BÖLÜM 6

207 13 2
                                    

Arkamda bıraktıklarım şuan çektiğim acıdan daha büyük. Kim olduğum sorusuysa kafamı kurcalayıp duruyor. En yakın uçurumdan kendimi atmak istiyorum, fakat cesaret edemiyorum. Belki kim olduğumu öğrendikten sonra intihar ederim.

Bir dükkana giriyorum, kafamı dağıtmak ve belki ıvır zıvır almak için. Gözüme ilişen ilk Burn tenekesini alıyorum. Kasaya gittiğimde kasiyeri göremediğim için, küçük çaplı bir araştırma yapıyorum. Ofisi açmadan önce olacakları hissettiğim için, elimi beze sarıp kapı kolunu kaydırıyorum.

Kokuşmuş bir ceset var. En az 2 günlük. Bağırsakları dışarı çıkmış ve yüzü: "Bagırsaklarımın tadına bakmak ister misin?" diyor sanki. Onun bu sorusunu kusmamak için ağzımı tuttuğum elimle cevap veriyorum. Beyni dışarıya akmış, ve t uzuvları koparılmış. Tepkim az bile.

Alabildiğim kadar yiyecek alıyorum. Kasadaki paralara göz gezdirip ufak bir tereddütle onları da alıyorum. Hırsız olduğum söylenemez ama küçük bir kaçamağa kimse hayır demez.

Koskoca bir dünyada yalnız kalmış gibi hissediyorum. Bir tek radyo çalışıyor. Haberin sunucusu daha ölmemiş anlaşılan. Uzun çöl gibi yollarda sürüyorum 4×4'ümü. Bir dakika, benim hiç böyle bir arabam yoktu?

Aklımı kaçıracağım. Belki de çoktan kaçmıştır. Birkaç saat sonra şehre iniyorum. Etraf hafif karanlık. Sabah gördüğüm aileler eşyalarını toplamış, sabah gitmek için ağlayan şimdi de gitmek istemeyen çocuklarına bağırıyorlar. Sokak lambalarının birkaçı kırık ve aydınlatma yetersiz.

Telefonum çalıyor. Hattın diğer ucundaki cızırtılı ses konuşuyor.
"İşini bitirdin mi? Bittiyse paranı al. Geleceğin yeri biliyorsun. Arabanın torpido kısmına bak"

Telefon kapanıyor. Aceleyle torpido gözüne abanıyor ve notu çıkarıyorum.

8

Şifreli not. Uğraşamam ama uğraşmak zorundayım. Nasıl bir belanın içindeyim ben? Her türlü düşünceyi kafamdan silip haritayı açıyorum. 8. Cadde, 8. Sokak, ve adı 8 olan bir kafe bulduğumda yerin orası olduğunu anlıyorum.

Birkaç kilometre uzaklıktaki bar&kafe tarzındaki yapının kapısını açıp içeri giriyorum.

-Hoşgeldiniz Bay 8...

~~~~~~

Ölüm nasıl bir şey hep merak etmişimdir. Verdiği acıyı ya da rahatlama hissini... Sonrası var mıydı peki dünyanın? Varsa da nasıl bir yerdi?

İnsanların yaşamlarını elimde tutmayı biliyordum. Öldürmeyi biliyordum. Nasıl acı çektiklerini görüyordum ve bu bana dayanılmaz bir zevk veriyordu. Fakat ölmek ne demek bilmiyordum. Hiç yaşamamıştım ve merak ediyordum. Evet evet evet. Bunu istiyordum. Ama önce işlerim bitecekti. Buluştuğumuz adama kim olduğumu sordum. Bana her şeyi anlattı. Artık kim olduğumu biliyordum. Evet evet evet. Biliyordum. Evet.

Bana verdiği çanta dolusu paranın bir kısmını kıyafet almaya harcadım. İşim bittiğinde karşımda farklı biri duruyordu. Yakışıklı yakışıklı. Evet. Yakışıklı ve farklı.

Bana ait olduğunu söylediklere eve gittim. Hafif çürük kokusu odaları kaplamıştı. Birkaç sinek havada birbirini kovalıyordu. Kokunun çöpten geldiğini anlayınca hemen çöpü dışarı attım. Televizyonu açtım ve haberleri izlerken uyuyakaldım...

"Sen bir ölüsün! Evet evet. Ölüsün sen. Ölüsün."
Kestiği kafayla konuşuyordu. Ona ölü olduğunu defalarca söyledi durdu. Üzerine düşen kan damlalarını umursamıyordu. Birkaç dakika kafaya baktı ve onu bir köşeye fırlattı. 2014 model Transporter'ına bindi ve uzaklaştı. Bir kafeye uğradı ve birkaç dakika orada durdu. Akşam yemeğini yedikten sonra eve gitti ve uzun bir süre boyunca hiç çıkmayacağı yatağının yanından geçti. Bodruma indi. Orada bir misafiri vardı. Evet evet. Misafir. Güzel bir kelime. Güzel.
Misafirine bir şeyler aldı. Elleri ve ayakları bağlı ve çıplaktı. Giyinmesi gerekiyordu çünkü üşüyebilirdi. Onu güzelce giydirdi. Şimdi ona isim bulması gerekiyordu. Deniz.. Doğa... Özge... Doğa iyiydi. Evet evet. Doğa iyiydi. Yeni misafirine Doğa diyecekti. Güzel bir isim. Güzel.

...

Herkese mutlu yıllar. Bölüm geç geldi biraz :). Yeni yıla girmeden önce şu espriyi yapacağım içimde kaldı. Seneye görüşürüz ahahahaha :P

ÖLÜM KASEDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin