bölüm 8

4.5K 714 405
                                    

Jeongguk, boş karton bardağı avucunun içinde ezdi, bunu yaparken gözlerini karşısındaki manzarada gezdiriyordu. Kıyıya dizilmiş birkaç büyük kaya gördü, sırılsıklamlardı, üç saniye kadar şiddetle çarpan sularla köpükleniyorlardı ve Jeongguk bu görüntüyle iç çekti. Bir kaya olabilmeyi düşündü. Ağırlardı, karşılaştıkları güç karşısında kıpırdamıyorlardı etkilenmemişler gibi. Jeongguk bir kaya olabilmeyi diledi ama daha sonrasında abartıyor muyum diyerek kendini sorguladı. İyi gitmiyor muyum yoksa? Niye dilediğim şey bir kaya olmak o halde?

"Sarmadı galiba seni ortam..." Yanında duyduğu sesle irkilerek başını çevirdi. Jimin'di. Onu daha önceden de görmüştü elbette ama bugün tam anlamıyla tanışmışlardı. Sıcak biriydi, sevimliydi ve sürekli çevresindeki insanları güldürmek için uğraşıyordu. Onun hakkında düşündükleri bunlardan ibaretti. Gözlerini ondan çekti ve arkasında kalan gruba baktı. Ateşin etrafındalardı, önlerinde içkileri vardı ve sohbet derin gibi görünüyordu.

"Sizinle bir alakası yok," dedi sonra yanındaki Jimin'e. "Ben pek uyumlu bir insan değilim sadece."

Taehyung ile son görüşmelerinin üzerinden üç gün geçmişti ki, yeniden buluşmak için mesaj almıştı kendisinden. Arkadaşlarıyla kumsalda toplanacaklarından ve gelmesini istediğinden bahsediyordu. Jeongguk ilk başta reddetmişti. Markette yaşanan fiyaskoyu unutabilmiş değildi fakat bunu bir kenara bırakacak olursa reddetmesinin en temel nedeni onlardan hoşlanmamasıydı. Taehyung iyi biriydi. Jimin de öyle. Hatta diğerleri de öyle olabilirdi ama onlarla kafalarının uyuşmadığı açık bir gerçekti. Aralarında çok yabancı hissediyordu. Bu bir düğüne yırtıklarla dolu bir jean ve baskılı bir tişörtle gitmekten farksızdı ona göre. Farklı kulvar diyebilirdi, aynı dünyada yaşayan farklı hayatlar da. Yine de Taehyung çok ısrar etmişti, Jeongguk ise onu kırmak istememişti. Onu eğlenceli buluyordu, ilgisini çekiyordu ve sadece arkadaşları yüzünden ona düşman kesilemezdi sonuçta.

"Öyle görünmüyorsun gerçi," dedi Jimin, içkisinden bir yudum alırken. "Her şey hakkında bir fikrin olduğunu anlayabiliyorum, neden paylaşmaktan çekindin tüm zaman boyunca?"

Jeongguk kumsala ulaştığında Taehyung vakit kaybetmeden onları tanıştırmış, arkadaşlarının ağzından kuru özürleri duyabilmişti. Elbette Taehyung'un zorla söylettiğini anlamayacak kadar aptal değildi, gözlerinden bunu yapmak istemediklerini okuyabiliyordu ama keyifler kaçmasın diye sorun olmadığını söyleyerek o konuyu kapatmıştı. İki saati onların başlattığı Jeongguk'un da arada katıldığı sohbetlerle geçirmişlerdi, daha sonrasında Jeongguk yanlarından ayrılıp birlaç metre uzağa oturmuştu. Yalnız kalmak istemişti biraz ve seslerini uzaktan duymayı. Başı mı ağrımıştı kestiremiyordu ama onlardan uzaklaşmak daha iyi hissettirmişti, bunu görmezden gelmeyecekti.

"Uyum sorunum var," dedi az önceki sözlerini değiştirerek. "Araya girip parazit olmaktansa sessizce dinlemeyi tercih ederim."

"Öyle söyleme, fikirlerini duymayı isterim." Jimin, oturduğu yerde biraz kendisine doğru kaydı.

Jeongguk güldü. İçtiği üç birayla sarhoş olmamıştı ama gevşemişti. "Benimle flört etmeyi kesmelisin," dedi daha sonra. Gülmeye devam ediyordu.

"Neden?" dedi Jimin de gülerek. Jeongguk'tan cesaret almıştı. "Seninle ilgileniyorum."

"Beni tanımıyorsun bile."

"Tanımayı çok isterim," Jeongguk başını çevirip Jimin'in yüzüne baktı. Yanakları kızarmıştı, içkiden olduğunu tahmin ediyordu, dudakları şirin diyebileceği bir şekilde kıvrılmıştı; gözlerine baktığında ise orada gördüğü pırıltılarla tebessüm etti.

"Tatlısın," dedi istemsizce. Sonra ise omuz silkti. "Fakat ilişkilere ayıracak hiç zamanım yok."

"İşlerinden dolayı mı?" dedi Jimin merakla. "Senin aksine ben rahatça sana ayak uydurabilirim."

common love isn't for us (don't you agree?)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin