On sekizinci gün

62 25 4
                                    

Merhaba canlarım👋🏻
Ben geldim.
Düşük şarjla bölüm yazmayı bilir misiniz?
Acele etmeniz gerekiyor ama aklınıza fikir gelmeyince bocalıyorsunuz.
Amaaan neyse.
Bölüm şarkıları: Taylor Swift-Afterglow
Selam Gomez- Sober
İyi okumalar 👇🏻


     Uyandım. Kalktım ve geçirdiğim geceyi düşündüm. Bugün sabah kahvaltıda aileme sınava girdiğimi ve sonucunun ertesi gün çıkacağından söz etmeliyim. O yüzden biraz erken kalktım. Ayağa kalktım ve odadan çıktım. Onları kahvaltı masasında yakaladığım için mutlu oldum. Geri dönüp banyoda yüzümü yıkadım ve yanlarına oturdum. "Bugün erkencisin. Hayırdır?" "Size söylemek istediğim bir şey olduğu için erken kalktım" "neymiş bakalım?" "Anne, baba, ben çok iyi bir okulun sınavına girdim, sonuçlar yarın açıklanacak" ikisi önce şaşkınlıkla baktılar, ağızlarındakileri bile çiğnemeden, sonra gülümseyerek baş salladılar. "Ne güzel, kazanırsan hep beraber... gidemeyiz, ne kadar uzakta?" "Tam olarak nerede olduğunu bilmiyorum ama uzakta işte, yatılı okul" biraz tedirgin olmuş gibi bir yüz ifadesi gördüm annemde, sanki o anladı. O da benim gibiyse illaki gitmiştir o okula, değil mi?

     Bir müddet sonra çıktılar, bende odama dönüp hazırlandım. Ama bu sefer elime bir bardak kahve almak istedim. Yağmur yağıyordu yine, sonbahara tam bir giriş yaptık. Bir elimde şemsiye, bir elimde kahve ve sırtımda çantamla dışarı çıktım. Evi kilitledim, ceketimin fermuarını sonuna kadar çektim ve bekledim. Bir dakika ya ben neyi bekliyorum? Alışkanlık işte. Yürümeye başladığımda aklıma geldiği için şemsiyeyi daha sert tuttum. Hatta şemsiyenin kolunu sıkıyordum. Kahvemden sinirle bir yudum alınca ağzımı yaktım. Çok sıcaktı ve hiç soğumamıştı daha, aynı yeni hazırladığım gibi. Ağzımın için soğutmak istercesine dilimi yağmura uzattım. Birkaç damla değdi ama hala acıyor.

     İlerlerken karşımda bana el sallayan birini gördüm, yaklaşınca Meryem olduğunu anladım. Yanına vardım, "günaydın" dedim aynı şekilde karşılık verdi. "Eee Hiçkimse nerde?" Sinirlerime hakim olmalıyım. "O artık bizimle gelmeyecek" dedim dişlerimi sıkmamaya çalışarak. Önce ağzını açtı bir şey söyleyecekti ama sonra vazgeçti. Belkide beni kızdırmak istemedi. Olsun. Daha iyi yaptı. Okula vardığımızda sınıfa çıktık. Elimdeki bitik kahve bardağını yukarı çıkmadan önce yıkadığım için poşetine sarıp çantama koydum. Bugün okul çıkışı Mert'i görmeye gideceğim. Ama şimdi dersi dinlemeliyim, aslında artık bunun bir önemi yok. Ama alışkanlık işte, dinliyor insan ister istemez...

********

      Okul çıkışı Meryem'e "benim biriyle buluşmam gerekiyor, sen yalnız gitsen sorun olur mu?" "Yok hayır olmaz, iyi eğlenceler" "sağol, sende dikkatli ol, görüşürüz". Kulağıma kulaklığımı takıp ters yönde ilerlemeye başladım. Birkaç günde ne değişiklikler yaşadım ama. İçimde gizli olan bir şeyi ortaya çıkardım, yeni arkadaşlar edindim, yeni bir düşmanım oldu, ihanete uğradım, şimdide buradan uzaklaşmam gerekecek. Aklıma bir fikir geldi, ben bunları gizli numaradan arayıp kardeşlerinin adını- soyadını- yaşını-kaç yaşında kaçırıldığını sorsam söylerler mi acaba? Ama şu an olmaz. Olmaz çünkü karşımda beni bekleyen mavi gözler vardı. Gülümsüyordu Mert, bende ona eşlik ettim, "hoşgeldin Yıldız" dedi bana bakarak. "Hoş buldum, Mert" dedim içimde bir hareketlenme olurken, neler oluyor sana? Toparlanıp kendime geldim ve ıslak banka oturmak yerine altıma poşet serdim, kuru kalmak önemli.

     "Nasılsın?" dedi, bende "ben iyiyim, ama sen iyi misin? Dün seni zorladım mı? Anlatmam hoşuna gitmedi gibi hissettim" "Yıldız, ben etrafımdaki insanları dinlemeye bayılırım, ben iyiyim merak etme" iç çektim ve "Peki" dedim. "Mert, ben biraz uzakta olan bir okulun sınavına girdim ve kabul edilirsem buralardan gideceğim. Yani çok fazla görüşebileceğimizi sanmıyorum. Ama belki telefondan konuşabiliriz? Ne dersin?" "Olur Yıldız, çok güzel olur. Ne zaman gideceksin?" "Yarın akşam, yani kabul edilirsem. Ama sınav çok iyi geçti, büyük ihtimalle kabul edilirim" dedim gülümseyerek. "Ow, unutuyordum, bak burda senin için ne var" dedi elindeki çikolatayı göstererek. Kocaman gülümseyerek ve şaşkınlıkla ona bakarak "ben... çok teşekkür ederim" diyerek aldım elinden paketi. Açtım ve ikiye böldüm. Ona uzattım ve yemeye başladık. Bir müddet sonra göz göze gelince şu anki halimize gülmeye başladık. Ağzımızın etrafı çikolata çerçevesiyle kaplanmış bir şekilde gülmeye devam ederken çikolatalarımız bitti ve biz ayağa kalkıp yürümeye karar verdik.

"Ne tür müzikten hoşlanırsın?" dedim, "her türlü müziği severim, ama genellikle yabancı dinlerim" "ne güzel" "Peki ya sen?" "Ha? Ben mi? Bende country, pop, bazen rap, yabancı oluyor benim dinlediklerimde" "bir şarkı var, daha yeni keşfettim, çok olmasada biraz eski, ama çok güzel, yani o kadar güzel ki yeni keşfettiğim için üzülüyorum" "adı ne?" "Sober, Selena Gomez söylüyor" "ben o şarkıyı biliyorum, ayık demek Sober. Bekle açayım istersen" dedim gülümseyerek başını salladı ve şarkıyı açtım. Yürüyerek şarkı söyledik beraber...

*******

Eve dönmedim. Güneş'in yanına gittim. Ona bugün yaptıklarımdan bahsetmedim. Mert'ten bahsetmedim. Ama gideceğimi de söylemedim. Nedenini bilmiyorum, ama çıkıp eve geldim. Kendimi yatağa attım ve gözlerimi kapatıp günümü düşündüm. Günüm gözlerimin önünden akıp giderken gözümü açtım. Bir yandan bir damla yanağımdan akarken dudaklarım inatla gülümsüyordu. Doğruldum. Hala gülümserken ağlamaya başladım. Gitmeyi hem istiyordum hemde istemiyordum. Mert'in yanında hissettiklerimi düşündüm. Şarkı hala dilimde, onun sesi hala kulaklarımda, gözlerimi kapattım. Ve sanırım o anda uyudum.

Karmaşa, her şeyi ben yaptım, bunu hak ettiler, bana hayatımdan nefret ettirdiler. Herkesten, her şeyden nefret ediyorum. Bir tarafı yaktım, öbür tarafı sularla kapladım. Doğa bana karşı koymuştu. Canlı olduğu için kötülüğü yapmıyordu. Ama su, ateş ve hava cansızdı, benim istediğimi yapıyorlardı. Sonra arkamda Güneş'in sesini duydum. "Benim kanım seninkine karışacak, Yıldız!" dedi ve sırtımda bir acı hissettim, arkama döndüm, yerde yatıyordu ve karnından kan çıkıyordu, hemen altıma baktığımda kendi kanımı gördüm. Karnına saplanmış bıçağı şimdi benim sırtıma saplamıştı, dost bıçağı...

Uyandım. Hemde korkuyla ve nefes nefese. Gidip yüzümü yıkadım ve mutfağa girip bir bardak su içtim. Kendime gelmeye çalışırken kapıdan anahtar sesini duydum. Annem eve girdi ve ardındanda babam. Bembeyaz tenimi görünce yanıma geldi annem. "Neyin var kuzum?" "Bir... bir şeyim yok, sadece kötü bir rüya gördüm o kadar, ben iyiyim" "sen şu sınava ne zaman girdin Yıldız?" "Size söylemedim mi? Cuma günü sabah" başını salladı annem. Üstünü çıkarıp ellerini yıkadı ve oturdu. "Bugün yemekler benden" dedim. Bana döndüler, o sırada ben sırıtıyordum. Mutfağa koştum ve güzel bir yemek hazırladım. Acemi şansı mı desem hiç yakmıyordum yemekleri.

Yemekten sonra odama döndüm. Ödev kontrolü yapmadım, ama kitabımı elime alıp ödev yaptığım süreyi de okuyarak geçirdim. Yeniden aklıma bugün içinde yaptıklarım geldi ve dudaklarım benden bağımsız hareket etti "I know I should leave, I know I should, shlould, shlould (biliyorum, ayrılmalıyım, biliyorum, yapmalıyım, yapmalıyım, yapmalıyım), but your love's too good, your love's too good, good, good (ama aşkın çok iyi, aşkın çok iyi, iyi, iyi)..." böyle devam ederken kitabı kapattım ve komidinin üstüne koydum. Gülümseyerek uyuyakaldığımı hissettim.

Aboww.
Yıldız n'aptın sen?
Sizce Mert nasıl biri?
Güneş'in tepkisi ne olacak Yıldız gidince?
Peki Ada'nın?
👋🏻

Yağmurlu Geceler /Tamamlandı/Wattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin