Yürüyordu. Nereye gittiğini bilmeden...
Yeşil gözleri artık bir buz dağı kadar mavi ve pusluydu. Aklından geçen cümleler, onu daha da hasta ediyordu.
''Neden kimse beni istemiyor?''
Jotunheim'ın ovalarında yürümeye devam etti. Başını yukarı, gökyüzüne kaldırdı. Yağmur yağıyor olmalıydı. Çorak Jotunheim'da altına sığınacak bir ağaç dahi yoktu. Bir mağara aramaya koyuldu Fesatlık Tanrısı. Çok geçmeden buldu. Burası Midgard'taki ayı inlerine benziyordu. Yağmur şiddetini arttırmış, Buz Devi'nin simsiyah saçları yüzüne gelmişti ancak aldırış etmiyordu zira kafasındakiler onu yeterince yoruyordu.
Buzlu bakışları daha da soğumuştu sanki.Düşüncelerinin ateşiyle yanıp tutuşuyordu Farbauti'nin oğlu, Jotunheim'ın varisi.O, kimse tarafından istenmeyen biriydi. Herkesle dalga geçerdi. Kötülük onu tanımlayan en güzel sıfattı. Bu yüzden Asgard'tan uzaklaştırılmıştı. Dokuz diyarın hepsini gezmiş ve kendini ancak Jotunheim'da bulmuştu. Gerçek evinde.Bir sürü hikaye dinlemişti. Gezginler, büyücüler, kahinler... Hepsi ayrı birer hikayeydi ve Loki hepsini sabırla dinlemişti. Kahine neden kimse tarafından istenmediğini sormuştu.
''Sen ki; Fesatlık Tanrısı Loki, Buz Devi Farbauti'nin oğlu. Şüphesiz iblissin. Sen lanet bir şeytansın ve kimse seni istemeyecek''
''Sus!'' dedi Loki. ''Daha fazla konuşma!''
''Unutma Loki, ne yaparsan yap hayat yüzüne gülmeyecek. Şayet-''
''Şayet ne?''
''Şayet dokuz diyarın sonundaki bir yıldızın ışığını içersen hayatın sonsuza kadar değişecek''
Loki, dokuz diyarın tamamını geçip evrenin sonuna ulaşmıştı. Ancak ne yıldız vardı, ne ışık. O lanet kahin ona yalan söylemişti. Hiddetlendi Fesatlık Tanrısı, evreni ucundan yakalayıp karanlığı yuttu. Belki de bundandı yeşil gözlerinin buz dağına dönmesi.Karanlık daha da içine işlemişti. Artık takati kalmamıştı. Yavaş yavaş ölüyordu. Jotunheim onun mezarı olacaktı.
Son gücüyle doğruldu. Mağaradan yavaşça dışarı çıktı. Yukarı kaldırdı kafasını.
''Odin! Yemin ederim ki size ihanet etmek istemedim. Beni duyduğunu biliyorum. Karanlığın içinde boğuluyorum. Küçük bir şakaydı sadece'' dedi ve gülümsedi. 900 yıldır ilk kez gülümsemişti.
Evrenin karanlığı onu içten içe yiyip bitiriyordu. Yağmur hızını arttırmıştı. Diz çöktü Fesatlık Tanrısı. Her öksürdüğünde karanlık kusuyordu. Nefesi yavaş yavaş kesildi. Artık gitme zamanıydı. Ona bu son yakışmamıştı. Her zaman dokuz diyarın hükümdarı olacağını hayal etmişti. Hayalleri bir yanda, kendi bir yandaydı artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The God of Mischief /Loki Oneshot
Short StoryYürüyordu. Nereye gittiğini bilmeden... Yeşil gözleri artık bir buz dağı kadar mavi ve pusluydu. Aklından geçen cümleler, onu daha da hasta ediyordu. ''Neden kimse beni istemiyor?''