıp onu kucağıma aldım ve hızlıca yatağa taşıdım. Yatağa uzanmasını sağlayıp aynı hızla üstüne uzanmıştım.
"Bugün biraz ileriye gideceğiz, bir itirazın yoksa eğer."
"Bir itirazım yok." Deyip elini yüzüme çıkardı. "Kendimi aşmam için gerekli öyle değil mi?"
"Evet öyle." Deyip üstüne eğildim ve sakinlikten uzak bir tavırla dudaklarını öpmeye başladım. Ben onu bu şekilde öperken o da bana karşılık vermeye çalışıyordu.
Ve kesinlikle başarılı oluyordu.
Elimle az da olsa saçlarını geriye çekip boynuna inmiştim. Ona bu kadar yakın olmam pek iyi değildi, hızlanan nefesini ve yutkunamalarını resmen hissediyordum.
Adem elması üstüne birkaç öpücük bırakıp boynunun sol kısmına geçmiştim. O kısmı yavaş yavaş emerken Magnus'un eli saçlarım arasına dalmıştı.
Saçlarımı yavaşça elleri arasında tutup başımı biraz daha boynuna bastırdı. Ben de bir süre daha boynunu öpmeye devam ettim.
Kısa bir an yüzümü geriye çektiğimde Magnus'un dağılmış bir halde altımda yattığını fark etmiştim.
"İyi gidiyor muyuz?"
Başını utangaç bir tavırla sallayıp sesli bir şekilde yutkundu.
"Biraz utandım."
"Belli oluyor." Deyip gülmüştüm. Güldüğüm için gözlerini kaçırdı bir süreliğine.
"Lütfen dalga geçmeyin."
"Dalga geçmiyorum, hoşuma gidiyor." Deyip yüzüne yaklaştım ve burnuna bir öpücük bıraktım. "Bu hallerini seviyorum ama bir an önce bunu aşman gerekiyor."
"Elimden geleni yapıyorum." Deyip elini enseme çıkarmıştı. "Biraz yavaş ilerliyorum sanırım."
"Sorun değil, sana ayak uydurabilirim. Ben de böyle konularda pek hızlı değilim inan bana. Şu odaya giren çoğu kişiyi geri göndermişimdir. Bir şeyler kanımı kaynatmadan o şeye sahip olmak hoşuma gitmiyor."
"Aslında oldukça güzel bir bakış açısı. Bazı zevkler gelip geçiyor, bazıları ise sonsuz kalıcılık sağlıyor. Mesela sevgi. Her zaman orada ve hiçbir yere gitmiyor."
"Haklısın ama benim şu an konuşmak istediğim şey bu değil. Bu konuyu sonra uzunca konuşuruz. Ben şu an seni öpmek istiyorum."
Bir şey demeden bana baktığında tekrar üstüne uzandım ve dudaklarına kapandım. Onun da istekli olduğunu biliyordum. Bana daha fazla yakın olmak istiyordu.
Ama bunun prens olmamla alakası olduğunu sanmıyordum.
Hafifçe geriye çekildim ve dudaklarım ona temas ederken konuşmaya başladım.
"Beni sevmeyi düşünme tamam mı? Bu olayın güzel yönlerine odaklan ama sevgi? Bunu senden kesinlikle istemiyorum."
Onu tekrar öptüm ve cevap vermesi için geriye çekildim.
"Elimde olan bir durum olduğunu sanmıyorum."
"Elinde olması için uğraş o zaman. Canın yanmasın diye uğraşıyorum Magnus. Eğer beni seveceksen bu iş başımıza bela olur."
"Endişe etmeyin, tek taraflı sevgiden kimseye zarar gelmez. Bence siz iki taraflı olursa diye endişe duyuyorsunuz, benim sizi sevmem kötü bir sonuca yol açmaz ama sizin beni sevmeniz... durumu çok kötü etkiler öyle değil mi?"
Geriye çekilip bir süre onun gözlerine bakmıştım.
"Kalbime girmenin kolay olduğunu mu sanıyorsun?"
"Öyle bir şey söylemedim, yanlış anlamayın amacım da bu değil zaten. Yalnızca endişenizi siz söylemek istemediniz, sizin yerinize ben söyledim. Ama insan kimi sevdiğine, kimi seveceğine kendi karar veremiyor. Verebilsek her şey daha kolay olurdu."
Bir şey demeden ona baktım ve derin bir nefes alıp kendimi onun yanına bıraktım. Şu an onunla yakınlaşma konusunda tüm hevesim kaçmıştı.
"Odana gidebilirsin."
"Canınızı sıktım değil mi?" Deyip bana bakmıştı. Bir şey demeden bakışlarımı tavana diktim ve sessizce gitmesini bekledim. Ama o ısrarla bir yanıt bekliyor gibiydi.
"Kalbinin kırılmasını istemiyorsan odana git Magnus. Bazen çok fazla konuşuyorsun ve sinirleniyorum."
Ona sert denebilecek bir bakış attığımda bir şey demeden yataktan çıkmıştı. Neden sürekli konuşup sinirimi bozuyordu anlamış değilim.
Bilerek yaptığını düşünmeye başlıyorum. Yani normalde çok sakin ve çekingen olmasına rağmen bazen bana kafa tutar gibi konuşuyordu.
"Büyüdüğüm ortamla alakalı." Dedi sanki beni duymuş gibi konuşarak. "Babam sert bir asker, annem de naif bir soylu olunca ortada kalıyorum. Hangisi olmam lazım. Naif mi yoksa sert mi? Size karşı bir saygısızlık yapmak istemiyorum ama düşündüğüm şeyleri çekinmeden söyleyemeyeceksem bundan sonra konuşmamaya özen göstereceğim. Ne yapmak isterseniz onu yaparız."
Odadan çıkarken sinirle ayaklanmıştım.
Bu şey sandığımdan daha zor olacaktı anlaşılan.
....
Kolay mı sandınnn, kolay olsaydı sen yapardınnn. Kuzum; benim hikayemdesin, sence kolay olması mümkün mü ansmsmsm