20. Bölüm : Öldürmeye Gelen Bir Elçi

833 90 74
                                    

Bazen ruhunuz eksik doğar gibi hissedersiniz, aslında eksik olan ruhunuz değil, kalbinizdir. Belki de kalbiniz başka birinin avuçları arasında durduğu için böyle hissediyorsunuzdur. O yabancı ellerin biricik kalbinize ne yapacağı tamamen kendisine bağlıdır, bazıları onu buruşturup bir çöp tenekesine fırlatır. Bazıları ise onu göğüs kafesine, kendi kalbinin hemen yanına koyar. Xiao Zhan'ın kalbi şimdi Wang Yibo'nun kaburgaları arasında duruyordu. Wang Yibo'nun kalbi ise Xiao Zhan'ın göğsündeydi.

Genç adam onun çıplak, yumuşak ama çiziklerle kaplı tenine dokunduğunda anlamıştı bunu. Hala uyku sersemi olduğu için miydi bilmiyordu ama eşinin kanatları bugün bir başka parlıyor gibilerdi. Omzunun üzerinden uzanıp beyaz tüylere dokunurken o henüz uyanmadığı için olabildiğince sessiz olmaya çalıştı. Parmak uçlarını ışıldayan kanatlardan yavaşça Xiao Zhan'ın yüzüne doğru gezindirirken okşadığı her bir santiminin ona tanıdık gelmesi kalbinde bir sıcaklık hissine yol açıyordu. Dün gece onun her bir detayını ezberlemişti, gerek dokunuşlarıyla, gerekse dudaklarıyla yapmıştı bunu. Eşinin tatlı iniltileri ve kadifeden kıkırtıları hala kulağına gelir gibiydi. Yelpazeden, dokunmaya kıyamadığı kirpiklerine uzun uzun baktı, köprücük kemiklerinin derin çukurlarında soluklandı, dudaklarının altındaki minik bene selam vererek burnunun üzerine kondurduğu bir öpücükle turuna son verdi.

Tam da o sırada kaşları hafifçe çatılan ve geriye attığı kanatlarını gerdirerek kollarını ona dolayan genç adam mırıldanmaya başladı. Dünden kalma bacaklarında felaket bir ağrı olduğu için uyanmak istemiyordu ama gözleri çoktan açılmışlardı bile. Mahmur gözlerle eşine baktığında gülümsemesine engel olamadı.
" Günaydın Yibo." 

" Günaydın canım." Az önce burnuna kondurduğu öpücük yetmemiş gibi dudaklarını şimdi de alnına bastırdı. Yanaklarını kavrayıp hafifçe sıkarken tebessüm etti. Güzel güneş bugün yine onun için açmış gibi sadece onun yüzüne vuruyordu ve kirpiklerinin gölgesi yanaklarına düşüyordu. Aslında onunla biraz daha 'eğlenmek' ve hiç gitmeyeceğinden emin olmak istiyordu ama dün gece onu fazlasıyla yorduğunu düşünerek bu isteğinden vazgeçti. Sadece onu öpse, tenini okşasa olurdu.  " Nasıl hissediyorsun?"

" Hmm...yorgun."

Aniden genç adamın yüzü endişeyle kırıştı ve yanağına koyduğu elini beline doğru indirdi. Ona olan aşkını itiraf ettiğinden beri onu kalbinin içine sokmak, onu sadece kendisinin görebileceği şekilde bütün dünyadan saklamak istiyordu. Böylesi önemsediği bir insanın canını yaktığını bilmek bir şerefsiz gibi hissetmesine neden olmuştu.

" Aah, yüzünün aldığı bu şekil de ne böyle? Yibo, ilk defa böyle bir şey yaptım, acıması normal değil mi?" Xiao Zhan aniden kendini öldürme kararı almış gibi görünen eşine doğru panikle konuşurken açık kalan sırtının ürpermesiyle kanadının birini kıvırıp omzuna doğru çekti.

" Ben... Acıtırsam uyar demiştim."

" Öyle zevk alıyordum ki acıyı hissetmedim." Hınzırca sırıtırken onun pürüzsüz çenesini okşayıp kısık gözleriyle gözlerini izledi. Sürekli 'utançtan kalp krizi geçiriyorum' ifadesiyle dolanan Xiao Zhan şimdi eskide kalmış gibi hissediyordu. Artık Wang Yibo'nun onun eşi olduğunun ve tamamen kendisine ait olduğunun farkındaydı. Bu aitliği sonuna kadar kullanmak, onunla birlikte yükselmek, onunla birlikte düşmek ve hiç görülmedik şeyleri keşfetmek istiyordu. 

" Sıcak bir banyo yapalım, o zaman gevşersin." 

Genç adam başıyla onaylayıp anında doğrulan Yibo'nun hızına yetişebilmek için ayağa kalktı ve bacakları buna isyan etmeye başladı. Kanatlarının ağırlığıyla birlikte sendelediğinde Yibo hemen uzanıp onu kolları arasına çekti. Üzerlerinde sadece şort olan iki erkeğin böyle tuhaf bir pozisyonda olması dudaklarında hafif bir tebessümü çağırırken Xiao Zhan'ı bir inci tanesiymiş gibi özenle kucağına aldı. Genç adamın şaşkınlığını umursamadan kapıdan geçerken kanatları onu biraz zorlamıştı ama yine de başarıyla onu banyoya kadar taşıyabilmişti.

Kan ve Kanatlar [Yizhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin