Herkese merhabalar... Yeni bölüm sizlerle...
O sabah kahvaltıdan sonra Sahara annesine gitmek istemiş, Bahar da dün gecenin kritiğini yapmak için Sahara ile buluşmak isteyince onu da annesinin evine davet etmişti. İki genç kız bir yandan çay eşliğinde Rabie hanımın yaptığı taboonları (Filistin usulü bazlama) yiyiyor, bir yandan da dün gecenin dedikodusunu yapıyordu.
"Kıııııız dün Bilal seni öyle görünce nasıl da nutku tutuldu ama... Ben diyorum hep zaten, erkeklerin zaafı güzellik diye. Güzel bir kız görünce hoooop ilk çağa dönüyorlar."
Bahar'ın söylediğine ikisi birden kahkaha atmıştı. Bahar Sahara'ya dirsek attı;
"Gece boyunca nasıl bakıştığınızı da görmedim sanma."
Sahara utanıp başını öne eğdi hemen, sonra tekrar Bahar'a döndü gülerek;
"Sen Barış'la bakışmaktan bizi nasıl gördün acaba?"
Bahar dudağını büktü;
"Aman bee! Ne bakışcam ben onla? İki süslendim diye gözlerini benden alamamış olabilir. Güzellik işte, diyorum sana. Hem kimmiş o ya? Aldı eline valizini geldi yerleşti size!"
"Bizde kalmadı ki, kendi evine gitti. Onlar da burada oturuyormuş."
Sahara Bahar'ın çayını tazelerken anlatmaya başladı;
"Dün Münir amcaya sordum. Barış'ın babasıyla Münir amca çiftliğe ortakmış. Önce çiftliği kurmuşlar beraber, sonra ikisi de ayrı ayrı kendi şirketlerini kurmuşlar. Çiftliği hala ortak devam ettiriyorlarmış. Bilal'le Barış da çocukluk arkadaşıymış işte..."
Bahar yine dudağını büzdü;
"Amaaaan, desene kurtuluş yok bu Barış'tan?"
Bu sefer Sahara Bahar'a dirsek attı gülerek;
"Kurtulmak istiyor musun ki?"
Bahar bir anda neye uğradığını şaşırmış gibi bir surat ifadesi takındı. Sonra da Sahara'ya minik, tatlı bir çimdik attı;
"Kız bana bak! Sen baya dillendin haaa!"
Kızların kahkahalarını duyan Rabie hanım girdi odaya;
"Bakıyorum keyfiniz yerinde."
"Rabia teyze vallaha bak senin bu kızın çok fena"
Sahara Bahar'ı yatağa yatırıp gıdıklamaya başladı;
"Rabia değil, RABİYE"
Kızların kahkahalarına Rabie hanım da ortak olmuştu şimdi...
********************************************
Bilal ve Barış, villanın bahçesinde oturmuş kahve içerken, bir yandan da dertleşiyordu. Bilal Barış'a Sahara ve ailesinin buraya nasıl geldiklerini, başlarına neler geldiğini, nasıl evlenmek zorunda kaldıklarını ayrıntılarıyla anlattı.
"Aga bu nasıl iş? Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz ya hala var mı böyle şeyler? İki fotoğraf gördüler nişan bozuldu diye insan mı öldürülür? Ben de sizi öncesinde Ecem'le ayrıldınız sandım."
"Bilal Ecem'in adını duyunca gözlerini faltaşı gibi açtı;
"Ecem'i görüyor musun okulda? Okulu mu bıraktı yoksa?"
"Görüyorum bro görüyorum ama Ecem çok değişti. Hiçbir arkadaşıyla görüşmüyormuş. Okula geliyor tek başına, derse giriyor sonra da tek başına çıkıp gidiyor. Birkaç defa yanına gideyim dedim konuşmak için, ilkinde beni tersledi, ikincisinde yüzüme bile bakmadı, görüyor görmezden geliyor falan..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAD-I SABA
General Fiction"Girebildiğin gönül, memleketindir..." 🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀 Basit bir yaşam hikayesi olmayan Sahara'nın Bilal tarafından yeniden yazılan hikayesine tanık olmaya var mısınız? Bad-ı Saba : Doğudan esen hafif ve hoş rüzgar, seher yeli. Divan edebiyat...