10

270 18 65
                                    

Greg kafeye girdiğinde heyecandan eli ayağı titriyordu. Düşüp bayılmamak için bulduğu ilk masaya oturdu ama sonra masanın yeterince iyi olmadığını düşünüp aniden kalktı ve daha güzel bir masa aramaya başladı. Sonunda hayallerindeki masayı bulduğunda zaferle gülümsedi ve damağındaki kuruluğu gidermek için bir şeyler sipariş etmek istedi. Tam garsona seslenecekken bundan da vazgeçti. Mycroft gelmeden bir şeyler sipariş ederse ayıp olabilirdi.

Kolundaki saate baktı. Neredeyse 7 olmak üzereydi. Acaba oturarak değil de ayakta mı bekleseydi? Hızla ayağa kalktı ve beklemeye başladı. Kafedeki insanların bakışlarından haberi olmadan.

Saatine bir kere daha baktı. Saat artık 7 olmuştu. Acaba bu sefer de yanlış günde mi geldim kafeye diye düşündü.

Kafasını kaldırdı ve bir çift mavi gözün kendini izlediğini gördü. Kalbi resmen ağzında atıyordu.

"Sen ne yaptın?"

"Bir şey mi yapmışım? Ne yaptım ben?"

"Kafedeki herkes sana uzaylı görmüş gibi bakıyor da."

Greg şöyle bir etrafına bakınca cidden de insanların biraz(!) tuhaf baktığını gördü.

"Evet, pek haksız da sayılmazlar.. Oturalım mı?"

Mycroft üstelemedi ve beraber masaya oturup siparişlerini verdiler. Havadan sudan biraz da okuldan konuştular. Greg bu kadar kolay konuşabildiği için kendiyle gurur duyuyordu. Mycroft da bu buluşmanın o kadar kötü bir fikir olmadığını ve  James'in tavsiyene uymakla iyi bir karar verdiğini düşünüyordu. Şaşırtıcı bir şekilde..

Saat 9'a gelene kadar kafede oturmuşlardı. Artık kalkmaya karar verdiklerinde Greg, buluşmanın burada bitmesini istemediği için bir şeyler önermeyi düşündü.

"Sinemaya gitmeye ne dersin?"

__________

Sinema fikri güzeldi. İlk başta her şey normal gidiyordu. Hatta Greg birkaç sinema klişesini gerçekleştirmeyi bile düşünüyordu. Yani Mycroft, filmin 10. dakikasında filmin sonunu söyleyene kadar düşünüyordu.

Bu Greg için bir sorun değildi çünkü o filmden çok Mycroft'u izliyordu ama yanlarındaki iri kıyım adam spoiler yediği için biraz sinirlenmişti.

Bu da Mycroft için bir sorun değildi. Adam orada sinirden köpürürken o hiçbir şey olmamış gibi filmi izlemeye devam ediyordu. Adam en sonunda dayanamayıp hakaret etmeye başladığında ise Greg daha fazla dayanamadı ve adeta adamın üstüne atladı.

Şimdiyse sinemanın önünde bir gözüne buz tutan Mycroft ile beraber kaldırımda oturuyordu.

"Neden o kadar sinirlendiğini anlamadım. Halbuki çok belliydi o adamın filmin sonunda öleceği."

Kendini tutamayıp kahkaha attı. O kadar fazla güldü ki karnına ağrılar girdi. Bu süreçte Mycroft sadece gülümsemekle yetinmişti. Neden olduğunu bilmese de Greg böyle gülerken yüzünde oluşan gülümsemeye engel olamamıştı.

Bu da biraz garip hissettirmişti. Dikkatini başka bir şeye yöneltmeye karar verdi. Buz torbasını Greg'in gözünden çekti ve moraran gözüne yakından baktı.

"Sanırım bir daha benimle buluşmak istemezsin."

"Dalga mı geçiyorsun? Benimle böyle ilgileneceksen gidip diğer gözümü de morartabilirim."

Greg bunu dedikten sonra tekrar güldü ama Mycroft gülmüyordu. Birden ciddileşmişti sanki. Bu telaşlanmasına sebep oldu.

"Yanlış bir şey mi söyledim?"

"Hayır, söylemedin ama şimdi gitmeliyim. İyi geceler Greg."

Karşısındakinin endişeli bakışlarına aldırmadan ayağa kalktı ve ileride bir taksi çevirip arkasına bakmadan ordan uzaklaştı.

*

merthuralltheway Mycroft'a bir şeyler oldu gel annem bir şey de şuna

I'm Texting You Because I Love You Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin