-15-

1.6K 238 292
                                    


Seni bin yıl daha seveceğim,
meleğim...

~

"Ne yani sen şimdi beni affettin mi meleğim?" Bana bir adım daha yaklaştı. Aşk dolu bakıyordu gözlerime.

"Ben sana hiç küsmem ki. Unutma ben sana aidim Jungkook." Aramızda bir karış mesafe kalmıştı neredeyse. Nefesini dudaklarımda hissedebiliyordum.

"Evet bana aitsin Meleğim." Ellerini iki yandan boynuma dolayıp santimler bıraktı aramızda. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki eminim o da duyabiliyordu sesini.

"Şunu unutma ki ben sana aitsem sen de bana aitsin Jeon Jungkook. Sadece bana sarıl, sadece beni öp, hatta sadece bana bak. Gözün benden başka kimseyi görmesin." Bir elimi yanağına koyup hafifçe okşamaya başladım.

"İstesem de göremez Meleğim. Seni tanıdığım andan beri benim için sadece sen varsın. Bir başkası olmadı, olmayacak." Elimi yanağından indirdim ve belinden kavrayıp daha çok bastırdım kendime. Adeta tek bir beden olmuştuk. Eksik olan şey ise kavuşması gereken dudaklardı.

"Seni seviyorum Meleğim. Bin yıl daha seveceğim." Bu dediğimle kafasını kulaklarıma doğru yaklaştırdı. Nefesini kulağımın içinde hissedebiliyordum.

"Jeon jungkook~" Adeta mayışmıştım bu söylediğiyle. Sesinin tonu öyle hoştu ki şuracıkta uyuyabilirdim. Ama ondan önce öpüşmemiz gereken konular vardı.

"Hm?"

"Jeon Jungkook~"

"Ne oldu Meleğim?"

"JEON JUNGKOOK!" Kafama çarpan sert cisimle hızlıca kafamı yaslı olduğu masadan kaldırdım. Gördüğüm şey ise bana aptal aptal bakan bir sınıf ve sinirli bir hoca oldu.

"Buraya uyumak için değil ders görmek için geliyorsun. Bir daha olmasın." Ayağa kalkıp doksan derece eğildim ateş fışkıran hocamın önünde.

"Özür dilerim hocam. Bir daha olmayacak." Herkes bakışlarını benden çekip derse geri döndüğünde derin bir nefes verip geri oturdum sırama. Gördüklerim rüya olamayacak kadar güzel şeylerdi.

Uyandıracak vakti bulmuştu gerçekten. Mis gibi rüyanın en güzel yerindeydim hâlbuki. Resmen 10 saniye daha beklese öpüşecektik. Bunu düşününce moralim iyice düşmüştü. Hocaya içimden lanetler okuyarak dersi dinlemeye başladım.

Gözüm kolumdaki saatime kaydığında ise derin bir iç çektim. Tam olarak 1 hafta 2 gün 14 saattir Meleğim'i canlı canlı görememiştim. Ondan uzak durmaya çalışmak eziyet gibi bir şeydi.

Her gün onun verdiği ilaçları içip en az bir saat ağlıyordum. İlaçlar ise etki ediyor muydu onu da bilmiyordum. Hastalığım için yaptığım testin sonucuna inanmak aptallık olurdu fakat bu iyileşemeyeceğim anlamına gelmezdi. Bu yüzden aksatmıyordum ilaç içmeyi.

Hatta kendimden asla bekleyemeyeceğim bir şey yapıp bir Psikiyatri kliniğinden randevu bile almıştım. En son 14 yaşımda gittiğim için günlerdir kendimi çok gergin hissediyordum. Ve kendimi ilk defa Meleğim'den başka birine açacağım için.

Onu gerçekten deli gibi özlemiştim. Sabahları peşinden gidip foroğrafını çekmemeye hâlâ alışamamıştım. Eskileriyle yetinmek zorundaydım.

Bu 10 gün boyunca sadece tesadüfen birkaç kere bizim blokta gezinirken görmüştüm onu. Beni görmemesine özen göstermiştim. Zaten eminim ki beni görmeye gelmemişti.

Sadece ondan değil, geçen bu zamanda herkesten kaçıyordum. Taehyung ve arkadaşları beni görmesin diye sınıftan çıkmıyordum bile. Giriş ve çıkışlarda da onlardan önce davranıyordum ki hiçbir şekilde karşılaşmayalım. Kısacası 2 yıl önceki halime dönmüştüm.

Yine hayatımın merkezi yalnızlık olmuştu.

Zar zor biten dersin ardından hızlıca eşyalarımı toplamaya koyuldum. Her gün olduğu gibi onlardan önce çıkmalıydım. Her şeyi topladığımdan emin olunca koşarcasına fırladım sınıftan. 10 gündür böyle olduğum için sınıftakiler bir işimin olduğunu düşünüp yadırgamıyorlardı.

Bloktan dışarı fırladığımda gördüğüm manzarayla dona kaldım. Zaten ben gibi birçok kişinin bakışı da oradaydı.

Okulca kaostan besleniyorlardı.

Taehyung Baekhyun'un üstüne çıkmış onu deli gibi yumrukluyordu. İşin ilginç kısmı ise Baekhyun asla karşılık vermiyordu. Bu çocuk ya mazoşistti ya da aptal. Şaşkınlık ve hayret içersinde bakıyordum onlara.

"Jungkook!" Kulağıma dolan o narin sesle hemen soluma döndüm. Günlerdir duymadığım sesi kulağıma adeta ilahi gibi gelmişti. Göz göze geldiğimizde ise sol tarafımda derin bir sızı hissettim. Gözleri doluydu ve bana şey gibi bakıyordu... pişman.

"E-efendim" Her zamanki gibi kekelemiştim ama bu şuan takılacağım son şey bile değildi. Yüzümdeki ifadeyi gördüğünde rahatlamışa benziyordu. Neden rahatladığını anlayamamıştım ki birden bana doğru koşmaya başladı.

Bense şaşkınlıkla bakıyordum bana doğru gelmesine. Yanıma varmasıyla hızlıca kollarını boynuma dolaması bir oldu. Şaşkınlığım on katına çıkarken nefesimin kesildiğini hissediyordum. O kadar sıkı sarılıyordu ki hareket bile edemedim.

Tıpkı  benim o gün ona sarıldığım gibi sarılıyordu bana.

Girdiğim şoktan çıkıp ben de hızlıca beline doladım kollarımı. Kafamı boynuna gömüp derin derin çektim kokusunu içimde. Belli ki günlerdir gördüğüm rüyalardan biriydi bu da. Birazdan hoca kafama kalem atıp uyandıracaktı beni. Ama anın tadını çıkarmalıydım. Ve çıkardım da.

Rüyadaki gibi yarıda kalmaması için onu omuzlarından tutup çektim onu. O hâlâ bana şaşkınlıkla bakarken bunca zamandır tamamlayamadığım rüyalarımı tamamladım.

Ensesinden çekip dudaklarına yapıştım.

İkimiz de hareketsiz kalmıştık. Dudaklarım sabit bir şekilde bekliyordu yerinde. Ama işler planladığım gibi gitmiyordu. Bu kadar gerçekçi hissettirmemeliydi bu. Tam şuan kafama kalem atılmasıyla uyanmam ve sinirli bir hocayla karşılaşmam gerekiyordu, ama olmadı.

O an anlamıştım, gördüklerim rüya değil gerçekti...

-Ely-

Ella Es Solo Mia || roséggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin