Geçmişten Gelen Kız

10.2K 606 124
                                    

birinci sınıfları yerleştirildi, yeni öğretmenler tanıtıldı, Dolares Umbridge konuşmasını yaptı.Öğrenciler binalarının ortak salonlarına dağılıyor. Sıradan bir, bir eylül gibi görünüyordu, eh herkes için öyleydi zaten, tabi geçen yıl Üçbüyücü Turnuvasında olanları saymazsak.

Ama o günün önemi Dumbledore için çok farklıydı. İçi içini yiyordu. Dışardan Dumbledore'un bu halini gören biri mutlaka bir şey olduğunu anlardı.

"Tam bugüne göndermiştim onu, birazdan gelecek yıllardır göremediğim kızımı göreceğim. Beni kesin affetmeyecek. Onu kendi zamanından kopardım. Tek arkadaşından, aşık olduğu kişiden kopardım. Hayır, beni anlayacaktır, onu Tom Riddle'la bıraksaydım Alanis'i de kendi gibi bir canavara dönüştürekti. Onu sevmiyordu, o sevgiyi hissedemez onu sadece gücü için kullanıyordu.
Ya Alanis onu değiştirebilseydi, ona sevgiyi öğretebilir miydi? Hayır Albus, o kimseyi sevemez. Alanis'i de kendi gibi bir canavara dönüştürecekti. Gellert'i karşıma alıp savaşmak zorunda kaldığım gibi Alanis'le de savaşmak zorunda kalıcaktım. Hayır buna bir daha dayanamam!"

İşte bunlardı Albus Dumbledore'un çalışma masasının önünde volta atarken düşündükleri.
Her şeye karşı sakinliğini koruyan o adam konu Alanis olunca kontrolünü kaybediyordu.

Dumbledore birdenbire durdu. Sanki volta attığını o an farketmişti. Ağır ağır çalışma masasının etrafından dolandı. Tam oturacağı sırada oldu her şey. Kör edici, bembeyaz bir ışık yayıldı etrafa. Fawks'ın bundan hoşlanmayıp odanın en arka tarafına kaçtığını bile fark etmedi Dumledore. O an aklında tek bir şey vardı çünkü "Alanis."

Beyaz ışık yavaş yavaş dağılmaya başladı ve arkasında iz bırakmadan saliseler içinde yok oldu. Şimdi masanın tam önünde gözlerini sımsıkı yummuş onbeş onaltı yaşlarında bir kız duruyordu. Ona bakan kişi ilk önce sımsıkı yumulmuş gözlerinin altındaki yaşları ve baştan aşağı titreyen bedenini farkederdi. Bembeyaz parmakları asasına, asayı kıracak kadar sıkı sarılıydı. Babasından aldığı sapsarı saçları sımsıkı toplanmış topuz yapılmıştı. Omuzlarında mor, yerleri süpüren bir pelerin, üstünde vücudunu saran siyah bir elbise vardı. gözleri hala kapalıydı.

Albus Dumbledore'un onu gördüğünde kalbi göğüs kafesinden çıkmak ister gibi atıyordu. Nefes almaktan bile korkarak, ürkek bir kaç adım atıp kızın koluna dokundu. Kız bunu hissettiği an bir adım gerilemesiyle gözlerini açması bir oldu.

Babasının aynısı olan buz rengi gözleri Dumledore'un beklediğinin aksine nefretle değil hayal kırıklığıyla bakıyordu.

"Hangi yıldayız?" diye sordu, ağlayıp bağırmaktan boğuklaşmış sesiyle. "1995" dedi Dumledore, sesinin titremesini önleyememişti.

Kız'ın bedeni sanki mümkünmüş gibi daha fazla titremeye başlarken gözünden düşen yaşlarla birlikte başını öne eğdi ve yüzünü elleri arasına aldı. Delirmiş gibi gözüküyordu, sadece delirmiş..bunun başka bir açıklaması olamaz.. Albus Dumledore ise o an nefes almayı bile unutmuştu.. Hareket bile edemiyordu adeta...

Kız sakinleşmek ister gibi derin bir nefes alarak başını kaldırdı ve Albus'un yüzüne çatık kaşlarla baktı. Gözlerinden ona ihanet edercesine yaşlar süzülüyordu.

"Beni ait olduğum zamana geri gönder, ne olduğunu öğrenmek istemiyorum!"

O an aklı ve bedeni adeta donmuş Albus Dumbledore zorlukla başını salladı.
"B-bunu istesem de y-yapamam..."

Kızın yüzündeki çaresizliğin daha da arttığını gördüğünde ona doğru bir adım attı, ama Alanis sanki ondan korkmuş, tiksinmiş gibi arkaya adımladığında kalbinde bir şeylerin koptuğunu hissetti. Gözünden süzülen yaş ile dudaklarını birbirine bastırdı.

"BUNU BANA NEDEN YAPTIN!"

Kız ona isyan edercesine bağırdığında, derin bir nefes alarak koltuğu gösterdi.
"Sana anlattıklarımdan sonra bana hak vereceksin."

Kız başka çaresi olmadığını anladığında, topuz yapılmış saçını tek bir hareketiyle açarken kendini koltuğa attı. Şimdi darmadağın olmuş örgüsü omzundan sarkıyordu.

"Anlat. Her şeyi.. En baştan."

Ve her şeyi anlattı kıza o gittikten sonra neler olduğunu, Tom Riddle'ın nasıl Lord Voldemort lakaplı bir canavara dönüştüğünü, masum hayatları mahvettiğini, herkesin ondan korkup adını ağızlarına bile alamamasını, annesinin sevgisiyle tılsımlanmış bir bebeği öldüremeyip yok olduğunu,
Ve geçen yıl tekrar dirildiğine kadar herşeyi anlattı.

Anlatmayı bitirdiğinde kızın titremeyi durdurduğunu ve adeta donmuş bir şekilde ellerine baktığını görmüştü. Kız derin derin nefes alırken, gözleri ağlamaktan kıpkırmızıydı. İçinde kopan fırtınaların farkındamıydı acaba Dumbledore o an?
Yoksa sadece kızın ona hak verip vermeyeceğini mi düşünüyordu?

Kız en sonunda kendine geldiğinde, "Yanlız kalmak istiyorum." dedi ağlamaktan boğuklaşmış sesiyle. Dumbledore tam bir şey söylemek için ağzını açacaktı ki Alanis duygusuz bir sesle tekrarladı "baba lütfen, yanlız kalmak istiyorum."

Dumbledore şölenden önce geleceğini söyleyip odadan çıktı. Gün boyunca gülümsemesi yüzünden hiç silinmedi. Bir bakan bir daha bakıyordu sanki delirmiş gibi, Dumbledore ise hiçbirini fark etmedi, çünkü gün boyunca kulağında sadece bir ses vardı "baba."

İlk bölüm hiç içime sinmedi ama zaten oyalanmak için yazıyorum.

Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin