Romanın en güzel yazığı ülkeden çıkan bir kitap bana her okuyuşum da aynı heyecanı yaşatıyor.
Koşarak gelen ayak sesleri kitabımı bölmüştü. Somyadan kalktım ve kapıya yaklaştım. Aniden kapı açılmıştı.
Ne oluyor?
İsyan çıktı.
Ee banane? Kapat kapıyı.
Kaçabilirsin.
Genel evde çalışan kadına bakarmış gibi bakma bana. Çıkarsam enseme yapışırlar.
Dalga geçiyorum.
Geçme o zaman.
Müdür seni çağırıyor.
Elime geçirdiği kelepçe ile yukarıya doğru çıkmaya başladık. Ben en altta bodrumun da dibinde yaşadığımı unutmuşum. Buna da yaşamak denirse tabi.
Taş merdivenlerden çıkarken, ahşapa dönen merdivenlerin kalitelendiğini apaçık ortadaydı. Tablolarla süslenmiş bir koridor, karşısında asılmış bordo bir pano. Hapishanede olduğunu bilmesem sanat galerisi sanardım.
Odanın kapısı iki kez tıklatıldı. İçerden gelen 'gel' sesi ile gardiyan kapının kolunu tuttu.
Müdürüm istediğiniz mahküm.
Bırak ve çık.
Tamam.
İçeriye sırtımdan itti ve kapıyı kapattı.
Müdür değişmiş mi? Bu tipsiz, şişko , keltoş moruk mu müdür artık? Hmm eh tamam sorun yok.
Ayağa kalktı ve etrafımda daireler çizmeye başladı. Ben de odayı süzüyordum. Büyük upuzun camları, ortalama masası, masanın arkasında asılı tablosu, masanın karşısındaki birbirinden farklı koltuklar ve en farklı gelen de beyaz duvarları olmuştu. Genelde içerisi gri tonları ile kaplı olduğundan bu odadaki en özel şey beyaz duvarlardı.
Sen misin süikastçi?
Neden herkes beni küçümseyerek bunu soruyor?
Hayır.
Afalladı ve 'nasıl yani, yanlış kişiyi mi getirdi bu dingil'diye içinden geçirdiğine eminim.
Dalga geçme.
Ne dalga geçecem be sizle, süikast değildi bizimki siz zekasızlar bunu anlamamakta ısrar ediyorsunuz. Her şey yolunda gitseydi sadece bir kurtarma planıydı.
Ne hakim buna inandı, ne de kendi avukatım. Duruşmada da aynı soruyu, aynı ifade ile bir sürü kez duymuştum.
Sevgilinin planı diyelim o zaman.
İstediğini de.
Eee nasılsın?
Hal hatır sormaya mı çağırdın? Derdin ne sadede gel.
Haddini bil.
Napcan müebbet mi verecen?
Kahkahamı korkusuzca attım.
Konuşmam sokak ağzına dönüşmüştü, bu müdür karşısında. Saygı da duymak içimden hiç gelmiyordu.
Bizim için çalışırsan burdan çıkarsın.
Siz? Odada sadece ikimiz varız müdüüür.
Devlet adına.
Ben sizi satarım. Hadi bak işine beni de gönder hücreme.
Buradan çıkmak isiyor olmam, bunlar adına çalışacağım anlamına gelmiyor. Son yapacağım şey olsa gerek.
Kız arkadaşın ile görüşürsün. Görmek ister mi seni bilmiyorum tabi.
Ne demek istiyorsun?
Kız çok fazla değişmiş. Sana bir haber vereyim mesela. O gün kasığından vurulmuş birini oturur pozisyonda arabaya koyma cesaretini nasıl buldun kendinde?
Anlamıyorum.
Kurşun kızın rahmini delmiş, salak çocuk.
Yutkunmaktan başka bir şey yapamamıştım.
O kız hiçbir zaman anne olmaz.
Rahmi olmadığına göre artık ne senden ne de başka birinden hamile kalamayacak. Büyük bir acı çekmiş olmalı. Kurşunu çıkartmaları beş saatlerini almış. Artık nerde kaldıysa.Gülerek dalga geçerek anlatıyordu.
Hücreme gitmek istiyorum müdür.
Gideceksin merak etme. Bu işi kabul etmezsen o kızı bir daha göremezsin unutma.
Sözünü bitirip gardiyanı çağırdı.
Götür hücresine.
Koluma girdi ve dışarı çıkardı.
Merdivenlerden yavaş yavaş inerken sorular soruyordu.Derdi neymiş? Neden çağırmış?...
Dalmış olmalıydım ki kolumu dürttü.
Soru soruyorum cevap versene.
Ne soruyorsun duymadım.
Neden çağırdı seni?
Ajan olmamı istiyorlar, o zaman buradan çıkabilirim.
Eee ne güzel iş işte kabul et.
Ben sana niye anlatıyorum ki?
Şunu açıkça söylemenin zamanı geldi anlaşılan. Seni ben önerdim.
NE?
Bağırma, buradan çıkman için bir şansın var. Kabul et dışarıya çıktığında bekle kimseye bir şey söyleme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piker Misilleme
AcciónAnlatamayacağımız hikayelerimiz var. -Efendim tanımlanamayan bir uçak görünüyor. -Öyle mi, o zaman tanımlayalım.